Akciğer Kanserinde Robotik Cerrahi
Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Altan Kır, dünyada ve Türkiye’de en sık görülen ve aynı zamanda da en sık ölüme sebebiyet veren akciğer kanseri ile ilgili önemli bilgiler paylaştı. Özellikle de akciğer kanserlerinin tedavisinde robotik cerrahinin önemli bir yeri var. Prof. Dr. Altan Kır, akciğer kanseri ve robotik cerrahi ile ilgili önemli bilgiler verdi...

Akciğer kanseri ve görülme sıklığı nedir?
Akciğer kanseri dünyada ve ülkemizde en sık görülen ve aynı zamanda da en çok ölüme neden olan kanser türü. Hastalığın bütün kanserler içinde oranı aşağı yukarı yüzde 21 civarında. Erkeklerde en sık görülen kanser türü akciğer kanseriyken, kadınlarda akciğer kanseri 5. sırada yer alıyor. Akciğer kanseri aynı zamanda ölüme en çok neden olan bir kanser türü; yani 5 kanserli hastadan 1’i akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybediyor.
Akciğer kanserinin nedenleri nelerdir?
En önemli nedeni tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı. Ancak akciğer kanseri sadece tütün ve tütün ürünlerini kullananlarda değil yüzde 10 civarında da hiç tütün ve tütün ürünü kullanmamış kişilerde de görülebiliyor. Bunun dışında çevresel faktörler de önemli. Özellikle pasif içicilik, toprakta bulunan bazı maddeler ve hava kirliliği gibi çevresel faktörler de akciğer kanserine neden olabiliyor. Ayrıca bunlardan farklı olarak genetik faktörler de önemli bir etken oluyor. Ailesinde, birinci derece yakınlarında akciğer kanseri olanlarda görülme riski artıyor.
Akciğer kanserinin bir belirtisi var mıdır?
Akciğer kanseri genelde belirti vermez. Bu tümörler genelde bir tarama sırasında ya da kontrol sırasında yakalanıyor. Ancak günümüzde pandemi nedeniyle COVID-19’dan şüphelendiğimiz pek çok kişiye tomografi çekildi ve bu sayede pek çok akciğer tümörü erken evrelerde yakalandı. Tümör, hava yolları içinde veya yakınsa dirençli öksürük, kan tükürme, nefes darlığı gibi solunumsal şikayetler görülebiliyor. Ayrıca ses kısıklığı, göğüs ağrısı gibi komşu yapı veya dokuların tutulumuna bağlı şikayetler de görülebilir. Bunun yanında zayıflama, iştahsızlık, halsizlik gibi genel kanser semptomları ile de hastalar karşımıza çıkabiliyor.
Akciğer kanserinde hastalara nasıl tanı konuyor?
Şüphelendiğimiz hastalara önce görüntüleme yöntemleri uyguluyoruz. Klasik görüntüleme yöntemleri dışında tomografi ve hastalığın metabolik aktivitesini gösteren bazı özel görüntüleme yöntemleri uyguluyoruz. Bunların sonucuna bağlı olarak tümörün lokalizasyonuna göre ya endoskopik olarak, yani nefes borusuna bronkoskopi dediğimiz aletle girerek hava yolundan biyopsi yapıyoruz ya da dışarıdan tomografi yardımıyla, iğneyle biyopsi yaparak tanı koyuyoruz. Kanserin hücre tipini belirliyoruz. Akciğer kanserinin genel olarak iki ana hücre tipi var. Birisi küçük hücreli akciğer kanseri, diğeri de küçük hücreli dışı akciğer kanseri. Küçük hücreli dediğimiz akciğer kanseri, tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyor. Küçük hücreli akciğer kanserinde, çok kısa sürede lenf bezlerinde ve uzak organlarda metastaz görüldüğü için genellikle bunların tedavisinde cerrahi tedavi önermiyoruz. Ancak tümör çok küçük boyutta ve erken yakalandığı zaman cerrahi tedavinin yeri var. Akciğer kanserlerinin yaklaşık yüzde 20’sinde cerrahi tedavi yapabiliyoruz. Bu “solid organ tümörleri” dediğimiz akciğer tümörü gibi tümörlerde 3 tane temel tedavi yöntemi var. Cerrahi tedaviler, kemoterapiler ve radyoterapiler. Cerrahi tedavi erken evrelerde en önemli tedavi yöntemidir. Cerrahi tedavide amaç hastalığı lokal olarak kontrol altına almak ve hastalığın patolojik evresini tam olarak belirlemektir. Cerrahi işlemde yaptığımız akciğerin ya lobunu veya segmentlerini veya bir akciğerin tamamını lenf bezleriyle birlikte çıkartmaktır. Bazen de akciğer ve lenf bezleriyle birlikte tutulmuş doku veya yapıları da çıkartmaktayız. Açık ve kapalı olarak iki farklı cerrahi yöntem mevcut. Açık cerrahi yöntemde yaklaşık 10-15 cm’lik bir kesiden, kaburgaların arasından girerek ameliyatı gerçekleştiriyoruz. Bu tarz ameliyatlarda hastaların ameliyat sonrası hem ağrıları daha fazla olmakta hem de iyileşme süresi uzun olmaktadır.
