4000 yılı aşkın süredir kullanılan, Çin ve Uzakdoğu kökenli bir tedavi yöntemi olan akupunktur; 1950’li yıllardan sonra Avrupa’da ilgi görmeye başlamış ve 1979’da Dünya Sağlık Örgütü tarafından bilimsel bir yöntem olduğu ilan edilmiştir.
Yaşlılık döneminde görülen fonksiyonel kısıtlılığın etkin tedavisi için ABD ve Avrupa ülkelerinde tamamlayıcı tedavilere doğru bir yönelim olduğu gözleniyor. Akupunkturun özellikle ağrı giderici etkisiyle ilgili olarak 2013’te yapılan bir çalışmada, yaş ortalaması 83 olan 60 hastada, kronik ağrının akupunktur ile tedavisi sonucunda; ağrı skorlarında anlamlı bir düşüş, uyku kalitesinde artış ve kaygı bozukluğunda ise gerileme saptanmıştır. Akupunkturun; doğru seçilmiş hastalarda, yeterli eğitim almış uzmanlar tarafından uygulandığında yaşlılarda kabul edilebilir ve tolere edilebilir, güvenli bir tedavi yöntemi olduğu ifade edilmiştir. Arizona Üniversitesi Nöroloji Departmanı’nda yapılan bir çalışmanın (2014) sonuçlarına göre ise; parkinson hastalarında akupunktur uygulamasıyla denge ve yürüme hızı gibi parametrelerde belirgin düzelme olduğu kaydedilmiştir.
Bugün, hekimler tarafından tavsiye edilen tamamlayıcı tıp uygulamaları arasında en geniş oranda kabul gören modalite olan akupunktur bilimsel bir tedavi yöntemi olarak kabul ediliyor. Akupunktur uygulaması ile kanda ve beyin dokusunda saptanan endorfin, enkefalin ve serotonin artışlarının; en başta ağrı giderici olmak üzere sakinleştirici, motor fonksiyonlar için iyileştirici ve bağışıklık sisteminde düzenleyici etkileri olduğu bilimsel çalışmalarla ortaya konuluyor.
Akupunkturun bugün bilimsel çalışmalarla gösterilmiş en yaygın kullanım alanı ağrılı durumlar. Akupunktur en çok bel ve boyun ağrıları, diz, omuz ve diğer eklem ağrıları gibi kas iskelet sisteminin ağrılı sendromlarının tedavisinde etkili oluyor. Ancak baş ağrıları (özellikle migren), nöraljiler, kanser ağrıları, ameliyat sonrası ağrılar ve adet sancılarında da yaygın olarak uygulanıyor. Akupunktur; akut ve kronik ağrı kontrolünün yanı sıra stres, depresyon, uyku bozuklukları, psikosomatik hastalıklar, anksiyete ve panik bozukluklar, alerjik rinit, sinüzit ve cilt döküntülerinde, bulantı, kusma, midede asit fazlalığı ve iritabl bağırsak sendromunda, kabızlık ve ishal durumlarında, baş dönmesi (vertigo) ve kulak çınlamasında, inme sonrası felç tablosunun rehabilitasyonunda, gece işemelerinde, aşırı terleme, huzursuz bacak sendromu, kronik yorgunluk, konsantrasyon eksikliği, cinsel işlev bozuklukları, kısırlık, sigara ve alkol gibi bağımlılıklarda ve kilo kontrolünde tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılıyor. Burada altı çizilmesi gereken en önemli koşul olarak; hastanın modern tıbbın bilimsel normları doğrultusunda değerlendirilmesi ve gerekli tetkik ve konsültasyonlarla kesin tanının mutlaka konmuş olmasının gerekliliği belirtiliyor.
İp atlama, koşma ve sıçrama içeren egzersizler, golf ve bowling gibi dönme/eğilme sonucu kırıklara neden olabilecek egzersizlerden kaçınmak gerekiyor. Hiç egzersiz yapmayan ya da fiziksel aktiviteyi kısıtlayan kronik sistemik hastalığı olanlarda başlangıçta yoğunluk ve sürenin düşük tutulması gerekiyor.
Egzersiz programı yapılmadan önce hastanın ayrıntılı öyküsü alınıyor ve hasta, geçirilmiş ya da halen devam eden göğüs ağrısı, çarpıntı, solunum sıkıntısı, bacaklarda dolaşım bozuklukları, kilo kaybı gibi yakınmaların varlığında ilgili bölüm ya da bölümlere kontrol için yönlendiriliyor. Egzersiz reçetesi tamamen bireysel olup, egzersiz; her yaşlının ihtiyacına, eşlik eden diğer hastalıklarına, geçmiş ve devam eden yaşam tarzı ile fiziksel aktivite düzeyine göre planlanıyor. Hastadaki denge bozukluğu ve demans gibi mental bozukluklar ile kas gücü, egzersiz tipinin belirlenmesinde önemli rol oynuyor.
Amerikan Kalp ve Spor Hekimleri Birliği, yoğun egzersiz yapmayı planlayan 45 yaş üzeri erkeklere, 55 yaş üzeri kadınlara ve tüm hareketsiz ya da minimal aktif yaşlılara egzersiz stres testi yapılmasını öneriyor. Orta yoğunlukta egzersizler için, sağlıklı veya düşük orta derecede riske sahip yaşlılar stres testi yapılmadan da programa başlayabiliyorlar ancak çarpıntı, baş dönmesi, göğüs ağrısı gibi rahatsızlıkların yaşanması durumunda egzersize hemen son verip hekime başvurmak gerekiyor. Amerikan Kalp ve Spor Hekimleri Birliği, yaşlılarda 4 tip egzersiz öneriyor:
Yürüme, su içi egzersizler ya da stasyoner bisiklet, ortopedik stres yüklemeyen uygun egzersizlerdir.
Progresif ağırlık kaldırma, merdiven inip çıkma gibi egzersizlerle günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlık için gerekli kas gücünü devam ettirmeyi mümkün kılan egzersizlerdir.
Düşme riskini azaltan egzersizlerdir. Eklem hareket açıklığını korur ve artırır.
TaiChiChuan Egzersizleri: Geniş eklem hareket açıklıklarını içeren denge, koordinasyon ve esneklik egzersizleridir. Bacaklarda kas gücü, denge ve esnekliği artırır. Düşme sayısı ve riskini azaltır, güven duygusunu artırır. Kalp-damar sistemine olumlu etkileri vardır.
Pilates: Kol ve bacak, gövde kaslarını güçlendirme, germe, solunum ve denge alıştırmalarını içerir. Omurga duruşunda düzelme, eklem hareketliliğinde denge ve koordinasyonda artış sağlar. Solunum egzersizleriyle akciğer kapasitesi ve omurganın hareket yeteneği artar, travmalara karşı korunma sağlanır.
Yürüyüş: Yaşlılarda en kolay, ekonomik ve emniyetli spor türüdür. Haftada en az 3 gün, 20 ila 40 dakika arası yapılmalıdır.