Sağlıklı Yaşlanmanın Yolları
Yaşam süresinin uzamasıyla birlikte “sağlıklı yaşlanmanın” da önemi artıyor. Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öktenli, 18-24 Mart Yaşlılar Haftası dolayısıyla sağlıklı yaşlanmakla ilgili önerilerde bulundu...

- Kaç yaşından itibaren “yaşlılıktan” söz edilir?
Bireysel farklılıklar göstermekle birlikte, 65 yaş, 1982 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından yaşlılığın başlangıç yaşı olarak belirlenmiştir. Yaşlanma için bir başlangıç yaşı belirleme ihtiyacı; emeklilik, mal alım-satım ehliyeti vb. yasal/hukuki ve bürokratik işlemlerde kolaylık sağlamak gibi pratik gereksinimler nedeniyle olmuştur. Yaş, takvimle kesin şekilde belirlenebilmekle birlikte, 65 yaşındaki bir bireyin kendisini yaşlı hissetmemesi, “takvim yaşı” ile “algılanan yaşın” farklı kavramlar olduğunu düşündürmektedir. Ayrıca, yaşlılık belirtileri de her yaşlıda aynı şekilde olmamakta ve kişinin yaşam kalitesi, beslenmesi ve aktivite durumuna göre her bireyde farklı biçimde ortaya çıkabilmektedir. Bunun yanında, yaşlanmada; 65-74 yaş arası yaşlılık, 75-89 yaş arası ileri yaşlılık, 90 ve üstü ise ihtiyarlık kategorisinde değerlendirilmektedir.
Ülkemizde 1950’li yılların sonunda kadınlarda 49,8 yıl, erkeklerde 46,5 yıl olan ortalama yaşam beklentisi, bugün kadınlarda 79,4 yıl, erkeklerde ise 73,7 yıl olmuştur. 1980’li yıllarda genç bir nüfusa sahip olan ülkemizde 65 yaşın üzerindeki bireylerin oranı o zamanlarda % 4’ün altında iken 2015’te %8,2’yi geçmiştir. Artık yaşlı nüfusa sahip ülkeler sınıfında yer alıyoruz. İleriki yıllarda bu oranın daha da artarak 2050 yılında %18’lere ulaşacağı tahmin ediliyor. Gelecek 40-50 yılda 65 yaş üstü birey sayısının toplam nüfusa oranı bu kadar arttığında ve 85 yaş üzeri kişi sayısı katlanarak arttığında yaşlılık kavramını yeniden tanımlamak gerekecek. Birçok Avrupa ülkesinde 55 yaş artık yeni orta yaş olarak kabul edilmekte ve bunun gelecekte 65 yaş olması sürpriz olmayacaktır.
- Neden yaşlı hekimliğine (Geriatri) gereksinim vardır?
Yaşlı hekimliğinin tüm bilgi, ilgi, uğraşı ve araştırması 65 yaş ve üstündeki bireylere odaklanmıştır. Bu nedenle, iç hastalıkları muayene ve tetkiklerinin yanı sıra bu yaş grubunda sık görülen hastalıklar geniş ölçüde incelenmektedir. Yaşlı hastanın değerlendirilmesi klasik öykü ve fizik muayeneden biraz farklıdır. Yaşlanmanın doğal sonucu gibi düşünülen durumların altında, aslında sessiz ama ciddi tehdit oluşturan hastalıklar yatabilir. Yaşlanmaya bağlı sistemlerde ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler, yaşla sıklığı artan, eşlik eden hastalıklar ve çoklu ilaç kullanımı nedeniyle olumsuz ilaç etkileşimlerine açık olmalarından dolayı yaşlı grup yüksek risk altındadır. Ayrıca, hastalıkların atipik bulgularla seyretmesi ve tedavi yan etkilerine daha duyarlı olmaları bu riski daha da artırmaktadır. Bu nedenlerle yaşlı bireylerdeki hastalıkların tanı, tedavi ve takipleri özel bir yaklaşım gerektirmektedir.
- Sağlıklı yaşlanmak nedir?
Sağlıklı yaşlılığın kriterleri 5 açıdan incelenebilir.
- Fiziksel iyilik: Bilinçli ve dengeli beslenme alışkanlıkları geliştirmek, düzenli fiziksel aktivite yapmak ve zararlı alışkanlıklardan uzak durmaktır.
- Zihinsel iyilik: Beynin sürekli olarak okuyarak, izleyerek, dinleyerek uyarılması, problem ve bulmaca çözme ile zihinsel aktivitenin canlı tutulması ve diğer el becerisi ve sanatsal yeteneklerle üretici boş zaman etkinlikleri geliştirilmesidir.
- Sosyal iyilik: Akrabalar ya da çevremizdeki diğer insanlarla iyi iletişim ve ilişkiler kurulabilmesi, topluma ve çevreye pozitif katkıda bulunabilmek için çaba gösterilmesidir.
- Manevi iyilik: Hangi yaşta olursa olsun, kişinin sürekli yaşamdan beklenti ve amaçlarının olması, güçlü etik değerlere ve ahlaka sahip olmasıdır.
- Duygusal iyilik: Başkalarına ve kendisine karşı olan hislerini ve düşüncelerini anlayabilme ve onları paylaşma, duygusal açıdan dengede olabilmeyi başarmaktır.
- Kişi beden olarak nelere sahipse ve neleri yapabiliyorsa sağlıklı bir yaşlı sayılır?
