Omurga Cerrahisi Nedir?
Omurilik, beyin ile diğer organlar arasındaki iletişimi sinirler yardımıyla sağlar ve aynı beyin gibi kalın bir zarın içerisinde bulunur. Kafatasından bele kadar “omur” denilen kemik içinde uzanır.

Omurga cerrahisi nedir?
Omurilik, beyin ile diğer organlar arasındaki iletişimi sinirler yardımıyla sağlar ve aynı beyin gibi kalın bir zarın içerisinde bulunur. Kafatasından bele kadar “omur” denilen kemik içinde uzanır. Beyinden gelen uyarıları kol ve bacaklara veya diğer organlara iletirken farklı organlardan gelen veriler de bu yolla beyne iletilir. Bu işlevleri nedeniyle omurilikte oluşabilecek herhangi bir bası durumunda hastalar felç olabilmektedir. Bu hastalıkların tedavisinde “Mikrocerrahi” yöntemi en ideal operasyon tekniğidir. Mikrocerrahi tekniği ile birlikte hibrit ameliyathanede kompleks (daha ağır-zor) omurga cerrahileri başarıyla yapılabilmektedir.
Omurga cerrahisine hangi hastalıkların tedavisinde başvurulur? Omurga hastalıkları neler?
Omurga hastalıklarını 4 gruba ayırabiliriz.
- Doğuştan olan omurga hastalıkları (Spina bifida bel açıklığı, beyincik sarkması, gergin omurilik, skolyoz gibi)
- Dejeneratif (fıtık, dar kanal, skolyoz, omurga kayması)
- Travma nedeniyle olanlar (Kırık, omurilik yaralanmaları)
- Omurga ve omurilik tümörleri
En sık omurga dejenerasyon hastalıklarını görmekteyiz. Omurgalar arasında bulunan, “disk” denilen kıkırdak dokunun omurgaların basısı nedeniyle vücudumuzun çeşitli bölgelerine giden sinirleri sıkıştırmasıyla fıtık oluşur. Bazen ani bir zorlama, ağır bir şey kaldırma, ters bir hareket veya öksürük, hapşırma bile fıtığına neden olabilir. Ama fıtığın en önemli nedeni yaş ve tekrarlayan küçük travmalardır. İlerleyen yaşlarda kanal darlıklarına yol açmaktadır. Fizik tedavi ve ağrı tedavisinden fayda görmeyen ilerlemiş hastalıklarda da mikrocerrahi yöntemi en çok tercih edilen tedavidir.
Omurilik tümörleri, omurga ve omuriliği oluşturan kemiklerde, sinirlerde veya bu bölgede bulunan diğer yumuşak dokularda oluşan tümörlerdir. Primer (birincil) ve metastatik (başka bir kanserin yayılması) olarak iki şekilde görülebilir. Primer tümörler omurganın ve omuriliğin yapısını oluşturan asıl hücreler nedeniyle oluşurken, metastatik tümörler vücudun farklı yerlerinde daha önce oluşmuş olan bir tümörün kontrol edilemeyerek omurgaya sıçraması ile omurilikte oluşan tümörlerin bulunduğu sınıftır. Metastatik tümörler 45-65 yaş aralığında bulunan erkeklerde oldukça sık görülür. Omurilik tümörü tedavilerinde diğer hastalıklarda olduğu gibi erken teşhis çok önemli bir yere sahiptir.
Omurga cerrahisinde hangi yöntemler kullanılıyor?
Günümüzde “Mikrocerrahi” en iyi yöntemdir. Stabilizasyon dediğimiz vidalama (platin takma) teknikleri, kemik çimento uygulamaları açık veya kapalı yöntemle yapılabilmektedir. Endoskopik tekniklerde uygun hastalarda kullanılabilmektedir.
Omurga cerrahisindeki yenilikler neler?
