21 Ağustos 2023 Pazartesi
Karaciğerin en yakın dostları: Greyfurt ve limon
Meme kanseri, kadınları etkileyen en yaygın kanser türlerinden biridir. Göğüslerdeki kanserli hücreler çoğaldığında ve tümöre dönüştüğünde meydana gelir. Meme kanseri vakalarının yaklaşık %80'i invazivdir. Yani tümör, memeden vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Genellikle 50 yaş ve üzeri kadınları etkiler. Ancak 50 yaşından küçük kadınları da etkileyebilir . Nadiren erkeklerde de meme kanseri görülebilir.
Meme kanseri, meme dokusundaki hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalması sonucu oluşan malign (kötü huylu) tümörleri tanımlar. Genellikle süt kanallarında (duktal karsinom) veya süt bezlerinde (lobüler karsinom) başlar. Erken evrede fark edildiğinde tedavi edilebilirliği oldukça yüksek olan bu hastalık, ilerledikçe lenf bezlerine ve uzak organlara yayılabilir. Kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden biri olan meme kanseri, nadir olmakla birlikte erkeklerde de görülebilir.
Hastalık, genetik faktörler, hormonal değişiklikler, yaşam tarzı ve çevresel etkenlerin birleşimiyle ortaya çıkabilir. Son yıllarda artan farkındalık çalışmaları ve düzenli tarama programları sayesinde erken tanı oranı yükselmiştir. Mamografi, ultrasonografi ve MR gibi görüntüleme teknikleri tanıda kullanılırken, biyopsi ile kesin tanı konur. Tedavi ise tümörün evresine ve biyolojik özelliklerine göre kişiye özel planlanır. Meme kanseri, erken teşhis ve bütüncül yaklaşımla başarıyla kontrol altına alınabilen bir hastalıktır.
Meme kanserinin ortaya çıkmasında birçok risk faktörü rol oynar ve bu faktörlerin bir araya gelmesi, kişinin hastalığa yakalanma olasılığını artırabilir. En belirgin risk faktörü kadın olmak ve ileri yaştır. Meme kanseri olgularının büyük çoğunluğu 50 yaş üstü kadınlarda görülür. Ailede özellikle birinci derece akrabalarda (anne, kız kardeş, teyze) meme kanseri öyküsü bulunması, BRCA1 ve BRCA2 gibi gen mutasyonları taşıyanlarda hastalık riski ciddi şekilde yükselir.
Erken yaşta adet görmek (12 yaşından önce) veya geç yaşta menopoza girmek (55 yaş sonrası), östrojen hormonuna uzun süre maruz kalma anlamına gelir ve riski artırır. Doğum yapmamak veya geç yaşta ilk doğum yapmak da risk faktörleri arasındadır. Ayrıca obezite, hareketsiz yaşam tarzı, dengesiz beslenme ve radyasyona maruz kalmak da meme kanseri riskini yükseltebilir. Daha önce bir memesinde kanser tanısı almış olanların diğer memesinde de kanser gelişme olasılığı artar. Tüm bu faktörlere karşı bilinçli olmak, düzenli taramalar ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazanmak önemlidir.
Meme kanseri genellikle erken dönemde belirti vermeyebilir. Bu nedenle düzenli taramalar hayati öneme sahiptir. Ancak zamanla oluşan bazı fiziksel değişiklikler, hastalığın habercisi olabilir. Meme dokusunda fark edilen değişiklikler, yalnızca elle fark edilebilecek kitlelerle sınırlı değildir; cilt yüzeyinde çekilmeler, portakal kabuğu görünümü, meme başında kanlı akıntı gibi bulgular da dikkate alınmalıdır.
Her kadının kendi meme dokusunu tanıması ve olağandışı bir durum fark ettiğinde vakit kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurması önemlidir. Aşağıda meme kanserinin sık görülen belirtileri kapsamlı bir şekilde listelenmiştir:
Bu belirtilerden biri ya da birkaçı fark edildiğinde, zaman kaybetmeden doktor kontrolüne gidilmesi hayati önem taşır. Her belirti kanser anlamına gelmese de, erken tanı konulabilmesi için her değişiklik dikkatle değerlendirilmelidir.