Yaşlı bireyin fonksiyonlarının değerlendirilmesi (Çok Yönlü Geriatrik Değerlendirme) ile hastanın bağımsızlık ve kendi kendine yetebilme yetisini belirliyoruz:
1- Günlük Temel Yaşam Aktiviteleri
2. Aletli Günlük Yaşam Aktiviteleri
3. İleri Günlük Yaşam Aktiviteleri
* Yaşlıların en çok karşılaştığı sorunlar hangileri?
1. Hareketsizlik: Fiziksel aktivite; yaşlılıkta, sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için çok önemlidir. Ülkemizde yapılan araştırmalarda bu oran 20-29 yaş aralığında erkeklerde yüzde 6 ve kadınlarda yüzde 3 iken, 70 yaş üzerinde erkeklerde yüzde 30 kadınlarda ise yüzde 52’ye çıkmaktadır. Aynı çalışma sonuçlarına göre hareketsizlik oranı kadınlarda daha fazla artış göstermektedir. Fiziksel aktivitenin ileri yaşlarda; uyku, sosyal yaşam, duygu durumu ve zihinsel işlevler üzerinde olumlu etkileri mevcuttur. Kemik erimesinin önlenmesi ve kemik yapısının güçlenmesi için fiziksel aktivite çok önemlidir. Egzersiz; kemik kütlesinde artış sağlar, kalsiyumun kemiklerde yerleşmesine zemin hazırlar, çevre dokuyu ve kasları güçlendirerek vücut duruşunu sağlamlaştırır. Böylece daha esnek ve kırık veya burkulmalara karşı daha dayanıklı olmamızı sağlar. Kabızlık, her yaşta görülebilmekle beraber, ileri yaşlarda daha sık olarak ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar diyette lif alımının azalması, bazı hastalıklar ve ilaçlar kabızlığın sık görülen nedenleri arasında olsa da hareketsizliği de bu nedenler arasında saymak gerekir.
2. Düşme: Düşme, yaşlılarda çok sık karşılaşılan bir sorundur ve yaşlanma sürecinin bir parçası kesinlikle değildir. Burada kastedilen düşme, herhangi bir zorlayıcı kuvvet ya da itme olmaması, kişinin tehlike arzeden bir aktivite içinde bulunmaması (örneğin dengesiz bir sandalye üzerine çıkarak yüksek bir yerden bir şey alma gibi) ve kişide bilincini kaybetmesine neden olacak bayılma veya inme gibi bir problem sonucu gelişmemesi kaydıyla meydana gelen düşmeler yaşlılıkta düşme nedenleri arasında sayılabilir. Yaşlılar arasında düşme görülme sıklığı yaşla birlikte artış gösterir. 65 yaş üstünde yıllık düşme görülme sıklığı %30-40 iken, 75 yaş üzerindeki kişilerde de %50’ye ulaşmaktadır. Ayrıca, hastane ve bakımevindeki yaşlılarda düşme görülme sıklığı, ev ortamında yaşayanlara göre daha fazladır ve daha kötü sonuçlara yol açmaktadır. Daha önce düşmüş olanlarda tekrar düşme sıklığı ise yıllık % 60’tır.
Yaşlılarda, vücutta dengeyi sağlayan sistemlerde, yürüme ve kalp-damar sisteminde yaşa bağlı bozulmalar oluşur. Kas kitlesi veya gücündeki yaşa bağlı değişiklikler de düşmeye zemin hazırlar. Bu olumsuz değişimlere ek risk faktörleri (ateş, sıvı kaybı veya kalp ritm bozukluğu yapan akut hastalıklar, kullanılan ilaçların yan etkisi veya güvenli olmayan çevre) eklendiği zaman düşme olasılığı artmaktadır. Yaşlılarda vücut toplam suyunda çeşitli nedenlerle (akut veya ateşli hastalıklar, susama hissinin azalması, diüretik ilaç kullanımı ve sıcak hava gibi nedenlerle) azalma meydana gelmesi tansiyon düşüklüklerine neden olur. Görme duyusunda da yaşla birlikte değişiklikler meydana gelir. Yaşlılarda sadece katarakt ve glokom(göz tansiyonu)gibi görme bozuklukları değil, ayrıca görüş keskinliği, derinlik algılama ve karanlığa uyum sağlama yetisinin bozulması düşme ile yakından ilişkilidir. Yaşlılıkta depresyona sık rastlanır ve depresyonda konsantrasyon ve çevreye dikkat yeteneği bozulduğu için düşme riski artabilir.
Yaşlıda çoğu zaman düşme, birden fazla faktörün bir araya gelmesi sonucu oluşur. Gece düşmelerinin en önemli nedeni uyku bozuklukları ve tansiyon düşmeleridir. En çok banyo, merdivenler ve yatak odalarında düşme meydana gelmektedir. Yaşlı bayanlar, erkeklere göre daha fazla düşme riskine sahiptir. Yaşlılarda bilinç bozulmaya başladığı andan itibaren düşmeler görülmeye başlar. Özellikle yaşlı hastalarda düşme sonucu basit çürüklerden, ciddi doku ezilmesine, kırıklara (özellikle kalça kırıkları) hatta kafa travmalarına kadar önemli hasarlar meydana gelebilir. Kazalar, yaşlılardaki ölüm nedenleri arasında kalp-damar hastalıkları, kanser, felç ve akciğer hastalıklarından sonra beşinci sırada yer almaktadır ve kazaların üçte ikisi düşme ile ilişkilidir. Ayrıca, düşme ile ciddi hasar olmasa bile, düşme korkusu yaşlının hareket yeteneğinde ciddi kısıtlamalara neden olabilir. Sonuç olarak, yaşlının hareketleri, bağımsız yaşama yetisi kısıtlanmış olur, fonksiyonel kapasitesi azalır ve bakıma muhtaç hale gelmiş olur.
