20 Eylül 2023 Çarşamba
“Genetik kanser” mi, “kalıtsal kanser” mi?
Dünya genelinde ölümle sonuçlanan kanser hastalıkları arasında ilk sırada yer alan akciğer kanseri, her yıl 1.7 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan ciddi halk sağlığı sorunlarından biridir. Hastalığın başlangıç evresinde ortaya çıkan belirti ve bulgular çoğunlukla fark edilmez ve özellikle sigara kullanan kişilerde öksürük gibi önemli belirtiler büyük oranda gözden kaçar. Bu durum akciğer kanserinin çok geç evrelerde fark edilmesine ve tedavi şansının büyük oranda azalmasına neden olur. Akciğer kanseri hakkında doğru bilgi sahibi olmak, erken dönemde ortaya çıkan bulguları fark edebilmek ve risk faktörlerinin varlığında düzenli aralıklarla tarama programlarına başvurmak, akciğer kanserini doğru şekilde teşhis ve tedavi edebilmek adına son derece önemlidir.
Akciğer kanserinin küçük hücreli akciğer kanseri ve küçük hücre dışı akciğer kanseri olmak üzere temel olarak iki farklı tipi bulunur. Hastalığın klinik özellikleri, kanser hücrelerinin biyolojik davranış biçimleri ve hastalığa yönelik tedavi prensipleri, akciğer kanserinin tipine göre büyük değişiklik gösterir.
Akciğer kanserlerinin %80-85’i küçük hücre dışı akciğer kanseridir. Bu kanserler kendi içerisinde adenokanser, yassı hücreli akciğer kanseri ve büyük hücreli kanser olmak üzere 3 farklı şekilde ortaya çıkabilir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en yaygın görülen akciğer kanseri adenokanser olup özellikle kadınlarda, genç yaslarda ve sigara kullanmayan kişilerde daha sık gözlenir. Küçük hücre dışı akciğer kanserlerin %25-30’nu yassı hücreli kanserler oluşturur, daha çok santral yerleşim gösteren bu tümörler sigara kullanımı ile daha fazla ilişkilidir. Büyük hücreli kanserler ise akciğer kanserlerinin yaklaşık %15’inden sorumludur.
Küçük hücreli akciğer kanseri %10-15 oranında görülür. Sigara kullanımı yine bu tür tümör oluşumda en önemli etkendir. Küçük hücreli akciğer kanseri hızlı yayılma ve çoğalma eğilimi gösterirler. Bu özelliklerinden dolay aslında kemoterapi ve radyoterapiye duyarlı olmalarına rağmen bir çok hastada hastalık tekrarı sıklıkla gözlenebilmektedir.
Diğer nadir görülen akciğer kanserleri; karsinoidler, adenokistik karsinom, sarkomlarlar olarak sıralanabilir.
Kanseri yapan hücre tipine göre akciğer kanserleri:
Birçok akciğer kanseri yayılım gösterene kadar bulgu vermeyebilir. İlk bulgulardan biri olan öksürük şikayetinin sigara kullanan kişiler tarafından normal bir durum olarak kabul edilmiş olması, hastalığın erken evrede saptanmasını daha da geciktirir. Akciğer kanseri ile birlikte ortaya çıkan belirtileri eksiksiz olarak bilmek, kanseri erken dönemde fark edebilmek adına son derece önemlidir. Kanser durumunda yaygın görülen belirtiler şu şekildedir:
Öksürük
Öksürük şikayeti akciğer kanseri ile birlikte en yaygın görülen belirtidir. Hastaların %75’i hastalığın başlangıç evrelerinde yaygın öksürük problemi ile karşılaşır ancak büyük çoğunluğu sigara tüketiminden kaynaklı öksürük şikayeti yaşadığı için bunu anormal bir durum olarak değerlendirmez. Bu nedenle başlangıç evresinde görülen öksürük belirtisi sıklıkla gözden kaçar.