Meme kanseri teşhisinde temel amaç, hastalığı mümkün olan en erken evrede yakalayarak tedavi şansını artırmaktır. Bu süreç genellikle klinik muayene ile başlar. Doktor memede gözle görülen ya da elle hissedilen anormal durumları değerlendirir. Ancak fizik muayene tek başına yeterli değildir. Bu nedenle görüntüleme yöntemleri devreye girer.
Mamografi, meme kanseri taramasında en yaygın kullanılan ve kanser daha belirti vermeden tespit edilebilen bir yöntemdir. Özellikle 40 yaş üzeri kadınlarda yılda bir kez mamografi yapılması önerilir. Genç kadınlarda meme dokusu daha yoğun olduğundan ultrasonografi mamografiye ek olarak tercih edilebilir. Daha ileri incelemeler için meme MR'ı kullanılır; bu yöntem özellikle riskli gruplarda ya da meme implantı olan kişilerde daha yüksek hassasiyet sunar.
Görüntüleme ile şüpheli bir alan saptandığında tanının kesinleşmesi için biyopsi yapılması gerekir. Biyopsiyle alınan doku örneği patoloji laboratuvarında incelenir ve kanser hücrelerinin varlığı, tipi, derecesi ve hormon reseptör durumları belirlenir. Tümörün yayılımını görmek için ayrıca PET-CT, BT ve kemik sintigrafisi gibi ileri görüntüleme yöntemleri de kullanılabilir. Böylece hastalığın evresi belirlenir ve kişiye özel bir tedavi planı oluşturulabilir. Erken tanı konulduğunda meme kanserinde sağkalım oranı oldukça yüksektir, bu nedenle tarama ve tanı yöntemlerine düzenli başvurmak hayati önem taşır.
Memede elle muayene, kadınların kendi meme dokularını tanıyarak olası değişiklikleri erken fark edebilmeleri için oldukça etkili bir yöntemdir. Bu muayene, 20 yaşından itibaren her ay düzenli olarak yapılmalıdır. En uygun zaman, adet döngüsünün bitiminden sonraki 5-7 gün içindeki dönemdir çünkü bu süreçte memelerdeki doğal şişlik ve hassasiyet azalır. Menopoz sonrası kadınlar ise ayda bir belirledikleri sabit bir günde kendi muayenelerini gerçekleştirebilir.
Muayene sırasında kişi ayna karşısında önce gözle inceleme yapmalıdır. Her iki memenin boyut, şekil ve simetrisinde fark edilir bir değişiklik olup olmadığına, ciltte çekilme, kızarıklık, kabuklanma ya da meme başında içe çekilme olup olmadığına dikkat edilmelidir. Daha sonra yatarken ya da duş alırken elle kontrol aşamasına geçilir. Bir kol başın arkasına alınır, diğer elin parmak uçlarıyla meme dokusu dairesel hareketlerle dıştan içe doğru taranır. Sertlik, kitle, hassasiyet veya farklı hissedilen bölgeler kontrol edilir. Aynı işlem diğer meme için de uygulanır. Ayrıca koltuk altları da lenf bezi açısından değerlendirilmelidir. Elle muayene bir tanı aracı değil, farkındalık aracıdır; olağandışı bir durum fark edildiğinde zaman kaybetmeden bir uzmana başvurulmalıdır.
Meme kanseri kaynaklı kitleler, meme dokusunun her bölgesinde oluşabilir. Ancak en sık rastlanan yer, memenin üst dış kısmıdır. Bu bölge, meme dokusunun en yoğun olduğu alanlardan biri olduğu için tümörler burada daha sık gelişir. Sağ veya sol memede olabilir, fakat istatistiksel olarak sol memede biraz daha sık görülür. Kitle genellikle ele gelen sert, düzensiz kenarlı ve hareketsiz bir yapı şeklindedir. Çoğu zaman ağrısızdır ve bu durum, hastalığın fark edilmesini geciktirebilir. Bazı kadınlar kitleyi yalnızca belirli bir pozisyonda, örneğin yatarken hissedebilir.