3. Demans(Bunama)
4. Beslenme Yetersizliği: Yaşlılar beslenme yetersizliğine diğer yaş gruplarındakinden daha hassastırlar ve hastalıkların önemli bir kısmı iyi beslenememe sonrası ortaya çıkmaktadır. Yaşlılar çabuk doyarlar. Ayrıca, tat ve koku duyuları da yaşla birlikte zayıflamaktadır. Depresyon, demans, diş ve ağız sağlığı sorunları, akut ve kronik hastalıklar ve kullanılan ilaçlarda iştahsızlık yaparak besin alımındaki bozulmayı daha da kötüleştirirler. Ekonomik sorunlar, tek başına alışveriş yapamama, yemek hazırlayamama ve yiyememe gibi çevresel etkenler de yaşlılıktaki beslenme sorunlarının ortaya çıkmasında önemli yer tutmaktadır. Beslenme bozukluğu, kas iskelet sistemini etkileyerek kas gücünde azalma, eklem hareket kabiliyetinde bozulma, kemik yoğunluğunda azalma; vücut savunma sistemini etkileyerek enfeksiyonlara yatkınlık ve B12 vitamini eksikliği ile sinir sistemini etkileyerek bilişsel fonksiyonlarda azalmaya neden olabilir. Yetersiz protein alımı kas erimesindeki en önemli nedenlerden biridir. İlave olarak, yaşlanma ile birlikte tüm vücutta protein sentezi, gençlere göre yaklaşık üçte bir oranında azalmaktadır. Proteinler, sadece kas kütlesinin korunmasının değil aynı zamanda kalitesinin devamı için de gereklidirler. Yaşlılarda, dengeli beslenme ile proteinin yeterince alınması bu nedenle büyük önem taşır.
Yaşlı hastaların beslenme durumlarının araştırıldığı ülkemizde yapılan çalışmalarda beslenme bozukluğu oranı % 13, beslenme bozukluğu riski oranı ise % 31 bulunmuştur. Bu oranlar hastanede yatan yaşlı hastalarda daha yüksektir. Beslenme durumunun değerlendirilmesinde kişiden alınacak hikaye, diyet listesi, hastanın muayenesi sırasında yapılan kilo, baldır çevresi, üst kol çevresi, beden kitle indeksi gibi ölçümler ve laboratuvar değerlerinden yararlanılır. Yapılan testler sonrasında beslenme bozukluğu saptanan yaşlıda altta yatan neden araştırılırken bu arada yaşlının beslenmesi takviye edilir. Öncelikle hastanın hangi yolla besleneceğine karar verilmelidir. Bu aşamada oral gıda alımı mümkün olanlarda günlük kalori gereksinimi doğrultusunda diyetinin düzenlenmesi tercih edilebilir. Bununla birlikte, bu aşamada enteral ve/veya parenteral beslenme ürünleri ile destek tedavisine başlanması da tercih edilebilir. Oral alıma engel hastanın bilincini, yutma refleksini ve sinir sistemini etkileyen hastalıklar söz konusu olduğunda nazogastrik sonda ve yutma fonksiyonlarının bir aydan uzun süre sonunda geri dönmemesi halinde perkütan endoskopik gastrostomi (mideye tüp konulması) ile beslenme tedavisi uygulanması tavsiye edilmektedir.
5. Uyku sorunları
6. Çoklu ilaç kullanımı (Polifarmasi): Yaşlılarda birkaç hastalığın bir arada olması nedeniyle birçok ilacın bir arada kullanılması, yaşlanma ile organlarda meydana gelen değişikliklere bağlı olarak ilaç etkilerinin de farklılaşması, birkaç ilacın bir arada kullanımına bağlı olarak ilaçların birbirinin etkisini artırması veya engellemesi ve son olarak kullanılan ilaçların halen var olan başka hastalıkları artırması çoklu ilaç kullanımını yaşlılıktaki en önemli sorunlardan biri haline getirmektedir. Bunun nedenleri arasında; hastanın farklı doktorlara giderek çok sayıda reçete alması, reçetelere çok sayıda ilaç yazılması, doktorların fazla sayıda ilaç yazmaya eğilimli olmaları, hastaların fazla ilaç beklentileri, yaşlılarda tanıdan ziyade semptoma yönelik olarak ilaç kullanılması, doktorların eski ilacı kesip yeni ilaca başlama eğilimi, hastanın veya doktorun tercihi olarak kullanılan ilaçların otomatik olarak tekrar yazılması, çok sayıda reçetesiz ilaç satılması, yaşlı hastaların aile bireylerinden veya çevreden ilaç alarak kullanma eğilimi olarak sıralanabilir.
Çoklu ilaç kullanımında, yaşlı hastalar söz konusu olduğunda göz önüne alınması gereken temel ilkeler:
- Yaşlılarda hastalıkların belirtilerinin ortaya çıkış şekli değişkendir ve non-spesifik olabilir. Çoğu zaman enfeksiyonlarda ateş başlangıçta görülmez, yataktan çıkmama, yememe gibi belirtilerle başlayabilir.
