Göğüs ve üroloji cerrahisinde robotik çağı
Robotik sistemler; imalat sanayinden hizmet sektörüne, hayatın her alanında kendini gösterirken, tıp dünyasında da kullanım alanı hızla genişliyor. Özellikle üroloji ve göğüs cerrahisinde son derece başarılı ameliyatlara imza atılıyor.

Teknolojideki hızlı gelişim sayesinde, bilimkurgu filmlerinde izlediğimiz fantastik sahneler hayatın gerçekleri olarak karşımıza çıkarmaya devam ediyor. Bu sürecin pratik olarak karşımıza çıkan en heyecan verici boyutu ise robotik sistemler alanında yaşanıyor. Robotik sistemlerin cerrahi operasyonlar alanında kullanımı oldukça yeni olduğundan, hastalar tarafından pek bilinmiyor. Gelecekte çok daha yaygınlaşacağı öngörülen bu sistemler hakkında; Anadolu Sağlık Merkezi’nden, Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Altan Kır sorularımızı yanıtladı.
Robotik sistemler göğüs cerrahisinde hangi alanlarda kullanılıyor?
Prof. Dr. Altan Kır: Robotik cerrahi veya robot yardımlı cerrahi; el bileğini model almış enstrümanlarla, sezgisel hareket kontrolü, yüksek çözünürlüklü üç boyutlu görüntü gibi özelliklere sahip. Bu özellikler sayesinde cerrahın, geleneksel açık veya kapalı cerrahi teknolojilerindeki kısıtlamaları aşarak, daha kompleks girişimleri bile kapalı ameliyat yöntemiyle yapmasına olanak tanıyor. Bir insan elinin 180 derecelik hareket yeteneğine karşılık, da Vinci robotik cerrahi sisteminin her bir kolu, 540 derecelik hareket yeteneğiyle kontrolündeki cerraha daha fazla hareket olanağı veriyor. Bugün göğüs cerrahisinde, anatomik akciğer rezeksiyonu denilen, bir akciğerin tamamının (pnomonektomi), bir lobunun (lobektomi) veya bir segmentinin (segmentektomi) pratik olarak çıkartılabileceği gösterilse de en sık ve standart olarak lobektomi yapılıyor. Yemek borusu ameliyatları ve mediasten denilen her iki akciğerin ortasında kalan bölümdeki kitle ve kistlerin çıkartılmasında da robotik cerrahi başarıyla kullanılıyor.
Robotik cerrahiyi videotorakoskopiden ayıran özellikler neler?
Prof. Dr. Altan Kır: Videotorakoskopide görüntünün iki boyutlu olmasından dolayı derinlik hissi kayboluyor; el ve gözde koordinasyon zafiyeti ortaya çıkıyor; bu da hayati organlara yakın çalışılmasından dolayı komplikasyon riskini artırıyor. Robotla görüntüler, hem 10-12 kez büyütülebiliyor hem de yüksek çözünürlüklü üç boyutlu derinlik hissi veren görüntüler elde edilebiliyor. Videotorakoskopide ise aletlerin hareket kabiliyetleri sınırlı. Oysa robotun kollarının 540 derece hareket etmesi nedeniyle çok yüksek manevra yeteneği elde ediliyor. Dolayısıyla komplike ameliyatlarda çok daha başarılı bir yöntem olarak öne çıkıyor.
Üroloji alanında robotik cerrahi nasıl bir kullanım alanı buluyor?
Da Vinci robotik cerrahi sistemi, kullanıma girdiği ilk günden itibaren özellikle prostat ameliyatlarındaki başarısıyla dikkat çekiyor. Da Vinci robotik cerrahi sistemi ile klasik laparoskopi, minimal invaziv tedavi seçenekleri arasında yer alıyor. Her ikisinde de yaklaşık bir santimetrelik birkaç delik aracılığıyla cerrahi işlem gerçekleştiriliyor. Ancak, da Vinci robotik cerrahi sistemini laparoskopiden ayıran iki temel özellik bulunuyor. İlki, robotik cerrahi sisteminin çok yüksek çözünürlükte üç boyutlu görüntü olanağı; diğeri de da Vinci robotik cerrahi enstrümanlarının üç boyutlu, eklemsel hareket edebilme yeteneğine sahip olması. Bu özelliği ile cerrahın parmak, el ve bilek hareketlerinde oluşabilecek titremeler temizlenerek enstrümanlara mükemmel olarak aktarılıyor ve cerraha sıra dışı bir hakimiyet olanağı veriyor. Cerrahın konsolda oturması da ergonomik konfor sağlıyor.