Kitle koltuk altındaki lenf bezlerinde de oluşabilir. Koltuk altında ele gelen bir şişlik ya da sertlik de meme kanserinin ilk belirtisi olabilir. Nadiren meme başı çevresinde veya meme altı çizgisinde de kitle oluşabilir. Bu nedenle elle muayene sırasında yalnızca meme ucu değil, tüm meme çevresi ve koltuk altı dikkatlice kontrol edilmelidir. Unutulmamalıdır ki her kitle kanser değildir; ancak her kitle mutlaka uzman bir hekim tarafından değerlendirilmelidir.
Meme kanseri, hücrelerin köken aldığı bölgeye, biyolojik davranışına ve moleküler özelliklerine göre çeşitli alt türlere ayrılır. Bu sınıflandırma, hem hastalığın seyrini hem de uygulanacak tedaviyi belirlemede büyük rol oynar. En yaygın görülen tür, süt kanallarından gelişen duktal karsinomdur. Diğer yaygın tür ise süt üreten lobüllerden kaynaklanan lobüler karsinomdur. Bazı meme kanserleri ise yayılmadan önce “in situ” evresinde kalabilirken, bazıları çevre dokulara hızla ilerleyerek invaziv hale gelebilir.
Moleküler düzeyde yapılan sınıflamalar da tedavi yanıtlarını tahmin etmede kullanılır. Hormonal reseptör durumu (östrojen, progesteron) ve HER2 adlı proteinin pozitifliği, bu anlamda belirleyici parametrelerdendir. Meme kanseri türlerinin yaygın olanları şu şekildedir:
Meme kanseri evrelemesi, tümörün boyutu, çevre dokulara yayılımı, lenf nodu tutulumları ve uzak metastaz varlığına göre yapılır. Bu evreleme hastalığın ciddiyetini belirlemek ve uygun tedaviyi seçmek açısından kritik önem taşır. Evreleme sistemi genellikle 0’dan 4’e kadar numaralandırılır ve TNM sistemi temel alınır: "T" tümörün büyüklüğünü, "N" lenf nodlarına yayılımı, "M" ise metastazı ifade eder. Erken evrelerde hastalık lokalize iken, ileri evrelerde uzak organlara sıçrama söz konusudur. Her evre farklı bir tedavi yaklaşımı gerektirir.
Meme kanseri, meme hücrelerinin genetik yapısında meydana gelen kontrolsüz değişimlerin birikmesiyle oluşur. Bu değişiklikler sonucunda hücreler sürekli bölünmeye başlar ve sağlıklı dokulara zarar veren tümörler ortaya çıkar.
Genetik mutasyonlar bazı bireylerde doğuştan var olabilir; özellikle BRCA1 ve BRCA2 gen mutasyonlarına sahip kadınlarda meme kanseri gelişme riski oldukça yüksektir. Bunun dışında çevresel ve hormonal faktörler de önemli rol oynar. Östrojen hormonuna uzun süre maruz kalmak, erken adet görme, geç menopoza girme, doğum yapmama gibi nedenlerle riski artırabilir. Ayrıca ileri yaş, ailede kanser öyküsü, radyasyona maruz kalma, obezite ve hareketsiz yaşam gibi faktörler de hastalığın oluşmasında etkili olabilir.
Meme kanserinden tamamen korunmak her zaman mümkün olmasa da, riskleri azaltmak için uygulanabilecek birçok etkili yaşam tarzı değişikliği mevcuttur. Düzenli egzersiz yapmak, vücut ağırlığını ideal düzeyde tutmak ve sağlıklı beslenmek (sebze, meyve ve lif açısından zengin; işlenmiş gıdalardan uzak bir diyet) meme kanseri riskini azaltabilir.
Özellikle doğum sonrası emzirmek, hormonların dengelenmesini sağladığı için koruyucu etkiler gösterir. Hormonal ilaçları (doğum kontrol hapları, menopoz tedavileri vb.) uzun süre ve kontrolsüz kullanmaktan kaçınılmalıdır. Aile öyküsü olanlarda ise genetik danışmanlık alması ve düzenli tarama programlarına katılması önerilir. Mamografi kontrolleri, kişisel risk düzeyine göre 40 yaşından itibaren yıllık olarak planlanmalıdır. Ayrıca her kadının kendi memesini tanıması ve olası değişiklikleri erken fark etmesi için ayda bir elle muayene yapması, erken teşhis açısından büyük önem taşır.