- Yaşlılarda kayıt dışı problemler sıktır; hasta, işitme kaybını, idrar kaçırmasını, kabızlığını, gece olan bacak ağrılarını veya diğer bazı yakınmalarını yaşlılığın doğal seyri kabul ederek öykü sırasında bildirmeyebilir.
- Yaşlı hastalarda birçok patolojik durum aynı anda var olabilir ve bunlara yönelik bir çok ilaç da kullanılıyor veya değişik tedaviler uygulanıyor olabilir.
- Öykü alınırken yaşlı hasta tarafından kullanılan ilaçların tümünün hekimi tarafından görülmesi ve bilinmesi önemlidir. Reçetesiz ilaç kullanım oranı yüksektir ve ayrıca genellikle hastanın aldığı ilaç türü/ dozu ile ona reçete edilen ilaç türü/dozu arasında farklar vardır.
Bu nedenle, yaşlılıkta akılcı ilaç kullanımı ve çoklu ilaç kullanımını azaltma ile ilgili temel kurallar geliştirilmiştir:
- Yaşlı hastaya ilaç önerilirken tedavi mutlaka bireyselleştirilmeli; o hastaya en uygun ilaç seçilmelidir.
- Tedaviye başlamadan önce bir tanı konmuş olmalıdır; sadece hastalık belirtileri için ilaç önerilmemelidir.
- Tıbbi sorunlar olanaklar elverdiğince ilaçsız olarak tedavi edilmeye çalışılmalıdır.
- Başka doktorlar tarafından ilaç yazılıp yazılmadığı sorulup araştırılmalıdır.
- İlaca mümkün olan en düşük dozda başlanmalı, yaş faktörüne göre doz ayarlaması dikkatle yapılmalıdır
- Uyku yapan, sakinleştirici özelliği olan ilaçlar kişinin günlük yaşamındaki faaliyetlerini etkileyebileceği için dikkatle önerilmeli ve kullanılmalıdır.
- İlaç tedavisi ve günlük alım şekli basitleştirilmelidir.
- Hastanın tedaviye uyumunu artırmak için kullanım takvimi hazırlanmalı, ilaç kutuları belirgin olarak etiketlenmelidir.
- Tedavi düzenli olarak gözden geçirilmeli ve gereksiz ilaçlar tedaviden çıkarılmalı, tekrar tekrar reçeteye yazılmamalıdır.
7. Osteoporoz (kemik erimesi): Kemik erimesi, kemik kitlesinin azalması sonucu kemik kırılganlığının dolayısıyla kırık riskinin artmasıdır. Halk arasında kemik erimesini sadece kadınlarda olduğu yönündeki yanlış görüşün aksine erkeklerde de görülebilmektedir. Osteoporozun bir türü olan senil osteoporoz yaşlılık osteoporozu olarak tanımlanabilir ve 70 yaş üzerinde görülmektedir. 70 yaşın üzerinde erkeklerde de kemik erimesi sık olarak karşımıza çıkmaktadır ve kadınlar gibi erkekler de kemik erimesi açısından taranmalıdır. Bu yaşın altındaki erkeklerde de yukarıda belirtilen risklere sahip olanların kemik erimesi açısından taranması uygun olur. 65 yaş ve üzeri bütün kadınları, 70 yaş ve üzeri bütün erkekleri kemik mineral yoğunluğu ölçerek osteoporoz açısından taramak gerekmektedir. Bunun dışında risk faktörü olan menopoz sonrası kadınların ve risk faktörü olan 50-70 yaş arası erkeklerin de taranması gerekir. 50 yaşından sonra kırığı olanlar ve düşük kemik kitlesiyle ilişkili olabilecek bir hastalığı olan veya ilaç kullananlar da taranması gereken gruptadır. Kemik kitlesini arttırmaya, dolayısıyla kırılma riskini azaltmaya yönelik başta kalsiyum ve D vitamini olmak üzere ek olarak kemik yıkımını azaltmaya yönelik ilaçlar bulunmaktadır. Son yıllarda kemik yapımını arttıran ilaçlar da kullanılmaya başlanmıştır.
Boyda kısalma, kamburluk temel belirtilerdir. Bel ağrısın aniden başlangıcı omurga kırıklarını düşündürür. Omurga kırığı yok ve bel ağrısı mevcut ise bu ağrılar ekseriya kireçlenme ve/veya bel fıtığına bağlıdır.
Spor yapmak da fayda sağlar. Birinci yararı kemik kitlesini arttırarak önemli bir risk faktörünü azaltır. İkinci yararı kas gücünü arttırarak düşme riskini azaltır.
Kemik erimesi tedavi edilmez ise en büyük risk kırıktır. Başlıca üç yerde kırık görülebilir. Post menopozal 55 yaş civarında genellikle ön kol kırıkları, 60-65 yaşlara doğru omurga kırıkları, 70 yaş üzerinde de kalça kırıkları sıktır. Ameliyat gerektirmesi, ölüm riski, fonksiyonel bağımsızlığını olumsuz etkilemesi ve bağımlılığa neden olması kalça kırığının önemli riskleridir.