Nefes darlığı
Kanserle birlikte gelişen kitle, havayolunda darlığa, akciğer zarında ödem gelişmesine ve diyafram kasında hareket kaybına neden olabilir. Tüm bu durumlar kişide dispne olarak adlandırılan nefes darlığı ve solunum güçlüğü gibi şikayetlere yol açar.
Göğüs ağrısı
Akciğer dokusu ağrı duyusundan yoksun olsa da tümör hücrelerinin yayılım gösterdiği alanlarda ağrı şikayeti gelişebilir. Akciğer kanseri göğüs duvarına veya koltuk altı bölgesinde bulunan brakial pleksus adlı sinir hücresi topluluğuna metastaz yaptığında kişide göğüs ağrısı ve kolun üst kısmında ya da omuzda ağrı şikayeti görülebilir.
Ani kilo kaybı
Tüm kanser hastalıklarında olduğu gibi akciğer kanserinde de ani kilo kaybı meydana gelir. Ancak bu durum çoğunlukla kanserin ilerleyen evrelerinde veya karaciğer metastazı varlığında ortaya çıkan bir belirti olabilir.
Hemoptizi
Tıpta hemoptizi olarak adlandırılan kanlı öksürük, akciğer kanseri olgularının bir kısmında görülen önemli belirtilerden biridir. Genellikle tümörün üst solunum yollarına yayılması sonucunda ortaya çıkar.
Tekrarlayan akciğer enfeksiyonları
Özellikle uzun dönem sigara kullanımı olan kişilerde tekrarlayan ya da iyileşmeyen zatürre atakları akciğer kanserinin bir bulgusu olabilir.
Akciğer kanseri beyin, kemik, karaciğer, sindirim sistemi, akciğeri saran zar, kalp zarı, böbrek üstü bezi, deri ve yumuşak doku gibi organ ve dokulara yayılım (metastaz) gösterebilir.
Solunum yollarındaki hücreler kanser yapıcı etkenlerle uzun süre karşılaşınca akciğer bronş hücrelerinde bazı mutasyonlar gelişebilir. Bu kronik maruziyetler bir dizi mutasyonlarla hücrelerde kanseröz değişiklikleri meydana getirebilir. Bu tip anormal hücreler herkeste gelişebilir, ancak yeterli bir immün sistem bu hücreleri tanır ve ortadan kaldırır veya tamir eder. Organizmanın immün sisteminde de bir zafiyet olması sonucu yapısı bozulan bu hücrelerde kontrolsüz çoğalma artar ve kanser kitleleri oluşur. Yine biyolojik yapısında başka değişikliklerin de gelişmesi ile metastaz özelliği kazanır ve uzak organlara yayılmaya başlar.
Akciğer kanserinin kesin tanısı, tümörün görüntülenmesi ile gerçekleşir. Hastanın öyküsünde yer alan önemli noktalar ve klinik muayenesinde saptanan bulgular doğrultusunda genel bir kanaat oluşur ancak bu semptomların laboratuvar ve radyoloji tetkikleri ile desteklenmesi şarttır. Akciğer kanseri tanısı için kullanılan tetkiklerin başlıcaları, direkt grafi, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), pozitron emisyon tomografisi (PET), bronkoskopi, transtorasik ince iğne aspirasyon biyopsisi, mediastinoskopi, torakoskopi, video yardımlı göğüs cerrahisi (VATS) ve torakotomi şeklinde sayılabilir.
Tanı için ilk olarak direkt grafi yöntemine başvurulur ve bu sayede akciğerde nodül, infiltrasyon, hiler dolgunluk, atelektazi, mediastinal açılma, akciğer zarında sıvı varlığı, bölgesel saydamlık artışı gibi hastalığa işaret eden bazı görüntüler saptanabilir. Bunun sonrasında ikinci tetkik olarak akciğerin bilgisayarlı tomografisine başvurulur ve kitleye yol açan lezyonun genel yapısı, hücresel dağılımı, hiler alan ile mediastinal tutulum ve bu bölgedeki lenfadenopati tablosu gibi önemli bulgular elde edilir. Daha sonraki süreçte hastalığın evrelendirilmesi, tercih edilecek tedavi yönteminin belirlenmesi ve organ tutulumunun tespiti gibi önemli noktaların belirlenmesi için hekim tarafından gerekli görülen diğer görüntüleme yöntemleri uygulanabilir.