Kapalı ameliyatlarda ise iki tip kapalı ameliyatımız var. Birincisi videotorakoskopik cerrahi. Burada cerrah, birkaç delikten göğüs boşluğunun içini iki boyutlu görerek ameliyatı gerçekleştiriyor. Bu yöntemde hastanın içi bir monitörden iki boyutlu olarak görüntülenerek yapılıyor ve kullanılan aletlerin hareket kapasitesi de sınırlı oluyor.
Kapalı ameliyatlar arasında bir de robotik cerrahi var. Dünyada 2005’li yıllarda uygulanmaya başlanan robot yardımlı göğüs cerrahisinde de yine ameliyatlar birkaç delikten gerçekleştiriliyor. Robotun kolları bu deliklerden geçirilerek ameliyat gerçekleştiriliyor. Cerrah bir konsolda oturarak robotu yönetiyor ve ameliyat bölgesini üç boyutlu görerek cerrahi işlemi gerçekleştiriyor. Sadece akciğer kanserinde değil, göğüs cerrahisinde birçok hastalıkta robotu kullanıyoruz. Özellikle “mediasten” dediğimiz her iki akciğerin ortasında kalan bölümün tümör ve kistlerinde, yemek borusunun cerrahi hastalıklarında ve akciğerin kanser dışı durumlarda çıkarılması gereken hastalıklarında da robotu kullanabilmekteyiz. Tümör göğüs duvarını tutmuş olan, yani komşu dokuları, büyük damarları tutmuş olan hastalarda ise halen robotik cerrahi yöntemi kullanmıyoruz. Bu hastalarda klasik ameliyat yöntemlerini kullanıyoruz. Dolayısıyla her ameliyat gereken akciğer kanserli hastada robotu kullanabilmek mümkün değil.
Robotik cerrahinin avantajları neler?
Hastalar açısından avantajları şu şekilde sıralayabiliriz:
- Hasta ameliyat sonrası daha az ağrı çekiyor, daha az komplikasyon görülüyor.
- Daha az ağrı kesici kullanıyor.
- Hastanede yatış süresi kısalıyor.
- Normal hayatına daha hızlı dönebiliyor.
Robotik cerrahi diğer yandan hastaya cerrahi olarak az travma yaşatan bir yöntem olduğu için hastanın ameliyat sonrası konforu çok daha iyi oluyor. Cerrah açısından da avantajları var. Cerrah, ameliyat ettiği bölgeyi konsoldan 3 boyutlu olarak görüyor. Cerrah kamera, enstrümanlar ve enerji kaynaklarını kendisi yönetebiliyor. Görüntüyü büyütebiliyor. Aletlerin 540 derecelik manevra kabiliyeti olması nedeniyle işlemler daha hassas bir şekilde yapılabiliyor. Ayrıca hastalığın tam olarak patolojik evrelemesi için gerekli olan lenf bezlerinin çıkarılması işlemini de robot yardımıyla daha kolay ve etkili yapabilmekteyiz. Ayrıca el titremesini filtreleyerek daha kusursuz bir cerrahi işlem gerçekleştirilmesine olanak sağlamaktadır.
Akciğer kanserinde robotik cerrahiden sonra kemoterapi ya da radyoterapi gerekiyor mu?
Lenf bezlerinin çıkarılmasına ve akabinde patolojik incelemesine, tümörün boyutuna ve lenf bezlerinin tutulup tutulmadığına göre hastanın patolojik evrelemesini yapıyoruz. Eğer tümör 2 cm’den küçükse, lenf bezlerinde metastaz varsa bu hastaları belirli aralıklarla takip ediyoruz. Bunun dışındaki tüm durumlarda hastanın kemoterapi ve/veya radyoterapi alması gerekmektedir.

Prof. Dr. Altan Kır, 1984-1987 yılları arasında Adana, Ceyhan’da sağlık ocağı tabipliği yaptı. Daha sonra Dicle Üni. Tıp Fakültesi’nde göğüs cerrahisi uzmanlık eğitimini tamamladı. 2011 yılına kadar S.B. Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uzman, başasistan ve şef muavini olarak çalışan Prof. Dr. Kır, 2007 yılından itibaren Anadolu Sağlık Merkezi’nde göğüs cerrahisi uzmanı olarak görevini sürdürüyor.