8. İdrar kaçırma: Miktarı ne olursa olsun her türlü istemsiz idrar kaçırma durumu inkontinans olarak tanımlanır. Altmış yaş ve üzeri hastalarda görülme sıklığı, birçok hasta tarafından bu şikayet gizlendiği için, yaklaşık olarak % 10-20 arasında değişmektedir. Kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha fazla görülür. İdrar kaçırma şikayeti olan yaşlılarda yaşam kalitesi bozulur ve fiziksel aktivite kısıtlanır. İdrar kaçırma nedenleri geçici ve kalıcı olmak üzere ikiye ayrılır. Geçici sebepler arasında; bilinçte akut bozulmalar, enfeksiyonlar (idrar yolu infeksiyonları, sistemik infeksiyonlar), yaşlı bayanlarda atrofik vajinit veya üretrit, ilaçlar (özellikle idrar söktürücü), psikolojik nedenler (depresyon, demans), fazla sıvı alımı, kalp yetersizliği ve hareket kısıtlılığı bulunmaktadır. Tedavi nedene yönelik yapılır. Gece idrar kaçırmanın önlenmesinde akşam sıvı alımının kesilmesi ve idrar söktürücü ilaçların sabah saatlerinde kullanılması ve diyabetli hastaların kan şekerinin düzenlenmesi önemlidir. Çay, kahve, gibi kafeinli ürünlerin tüketimini azaltmak; düzenli egzersiz yapmak; kabızlığın önlenmesi ve sigaranın bırakılması çok önemlidir.
Kalıcı idrar kaçırmanın en sık görülen tiplerinden biri “Sıkışma tipi idrar kaçırmadır” ve hem yaşlı kadınlarda hem de yaşlı erkeklerde görülebilir. Ani sıkışma hissi ile birlikte genellikle bol miktarda idrar kaçırma meydana gelir. İdrar kesesinin çıkışında bulunan “Detrusor” kasının aşırı aktivitesi sonucunda gelişmektedir. Tedavisi medikaldir ve mutlaka üroloji uzmanına başvurulmalıdır. “Stres inkontinansı” yaşlı kadında ikinci en sık idrar kaçırma nedenidir. En sık nedenleri yaşlanma ve doğumlara bağlı zayıf pelvik taban kaslarının eşlik ettiği idrar kesesi çıkışı ve idrar yollarının aşırı uyarılmasıdır. Karıniçi basıncı arttıran öksürme, ağır kaldırma gibi her türlü sebep idrar kaçırmayı tetikler. Stres inkontinansın etkin bir medikal tedavisi yoktur. Kilo verilmesi, öksürük varsa tedavisi, kaçağı önlemek için pelvik kasların Kegel egzersizleri ile güçlendirilmesi ve tampon kullanımı uygulanabilir. “Taşma tipi üriner inkontinans” idrar kesesi çıkışındaki detrusör kas zayıflığı veya mesane çıkış yolu obstrüksiyonu sonucu görülür. Genellikle idrar yaparken duraklama, damlama, zayıf idrar akımı ile karakterizedir. Erkekte ikinci en sık idrar kaçırma nedenidir. Nedenleri arasında erkekte prosat büyümesi, prostat kanseri ve üretral darlık ve kadınlarda idrar kesesinde sarkma ve idrar kesesi taşı gelir. Tedavisi altta yatan nedenin tedavisidir ve tedavi edilemediği durumlarda kalıcı sonda gerekebilir.
- Sağlıklı bir yaşlılık için alınabilecek önlemler neler?
Check up ve sağlık tarama programları: Check up ve sağlık tarama programları ile erken tanı ve hastalıkların uygun tedavisi ile ileri yaşlarda ortaya çıkması muhtemel hastalıklar ve kalıcı fonksiyon bozuklukları ile sakatlıklar artık ciddi oranda azaltılabilmektedir. Check up yaptırma bilinci 20’li yaşlara kadar inmiştir. Hatta bir çok aile küçük yaşlardaki çocuklarını check up için getirmektedir. Böylece erken saptanan problemler kronikleşmeden önlem almak mümkün olmaktadır. Ayrıca hiçbir belirti vermeden ve hastada hiçbir şikayete neden olmadan yıllarca sinsice seyreden, öte yandan beyin, kalp, böbrekler gibi hayati organlara da zarar veren hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıklarda da yine erken dönem tanının ve düzenli tedavinin önemi büyüktür. Yakın akrabalarında kalp hastalığı, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı, hipertansiyon ve kansızlık gibi kronik hastalıklar ya da kanser öyküsü bulunan gençlerin yılda bir kez check-up yaptırmaları önerilmektedir Çünkü hastalık ortaya çıktıktan sonra hem tedavisi çok daha pahalıdır hem de sağlık artık bir kez bozulmuş olur. İşte bu nedenle, hiç şikayeti olmasa da her insanın belirli periyotlarla doktora başvurarak genel sağlık kontrolünden geçmesi gerekir. Yapılacak check-up’la birçok hastalık taranabilir ve şüphe edilebilecek bulgularla karşılaşılabilir. Ayrıca kişilerin şikayetlerine göre araştırma değişik alanlarda derinleştirilebilir. Check-up kontrolünde başlangıç aşamasında tespit edilen problemlerin medikal tedavi ya da diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleri ile ilerlemeden önüne geçilmesi de mümkün olabilmektedir. Erken teşhisle bulaşıcı hastalıkların da, özellikle aile içi yayılması önlenir, tedavi masrafları büyük oranlarda azaltılır.