Hibrit ameliyathaneler (gelişmiş teknolojik cihazların kullanıldığı özel ameliyathaneler) günümüzde popüler olmuştur. “Hibrit ameliyathane” tanım olarak gelişmiş tıbbi görüntüleme sistemleri ve tıbbi cihazların aynı anda kullanılabildiği yeni konsept ameliyathane odaları için kullanılmaktadır. Bu ameliyathanelerde gelişmiş tomografi- MR cihazları, yeni nesil mikroskoplar, nöronavigasyon gibi sistemler bulunmaktadır.
Teknolojinin gelişmesi ile özellikle kullanılan mikroskopların ve endoskopların (kamera sistemleri) görüntü kalitesi artmıştır. Özel yeni nesil mikroskop sayesinde yüzlerce veya binlerce kat büyütme altında yapılan operasyonlarla başarılı sonuçlar alınmaktadır. Tümörlerin tamamının çıkarılması (rezeksiyon miktarının artırılması) hastaların prognoz ve sağkalımlarını etkileyen en önemli faktördür. Tümör cerrahisinde en büyük zorluk, tümör dokusunun nadiren normal dokudan ayrılmamasıdır. Standart normal bir cerrahi mikroskobu ile bunu başarmak bazen sorunlu olabilmektedir. Oysa yeni nesil mikroskoplarla, özel ışık filtreleri kullanılarak, örneğin floresan ile boyanmış tümör dokusu normal sinir dokusundan kolaylıkla ayırt edilebilmektedir. Dolayısıyla, nöronavigasyonla birleşen özel ameliyat mikroskobu sayesinde daha küçük bir kesi ile tümörün en az hatayla maksimum çıkarılması (rezeksiyonu) sağlanmaktadır. Türkiye’de sadece belirli hastanelerde bulunan bir sistemdir. Tümör ameliyatları dışında, damar hastalıklarının ameliyatlarında da, ameliyat sırasında hastaya damardan verilen özel madde sayesinde mikroskobun filtresi ayarlanarak, damarlar gösterilebilmektedir. Bu da omuriliğin damar bozukluklarının daha güvenle cerrahi olarak tedavi edilme şansını yükseltmektedir.
Nöromonitörizasyon, özellikle tümör cerrahisi ve stabilizasyon ameliyatlarında ameliyat sırasında sinirlerde gelişebilecek hasarı (felç riskini) en aza indirmek için, ameliyat sırasında hastanın saçlı deri, kaslar üzerine yerleştirilen elektrotlar sayesinde elektrik uyarıları verilerek beyin, omurilik, sinir kökleri ve refleks yolların monitörde sürekli izlenmesini sağlayan sistemdir. Ameliyat boyunca nöroloji uzmanı tarafından takip edilen değerlerde bir değişiklik olduğunda cerrah uyarılmaktadır. Böylece hastada geri dönüşümsüz bir hasar (felç gibi) gelişmesi önlenerek yaşam kalitesinin düşmesi engellenmiş olur.
Yeni nesil nöronavigasyon, ''yön bulma veya yönlendirme'' sistemidir. Beyin içerisinde veya omurilik cerrahisinde gidilecek bir hedef için GPS teknolojisine benzeyen bir sistemle koordinatları hesaplar ve cerrahın 3-boyutlu taranmış görüntüleri görmesini sağlar. Bilgisayar teknolojisinin üst düzey tasarımı olan ''nöronavigasyon'' ile beyin cerrahisinde hedeflenen lezyona büyük doğruluk derecesiyle (1 mm’den düşük hassasiyetle) yaklaşılıyor ve ameliyatta sağlıklı dokuda oluşabilecek zarar en aza indiriliyor. Bu yöntemde, ameliyat sırasında tomografi çekilir ve navigasyon cihazına aktarılır. Böylece ameliyat esnasında gerçek zamanlı navigasyonla hastanın omurgasındaki çeşitli risk bölgeleri görülebilir ve ona göre planlama yapılır. Nöronavigasyon sistemi ile cerrahi bölge koordinatları hesaplanmakta, minimal bir sapmayla hedefe ulaşılmaktadır. Böylece cerrahi başarı artmakta, ölüm ve sakatlanma riskleri en alt seviyeye inmektedir.