Meme kanseri tedavisi, hastalığın evresi, tümörün tipi, biyolojik özellikleri ve hastanın genel sağlık durumu göz önünde bulundurularak kişiye özel planlanır. Tedavinin temel amacı kanserli hücreleri vücuttan tamamen temizlemek ve hastalığın tekrarlamasını önlemektir.
Erken evre hastalarda genellikle cerrahi müdahale ile başlanır. Bu, tümörün sadece çıkarılması (lumpektomi) ya da tüm memenin alınması (mastektomi) şeklinde olabilir. Cerrahiyi takiben radyoterapi uygulanarak bölgede kalmış olabilecek mikroskobik kanser hücrelerinin yok edilmesi hedeflenir. Eğer tümör hormon reseptörü pozitifse, hormon tedavisi uzun süreli koruma sağlar. Daha ileri evrelerde ya da agresif tümör tiplerinde kemoterapi veya hedefe yönelik tedaviler uygulanabilir. HER2 pozitif tümörlerde “akıllı ilaçlar” olarak bilinen biyolojik ajanlar oldukça etkili sonuçlar verebilir.
İmmünoterapiler ise bağışıklık sistemini aktive ederek tümörle savaşan yeni nesil tedavi yöntemleri arasında yer alır. Metastatik (4. evre) meme kanserinde ise amaç yaşam süresini uzatmak ve hastanın konforunu artırmaktır. Günümüzde multidisipliner ekiplerin yönettiği, teknolojik donanıma sahip merkezlerde yürütülen bireyselleştirilmiş tedavi yaklaşımları sayesinde meme kanseri, çoğu zaman uzun süreli kontrol altına alınabilir bir hastalık haline gelmiştir.
Son güncellenme tarihi: 24 Eylül 2025
Yayınlanma tarihi: 17 Ekim 2023
Genel Cerrahi
Prof. Dr. Ali Uğur Emre
Genel Cerrahi
Prof. Dr. Sedat Karademir
Genel Cerrahi
Prof. Dr. Vafi Atalay
Genel Cerrahi
Doç. Dr. Abdulcabbar Kartal
Genel Cerrahi
Doç. Dr. Ayhan Erdemir
Genel Cerrahi
Op. Dr. Kemal Raşa
Genel Cerrahi
Op. Dr. Ömer Faruk Inanç
Meme Sağlığı Merkezi
Doç. Dr. Özgür Sarıca
Meme Sağlığı Merkezi
Uzm. Dr. Yeter Tatlıadım
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Altan Kır
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Bülent Karagöz
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Hale Başak Çağlar
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. İlker Tinay
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Necdet Üskent
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Şeref Kömürcü
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Yeşim Yıldırım
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Doç. Dr. Eda Tanrıkulu Şimşek
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Uzm. Dr. Mehmet Doğu Canoğlu
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Uzm. Dr. Rashad Rzazade
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Uzm. Dr. Sinan Karaaslan
Öne Çıkan Kanser Yazıları
Kişisel Verilerin İşlenmesi: Kimlik, iletişim, sağlık ve pazarlama bilgilerimin, Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi ve Özel Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi tarafından yürütülecek pazarlama faaliyetlerinin planlanması ve tıbbi ihtiyaçlarıma ve alışkanlıklarıma göre özelleştirilmesi ile bana özel kampanyalar oluşturulması amacıyla işlenmesini kabul ediyorum.
Ticari Elektronik İleti: Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi ve Özel Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi tarafından kimlik ve iletişim bilgilerimin tercih ettiğim iletişim kanalı üzerinden bana reklam, promosyon, kampanya ve benzeri ticari elektronik iletilerin gönderilmesi amacıyla işlenmesi ve bununla sınırlı olarak hizmet alınan tedarikçilerle paylaşılmasını kabul ediyorum.