Check-up; fizik muayene, kan ve idrar tetkikleri ve görüntüleme yöntemlerinden oluşan bir sağlık tarama yöntemidir. Ayrıca kişilerin yakınmaları, bunların ortaya çıkış öyküleri, özgeçmişleri, soygeçmişleri, alışkanlıkları ve varsa sürekli kullandıkları ilaçları, allerji öyküleri sorgulanarak tam bir tıbbi değerlendirme yapılır. Check-up kontrol muayenesinde tüm veriler gözden geçirilerek olası riskler ortaya konur ve çözüm önerileri üretilir.
- Hangi hastalıklar check-up ile erken teşhis edilebilir?
- Kolesterol,
- Diyabet,
- Hipertansiyon,
- Kalp ve Kapak Hastalıkları,
- Akciğer Hastalıkları,
- Böbrek Hastalıkları,
- Akciğer Kanseri,
- Kalın Barsak Kanseri,
- Karaciğer Kanseri,
- Pankreas Kanseri,
- Mesane Kanseri,
- Tiroid kanseri
- Erkeklerde Prostat Kanseri,
- Kadınlarda meme, rahim ve rahim ağzı kanserleri,
- Vitamin ve mineral eksiklikleri
- Bazı kan hastalıkları bu tür check-up programlarıyla tespit edilebilir.
Sağlıklı ve dengeli beslenme: Yaşlılıkta, sağlığın korunması ve geliştirilmesi açısından beslenmenin önemi tartışılmazdır. Burada dikkat çekilmesi gereken bir başka konu yaşlılarda ortaya çıkan bazı rahatsızlıkların onların gençliklerindeki kötü beslenme alışkanlıkları sonucu ortaya çıkmış olduğudur.
Spor ve düzenli egzersiz: Genç yaşlarda yapılan düzenli egzersiz ve fiziksel aktivite, ileri yaşlarda kalp ve damar hastalıkları, felç, şeker hastalığı, hipertansiyon, obezite, demans, depresyon ve kemik ve kas erimesi görülme sıklığını azaltmaktadır. Hareketsizlik, özellikle kalp ve damar hastalıkları yönünden iyi bilinen bir risk faktörüdür.
İnsanda kemik yapımının, dolayısıyla kemik kitlesinin zirveye ulaştığı yaş 30’dur. 30 yaşından sonra çok hafif hızda, ancak kadınlarda menopoz sonrasında, erkeklerde 70 yaşından sonra daha hızla kemik yapımı azalırken kemik kitlesinde kayıplar başlar ve sonuçta kemik gözenekleri artmış, kırılgan bir hal alır. Kadın cins önemli bir risk faktörüdür, erken menapoza girmek veya yumurtalıkların operasyon ile erken alınmasını takiben menapoza girmek bu riski artırmaktadır. Ailede kemik erimesine bağlı kırık bulunması veya kendisinde daha önce kırık varlığı bir diğer risk faktörüdür. Düşük kalsiyum içeren gıdalarla beslenmek, güneşe az maruz kalmak, düzenli egzersiz alışkanlığının olmaması, uzun süreli yatak istirahatı, sigara, kahve alışkanlığı ve kemik yıkımını hızlandıran ilaçların kullanımı (kortizon, guatr ilaçları, sara ilaçları, heparin kullanımı) gençlikte düzeltilmesi mümkün risk faktörleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Osteporozun önlenmesi için kalsiyumun yeterli miktarda alınması ve D vitamini desteği şarttır.
Gençlikte total vücut kütlesinin yaklaşık üçte birini oluşturan kas kütlesi, 75 yaşına kadar yarı yarıya azalmaktadır. Kas erimesinde, kas liflerinin sayısında azalma ile birlikte, mevcut kas lifleri de zayıftır. Buna paralel olarak kaslarda kuvvet kaybı da olmaktadır. Kas gücünde azalma 50’li yaşlarda başlar ancak 70’li yaşlara gelinceye kadar fonksiyonlarda bozulma hissedilmez. Kas gücü, ileri yaşlarda, özellikle sırt ve kol kaslarında üçte bir oranında, bel ve bacak kaslarında yarı yarıya azalır. Kas erimesinin görülme sıklığı yaş ilerledikçe artmakta ve 80 yaş üzerinde her 10 yaşlıdan 4’ünde ortaya çıkmaktadır. Kas erimesi kadınlarda daha erken ortaya çıkar ancak erkeklerde daha fazla miktarda kas kaybı olur. Kas erimesinde önemli olan, ortaya çıkmadan önlenmesidir. Bunun için de dengeli beslenmeye ek olarak düzenli egzersiz ön plana çıkmaktadır. Hafif ağırlıklar kullanılarak yapılacak olan kas dayanıklılık egzersizleri hem kas kan akımını hem de sinirsel uyarımını düzenler. Sonuçta, düşme riski önemli oranda azalır, hareketlilik ve bağımsız yaşama yetisi artmış olur.
- Kaliteli bir yaşlılık için önerileriniz neler?
Sürekli yeni şeyler öğrenerek zihninizi aktif tutun: Yeni şeyler öğrenmenin beyin üzerinde uyarıcı etki yaptığını unutmayın. Zihinsel aktivitenizi kullanabileceğiniz işlerle uğraşın ve sürekli okuyun. Öğrenmenin yaşı yoktur, kişisel bilgilerinizi artırmak için çaba gösterin. Kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak hobiler, uğraşılar bulun ve yaratıcı düşüncelerinizi geliştirin. Hayat ve iş tecrübenizle başkalarına yardımcı olabileceğiniz konularda gençlere yardımcı olmaktan çekinmeyin. Aktif ve üretken kişi hayata daha sıkı bağlarla tutunuyor. El ve diğer becerilerinizi ve reflekslerinizi sürekli kullanarak koruyun.