Kullanılan vida, kafes (cage) ve protez teknolojileri ile ameliyat sonrası hastalar daha konforlu hayat yaşamaktadır.
Kemik tümörleri ve omurga tümörlerinin çıkarılması sırasında kullanılan kemik kesici, ultrasonik tümörün kolayca çıkarılmasını sağlayan cihazlar da bu ameliyatların kolaylaşmasını sağlamıştır.
Yeni gelişen teknolojiler sayesinde bir zamanlar tedavi edilemeyen hangi hastalıklar artık tedavi edilebiliyor?
Hibrit ameliyathanede yapılacak olan “Mikrocerrahi” ile tedavi bu hastaların ameliyat başarısını artırmaktadır. Günümüzde bu teknikle, geçmişte ameliyat yapılamayan veya ameliyat sonrasında çok ağır komplikasyonlar (felç gibi) görülen hastaların başarılı bir şekilde ameliyatları yapılabilmektedir.
Özellikle büyük boyutta olan tümörler veya birkaç defa ameliyat yapılmış tekrarlayan (nüks) tümörlerde komplikasyon riski fazladır. Bu nedenle bu hastaların eskiden ameliyatları yapılamamakta veya ağır komplikasyonlar (sakat kalma ile sonuçlanan felç) meydana gelmekteydi. Yeni gelişen teknoloji ile özellikle tümör cerahisinde yüz güldürücü sonuçlar alınabilmektedir.
Omurga ışınlama tekniklerinin gelişmiş olması da bu başarıyı artırmaktadır. Seperasyon cerrahisi dediğimiz teknikle omurilik tümörden ayrılarak, tümörün geri kalanına Cyberknife teknolojisi (Radyocerrahi) ile nokta atışı ışınlama yapılabilmektedir. Bu da kötü huylu agresif tümörün lokal kontrolünü sağlamakta bize yardımcı olmaktadır.
Yeni teknolojilerin cerrah ve hasta açısından ne gibi avantajları var? Hastanın yaşam kalitesi, hastanede yatış süresi, iyileşme süresi, yaşam süresi vs. nasıl etkileniyor?
Ülkemizde ve dünyada minimal invazif ameliyat tekniklerinin gelişmesi ile hibrit ameliyathanelerin gelişimi eşzamanlı olmuştur. Dolayısıyla en zor ve sorunlu, kompleks ameliyatlar daha güvenle yapılabilir olmuştur. Yeni teknolojilerin özetle avantajları şunlardır:
- Her aşamada cerraha kritik bilgi verir, ameliyatın tekrarlanma riski azaltılmış olur.
- Hassas anatomi üzerinde kusursuz ilerleyerek, hastanın sağlıklı anatomisini bozmayarak daha güvenli ameliyat imkanı ve kritik yapılardan uzak durmamızı sağlar.
- Hastalar ameliyat sırasında daha az radyasyon alırlar.
- Daha küçük ameliyat kesisi ile, ameliyat süresi kısalır. Ameliyat sırasında kanama azalır ve hastaya hızlı iyileşme imkanı sağlar.
- Bu sistem kompleks, zor ameliyatların taşıdığı büyük riskleri en aza indirir. Vida ile yapılan stabilizasyon ameliyatlarının başarısını artırmaktadır.
- Enfeksiyon riskinin azalmasını sağlar.
Tüm bunlar, hem hasta hem hekim için daha az cerrahi travma, daha küçük kesi, daha kısa süreli operasyon, daha az kan kaybı, daha az komplikasyon, daha az yatış, daha az maliyet gibi avantajlar getirmektedir.