Akciğer kanserinde hastaya ve hastalığa uygun tedavi yönteminin tercih edilmesi için öncelikle kanserli hücre tipinin belirlenmesi ve kanser evresinin doğru bir biçimde tanımlanması gerekir.
Erken evre küçük hücre dışı akciğer kanserinde uygulanabilecek en kesin tedavi yöntemi kanserli kitlenin cerrahi yöntemle çıkarılmasıdır. Ameliyat olabilecek evredeki tüm kanser hastaları için gerekli imkanlar değerlendirilmeli ve ilk olarak kitlenin cerrahi operasyon ile çıkarılması üzerinde durulmalıdır. Daha sonraki süreçte hastalığın evresine göre kemoterapi (ilaç tedavisi), immünoterapi ya da akıllı ilaçlar ve radyoterapi (ışın tedavisi) gibi yöntemler tedaviye eklenebilir.
Küçük hücreli akciğer kanserinde ise erken evrede tedavi, kemoterapi ve radyoterapinin birlikte uygulanmasını içerir. Bu tümörde cerrahi tedavinin yeri çok kısıtlıdır.
Yüksek risk grubu olarak tanımlanan 55 yaş üstü, yoğun sigara içen (30paket/yıl) ya da bu yoğunlukta içmiş ve en fazla 15 yıl öncesinde bırakmış hastalar arasında yapılan bir çalışmada akciğer röntgenine göre, düşük doz akciğer bilgisayarlı tomografisi (BT) ile yapılan tarama ile akciğer kanserine bağlı ölüm oranında %20 azalma saptanmıştır. Bu sonuçlara göre yüksek riskli grupta yıllık düşük doz BT ile tarama önerilmektedir. Ancak önerilen tomografik taramanın hiçbir zaman sigarayı bırakmanın yerini almayacağı unutulmamalıdır.
Akciğer kanseri evre olarak dörde ayrılır.
Evre 1: Tümör sadece akciğer içindedir.
Evre 2: Kanser akciğer yakınındaki lenf bezlerine yayılmıştır.
Evre 3: Tümör, plevra veya iki akciğer arasındaki mediasten boşluğuna yayılmıştır.
Evre 4: Hastalık kemik, karaciğer, böbrek üstü bezi ve beyin gibi uzak organlara yayılmıştır.
Akciğer kanserinin evrelendirilmesi tedavi planlaması için gereklidir. Akciğer kanseri birinci veya ikinci evrede tespit edildiyse, tedavide başarı oranı daha yüksektir. Akciğer dokusundaki tümörlü hücreler ameliyatla temizlenir ve doktorun kararına göre koruyucu tedavi planlanır. Hastalık ileri evredeyse; kemoterapi, hedefe yönelik tedaviler, immünoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler, hücre tipine ve evresine göre doktor tarafından belirlenir.
Akciğer kanserinde hastalığın seyri tümörün hücre tipi, hastalığın evresi, tanı konulduğunda tespit edilen bulguları, tümörün büyüklüğü ve hastalığın yayılım oranına göre değişir.
Akciğer kanserlerinde metastatik hastalık saptanmayan erken evre olguların büyük çoğunluğunda cerrahi tedavi ile gerekirse tamamlayıcı radyoterapi ve kemoterapilerle iyileşme şansı vardır. İleri evre hastalıkta da tedavi yöntemlerinde önemli gelişmeler kaydedilmiş olmakla birlikte, hastalıkta nüks etme olasılığı daha yüksektir. Uzun süren kemoterapi, hedefe yönelik tedaviler veya immünoterapiler bu evrelerde hastalığa uzun kontroller sağlayabilmektadir. Ancak tedavilere direnç gelişme ve progrese olma (ilerleme) riski nedeniyle belirli aralarla radyolojik kontroller gerekmektedir. Sonuç olarak, erken evrede yakalanan ve cerrahi olarak çıkarılabilen kanserlerde sağkalım daha fazladır.