Dengeli ve sağılıklı beslenin: Günlük beslenme menünüz zengin olsun ve tüm besin öğelerini içersin. Bunları aktivite durumunuza göre dengeli ve kararlı miktarlarda tüketin. İleri yaşlardaki temel besin maddelerine ihtiyaç genç yaş gruplarında farklı olmamakla birlikte gereksinim miktarları farklılık gösterebilir. Yaşlıların çok aktif bir yaşamları yoksa, sadece hafif düzeyde egzersiz ve yürüyüşler yapıyorlarsa günlük enerji ihtiyaçları 2000 kalori civarındadır. Bu ihtiyacın yarısının karbohidratlardan ve üçte birinin yağlardan sağlanması uygundur. Kalori değeri yüksek karbohidratlar ile günlük 2000 kaloriyi geçmek zor değildir, kilo artışına neden olabilir, bu nedenle dikkatli olunmalıdır. Doymuş yağ içeren gıdalardan (margarin, kuyruk yağı, tereyağı vb.) uzak durmak, zeytin yağı, soya, mısır veya ayçicek yağı ve özellikle omega 3 içeriği zengin olan balığı tercih etmek gerekir. Vücut ağırlığının kg’ı başına günde 1 gram protein almak elzemdir. Örneğin 70 kg ağırlığında bir kişi en az günde 70 gr protein almalıdır. İleri yaşlarda vitamin ve minerallerin sindirim sisteminden emilimi bozulduğu için ve bunlara gereksinim arttığı için eksikliği tesbit edilen kalsiyum, magnezyum, B12 ve diğer vitaminler mutlaka takviye edilmeli ve D vitamini eksikliği mutlaka tedavi edilmelidir. Günlük 2-2,5 litre sıvı alınması yeterlidir. Ateşli hastalıklar, aşırı sıcak havalarda ve yoğun egzersize bağlı aşırı terleme durumlarında bu ihtiyaç daha da artabilir. Kepekli tahıl ürünleri ve kurubaklagiller gibi posa içeriği yüksek gıdalar barsak hareketlerini artırarak kabızlığı önler, kan şekeri ve kolesterolün düşmesine yardımcı olabilir. Üç ana yemek öğünü asla atlanmamalıdır, bunların aralarında üç ara öğün ise kan şekerini dengelemekte çok yararlıdır. Mutlaka besin çeşitliliği sağlanmalı, sürekli aynı şeyleri yemekten kaçınılmalıdır. Tüm öğünlerde protein, yağ, karbohidrat ve vitaminlerin dengeli bir şekilde kullanılmasına dikkat edilmelidir. Bir öğünde et tüketildi ise diğer öğünde sebze tercih edilmelidir. Süt ve süt ürünleri, yumurta, et, baklagiller, sebze-meyve ve tahıllar denge içinde tüketilmelidir. Tuz masadan kaldırılmalıdır. Az tuzlu gıdaların baharat ya da soslarla tatlandırılması mümkündür. Şeker tüketimi mümkün olduğu kadar kısıtlanmalıdır. Besinlerin bozulmaması için saklama koşulları çok önemlidir, her öğünde tüketebilinecek kadar hazırlanıp taze olarak yenmesi esastır.
Kilo almayın: İdeal kilonuzu koruyun. Kalori alımını azaltın. Fazla kilo şeker hastalığı, kalp ve damar sistemi hastalıkları için risk faktörüdür.
Egzersiz yaparak formda kalın: Düzenli egzersiz kalp ve şeker hastalıkları başta olmak üzere Alzheimer hastalığı da dahil bir çok hastalıklara karşı korur. Haftanın en az 4-5 günü, 30`ar dakikalık hafif yoğun fiziksel egzersiz yapın. Yürüyüş, yüzme, dans, bahçe ve ev işleri bile formda kalmak için yeterli aktivitelerdir.
Yaşlanma ile birlikte fiziksel aktivitelerin azaltılması gerektiği, egzersizlerin yaşlılar için yorucu ve sakıncalı olduğu yönünde yanlış bir inanış vardır. Buna; yaşlıların tüm ihtiyaçlarını oturdukları ve yattıkları yerde sağlamaya çalışan aile bireyleri ya da bakıcılar eklendiğinde hareketsizlik daha da artmaktadır. Gerek ev içinde gerekse ev dışında; uygun olmayan yatak veya sandalye yükseklikleri, basamaklar, kapı eşikleri vb. gibi fiziksel engeller, sürekli düşme korkusu yaşlıları hareketsiz bir yaşama itmektedir. Tüm bu fiziksel engellerin kaldırılması, yaşlıların rahat hareket edebilecekleri bir çevrenin sağlanması, yorgunluğa sebep olmayacak günlük aktivitelerini güçleri yettiğince kendi başlarına yapmalarının teşvik edilmesi çok önemlidir. Kişisel temizlik ve bakımlarında yardım, sadece onların tek başlarına gerçekleştiremediği durumlarda yapılmalıdır. Tüm bir evin temizliği veya yemeklerin pişirilip bulaşıkların yıkanması gibi ağır olabilecek işler beklenmese de ufak tefek ev işleri hafif fiziksel aktivite olarak kabul edilebilir. Dünya Sağlık Örgütü, 65 yaş üzerindeki kişiler için her gün 10 dakikadan az olmamak kaydı ile haftada en az 150 dakika fiziksel aktivitede bulunulmasını tavsiye etmektedir. Özellikle 80 yaş ve üzeri kişiler fiziksel aktiviteden daha fazla yarar görmektedirler. Hareketsizlik, düşme ve denge bozuklukları asla yaşlanmanın doğal sonucu gibi düşünülmemelidir. Bu nedenle, kas güçlendirici, esneklik kazandıran ve denge sağlayan egzersizler bu yaş grubunda bağımsız yaşama yetisinin olmazsa olmazlarıdır.
