CTC
CTC yöntemi nedir?
Amerikan İlaç Dairesi’nden (FDA) bazı kanser türleri için onay alan ve şu an için çok az ülkede (Almanya, İtalya ve ABD gibi) uygulanan CTC yöntemi, basit bir kan testine dayanıyor. Özel bir cihaz aracılığıyla incelenen kan örneğinden alınan bulgularla, kanserli hücreler ve sayıları, hatta kanserin türü dahi tespit edilebiliyor. Üstelik tüm bunlar kanserin çok erken dönemlerinde ortaya konabiliyor.
CTC yöntemini farklı kılan özellikler nelerdir?
Klasik kanser evrelemesinde bilindiği üzere; tümörün belirli bir boyuta gelmesi, lenf noduna yayılması ve bulunduğu yerde uzak organlara yayılması gibi parametreler kullanılıyor. Fakat CTC yöntemi sayesinde artık belirli bir boyuta erişmeden, yani mevcut tarama yöntemleriyle yakalanabilecek boyuta dahi erişmeden tümörün kana karışan hücreleri tespit edilebiliyor. Bu da bazı kanser türlerinde, çok erken dönemde tanı anlamına geliyor. Böylece CTC yöntemi; tedavinin erkenden düzenlenmesini ve kanserin tedaviye cevap verip vermediğinin daha önceden kestirilmesini sağlıyor. Kişiye özel tedavi planlanması getirerek, aynı zamanda hastaya daha konforlu bir tarama süreci yaşatıyor.
CTC yöntemi kimlere, nasıl uygulanıyor?
Kan verme sorunu olmayan her hastaya uygulanabiliyor. Hastadan alınan bir tüp kan özel bir cihazla inceleniyor. Alınacak kan için hastanın aç ya da tok olması fark etmiyor. Hatta kan almak için hastanın gelmesi gibi bir şart da yok. Ancak sağlıklı bir sonuç için, gün içinde alınan kanın normal oda ısısı şartlarında 30 saat içinde işleme konması zorunlu.
Özellikle bazı kanser türleri (akciğer, meme, prostat, kalın bağırsak tümörleri gibi) yeni yöntem CTC sayesinde erkenden fark edilebiliyor. Bir konuda şanslıyız ki, bu kanser türlerinin kanın diğer hücrelerinde olmayan belirteçleri var ve bunlar kullanılarak kandaki diğer hücrelerden ayırt edilebiliyor. Sonraki aşamalarda da hangi organa ait olduğu bulunabiliyor.
CTC yöntemi hangi aşamalardan oluşuyor?
İlk aşamada, alınan kanın içindeki normal kan bileşimini oluşturan hücreler ayırt edilirken; bazı özel algoritmalar aracılığıyla, başka hücre yapıları olup olmadığı tespit ediliyor. Kanın kendi hücrelerini ekarte ederek dolaşımda bulunan diğer hücreleri yoğun olarak içeren bir sıvı oluşturarak sonraki işlemlerde kullanılmak üzere hazırlıyor. İkinci aşamada, bu sıvı içinde kanser hücresi olup olmadığı, kanserli hücrelerin yüzeyindeki özellikler baz alınarak inceleniyor. Söz konusu özellikler mevcutsa ve hücrelerin sayısı belirli bir miktarın üstündeyse kesin kanser tanısı konabiliyor. Böylelikle yeni yöntem hem kanserli hücreleri yakalıyor hem sayısını gösteriyor hem de hangi tür kanser olduğu bilgisini veriyor. Tüm bu aşamalar toplam 4 günde tamamlanabiliyor.
Kanser tanısından sonra tedavi sürecine geçiliyor. CTC yönteminde, dolaşımdaki kanda görülen kanserli hücrelerin sayısında, tedaviden önce ve hemen tedaviden çok kısa süre sonra da bakılmak suretiyle sayısal anlamda herhangi bir azalma olup olmadığı inceleniyor. Bu da tedavinin kanser hücreleri üzerinde nasıl bir etki oluşturduğuna ilişkin önemli bilgiler sağlıyor. Tedavide birinci kürün (ilaç uygulamaları) ardından1-2 hafta sonra bile olumlu sonuçları dolaşımdaki tümör hücrelerinde görmek mümkün olabiliyor.
Kanda herhangi bir kanserli hücre tespit edilmezse bu asla, “yüzde 100 kanser yoktur” olarak yorumlanmamalıdır. Çünkü büyüyen kanserli dokudan henüz kana geçmemiş hücreler olabiliyor ya da kanserli hücreler yüzey özelliklerini değiştirerek tanınamaz hale gelebiliyor. Bu nedenle tümör hücrelerinin saptanamaması tam olarak kanser yokluğu anlamı taşımıyor. Fakat kanserli hücreler tespit edilmişse ve belirli bir sayının üstündeyse, bu durum aksi kanıtlanana kadar kanserin varlığı anlamı taşıyor ve önemli bir bir kanıt olarak kabul ediliyor.