Robotik cerrahide en sık hangi operasyon gerçekleştiriliyor?
Da Vinci robotik cerrahi sistemi, ürolojik cerrahide prostat kanseri tedavisinin yanı sıra, üreteropelvik bileşke darlığı, mesane kanseri, böbrek kanseri, böbrek üstü bezi cerrahisi ve vezikoreteral reflü tedavilerinde de kullanılıyor. Ancak bu yöntemin en sık kullanıldığı ve dünya çapında popüler olmasını sağlayan işlem, lokalize prostat kanseri tedavisi için yapılan robotik radikal prostatektomi ameliyatı. Prostat bezi ve seminal keseciklerin bir bütün halinde cerrahi olarak çıkartılması işlemi “robotik radikal prostatektomi” olarak adlandırılıyor. Yöntem, laparoskopi giriş deliklerinden da Vinci robotik cerrahi sistemi aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Bu işlem yapılırken, alt uçta idrarı kontrol eden kaslar ile prostatın her iki yanında yer alan ve cinsel işlevleri etkileyen sinirlere özel önem göstermek gerekiyor.
Robotik sistem denilince insan faktörünün devreden çıktığı algısı oluşabiliyor. Bu nedenle sistemin nasıl çalıştığı hakkında biraz daha detay verebilir misiniz?
Robotik radikal prostatektomi ameliyatı, cerraha çalışma alanı yaratabilmek amacıyla karnın karbondioksit gazı verilerek şişirilmesiyle başlıyor. Ardından bir santimetre veya daha küçük 6 adet deri kesisi yapılarak, bu kesilerden aletlerin giriş çıkışını sağlayan metal veya plastik portlar yerleştiriliyor. Aynı odada bir konsola oturan cerrah, da Vinci robotik cerrahi sistemini yöneterek ameliyatı gerçekleştiriyor. Bu aşamada robotik cerrahinin, hem klasik hem de laparoskopik cerrahiye göre çok çarpıcı üstünlüğü bulunuyor. Üç boyutlu yüksek çözünürlükte, gerçeğinden 12 kat büyütülmüş görüntü altında, son derece esnek hareket yeteneğine sahip kolların yardımıyla cerrah; hem çıkartılacak dokulara hem de normalde görülmesi zor ya da olanaksız olan ancak korunarak zarar görmeden hastada bırakılması gereken sinir, damar ve diğer komşu organlara duyarlılıkla yaklaşabiliyor. Böylece çıkartılması gereken kanserli dokulara ve korunması gereken önemli komşu yapılara yüksek hakimiyet sağlanabiliyor. Güncel veriler robotik prostatektominin, kanser kontrolünde en az klasik açık cerrahi kadar etkili olduğunu gösteriyor.
Robotik cerrahi yöntemine uygun olmayan hastalar var mı?
Lokalize prostat kanseri olan, 75 yaş altında, 10 yıl ve üzerinde yaşam beklentisi olan ve cerrahi tedaviye uygun bulunan bütün hastalar potansiyel olarak robotik radikal prostatektomiye uygun oluyor. Ancak prostat kanseri için cerrahi tedavi planlanan hastalar arasında önceden pelvik bölgeye radyoterapi almış, açık karın veya pelvik cerrahi geçirmiş, benign prostat büyümesi için açık veya TUR ameliyatı geçirmiş hastalarla, prostat kanseri tanısı konulduktan sonra hormon tedavisine başlanmış olan hastalar ile kilosu 130 ve üzeri olan kişiler, robotik radikal prostatektomi için ideal adaylar arasında kabul edilmiyor.

Prof. Dr. Altan Kır, 1984-1987 yılları arasında Adana, Ceyhan’da sağlık ocağı tabipliği yaptı. Daha sonra Dicle Üni. Tıp Fakültesi’nde göğüs cerrahisi uzmanlık eğitimini tamamladı. 2011 yılına kadar S.B. Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uzman, başasistan ve şef muavini olarak çalışan Prof. Dr. Kır, 2007 yılından itibaren Anadolu Sağlık Merkezi’nde göğüs cerrahisi uzmanı olarak görevini sürdürüyor.