Uyku düzeninizi koruyun: Uyku düzensizlikleri hafıza bozuklukları ve depresyona yol açabilir. Her zaman aynı saatte yatmaya gayret edin, gece uykunuzu kaçırabilecek kahve gibi içecekleri akşam belli bir saatten sonra tüketmeyin. Odanın yeterince karanlık, sıcak, havalandırılmış ve nemli olmasını sağlayın.
Sosyal ilişkiler kurmak için çaba gösterin: Sosyal çevreden uzak durmayın, yalnız kalmayın. Akraba ve arkadaşlarınız ile iyi ilişkiler kurun ve yaşamı paylaşın. Her şeyi kendi başınıza yapmaya çalışmayın, ihtiyaç olduğunda yardım almaktan çekinmeyin. Toplumsal etkinliklere ve arkadaş toplantılarına katılın, bir kulübe üye olun ya da pikniğe çıkın. Sorunlarınız paylaşıldıkça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça artar.
Moral ve motivasyonunu koruyun, stres ile mücadele edin: Stres fiziksel ve ruhsal sağlığı bozuyor. Hoşgörülü, olumlu, yapıcı, esnek ve esprili bir tutum içinde olun, yeni tecrübe ve fikirlere karşı açık fikirli olun ve değişen şartlara uyum sağlamaya çalışın. Gülümsemek, dünün üzüntülerini ve yarının kaygılarını bırakarak bugüne odaklanmak yaşamı kaçırmamanızı ve hayatınızın kalitesini yükseltmenizi sağlıyor. Yaşlanmanın doğal bir süreç olduğunu ve kendine has güzellikleri bulunduğunu kabul edin. Daha uzun yıllar mutlu ve sağlıklı yaşayacağınızı düşünün ve gelecekle ilgili hedefler belirleyin ve planlar yapın, yaşamınıza anlam katın. Yaşamınız boyunca öngördüğünüz (örneğin topluma yararlı bir birey olduğunuz, iyi evlatlar yetiştirdiğiniz vb. gibi) amaçlardan ulaştıklarınız için kendiniz ile gurur duyun. Stresle başa çıkabilmek için hoşlandığınız faaliyetlere zaman ayırın, maça gidin, yürüyüşe çıkın ya da arkadaşlarınızla yemek yiyin.
Düzenli yıllık check-up yaptırın: Bazı kanser türleri, şeker, yüksek tansiyon, kalp ve diğer hastalıklar erken teşhis edildiğinde tedavi edilebiliyor hatta önlenebiliyor. Kan basıncınızı en az günde bir kez ölçtürün, diyabet hastası olmasanız bile 3-6 ayda bir kan şekerinizi ve kan yağlarınızı kontrol ettirin.
Sigara kullanmayın, kullanıyorsanız bırakın: Her yıl tütün mamulleri kullanımından kaynaklanan ölümlerin sayısı çığ gibi artmaktadır.
Aşılarınızı ihmal etmeyin: Doktorunuzun önerileri doğrultusunda zatürre aşısı, düzenli yıllık grip aşısı ve sık yaralanma riski bulunan yaşlılarda tetanoz aşısı yaptırılması ihmal edilmemelidir.
Kazalara karşı koruyucu önlemler alın: Özellikle ev içi ortam koşullarının aşağıdaki öneriler dikkate alınarak uygun hale getirilmesi önemlidir.
- Ev içinde kaygan zeminlerin olmaması (ıslak zeminlerin her zaman kuru tutulması, zeminleri kaymayan halıların kullanılması vb. gibi)
- Trabzanların sağlam olması
- Gerekli yerlerde tutamaklar olması (koridorlarda, banyo ve tuvaletlerde destek alınacak tutamakların olması)
- Kablo gibi yaşlıların takılmasına neden olabilecek materyallerin açıkta olmaması
- Ev içi ortamın aydınlığının, özellikle görme sorunu olan yaşlılar için, yeterli olması
- Ev içinde bulunan eşyaların kişilerin takılıp düşmelerini engelleyecek şekilde yerleştirilmesi, gereksiz eşyaların kaldırılması
- Evde giyilen terlik ve ayakkabıların zeminlerinin kaygan olmaması ve ayağı kavrayan ayakkabıların kullanılması
- Etek ve pantolon boylarının kişilerin ayaklarının takılmayacağı şekilde ayarlanması

Prof. Dr. Çağatay Öktenli; 2002 yılında doçentlik unvanını ve 2007 yılında profesörlük unvanını aldı. 2011 yılından bu yana Anadolu Sağlık Merkezi’nde iç hastalıkları ve geriatri uzmanı olarak çalışmaya devam ediyor.