Akciğer kanserinin küçük hücreli akciğer kanseri ve küçük hücre dışı akciğer kanseri olmak üzere temel olarak iki farklı tipi bulunur. Hastalığın klinik özellikleri, kanser hücrelerinin biyolojik davranış biçimleri ve hastalığa yönelik tedavi prensipleri, akciğer kanserinin tipine göre büyük değişiklik gösterir.
Akciğer kanserlerinin %80-85’i küçük hücre dışı akciğer kanseridir. Bu kanserler kendi içerisinde adenokanser, yassı hücreli akciğer kanseri ve büyük hücreli kanser olmak üzere 3 farklı şekilde ortaya çıkabilir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en yaygın görülen akciğer kanseri adenokanser olup özellikle kadınlarda, genç yaslarda ve sigara kullanmayan kişilerde daha sık gözlenir. Küçük hücre dışı akciğer kanserlerin %25-30’nu yassı hücreli kanserler oluşturur, daha çok santral yerleşim gösteren bu tümörler sigara kullanımı ile daha fazla ilişkilidir. Büyük hücreli kanserler ise akciğer kanserlerinin yaklaşık %15’inden sorumludur.
Küçük hücreli akciğer kanseri %10-15 oranında görülür. Sigara kullanımı yine bu tür tümör oluşumda en önemli etkendir. Küçük hücreli akciğer kanseri hızlı yayılma ve çoğalma eğilimi gösterirler. Bu özelliklerinden dolay aslında kemoterapi ve radyoterapiye duyarlı olmalarına rağmen bir çok hastada hastalık tekrarı sıklıkla gözlenebilmektedir.
Diğer nadir görülen akciğer kanserleri; karsinoidler, adenokistik karsinom, sarkomlarlar olarak sıralanabilir.
Kanseri yapan hücre tipine göre akciğer kanserleri:
Birçok akciğer kanseri yayılım gösterene kadar bulgu vermeyebilir. İlk bulgulardan biri olan öksürük şikayetinin sigara kullanan kişiler tarafından normal bir durum olarak kabul edilmiş olması, hastalığın erken evrede saptanmasını daha da geciktirir. Akciğer kanseri ile birlikte ortaya çıkan belirtileri eksiksiz olarak bilmek, kanseri erken dönemde fark edebilmek adına son derece önemlidir. Kanser durumunda yaygın görülen belirtiler şu şekildedir:
Öksürük
Öksürük şikayeti akciğer kanseri ile birlikte en yaygın görülen belirtidir. Hastaların %75’i hastalığın başlangıç evrelerinde yaygın öksürük problemi ile karşılaşır ancak büyük çoğunluğu sigara tüketiminden kaynaklı öksürük şikayeti yaşadığı için bunu anormal bir durum olarak değerlendirmez. Bu nedenle başlangıç evresinde görülen öksürük belirtisi sıklıkla gözden kaçar.
Nefes darlığı
Kanserle birlikte gelişen kitle, havayolunda darlığa, akciğer zarında ödem gelişmesine ve diyafram kasında hareket kaybına neden olabilir. Tüm bu durumlar kişide dispne olarak adlandırılan nefes darlığı ve solunum güçlüğü gibi şikayetlere yol açar.
Göğüs ağrısı
Akciğer dokusu ağrı duyusundan yoksun olsa da tümör hücrelerinin yayılım gösterdiği alanlarda ağrı şikayeti gelişebilir. Akciğer kanseri göğüs duvarına veya koltuk altı bölgesinde bulunan brakial pleksus adlı sinir hücresi topluluğuna metastaz yaptığında kişide göğüs ağrısı ve kolun üst kısmında ya da omuzda ağrı şikayeti görülebilir.
Ani kilo kaybı
Tüm kanser hastalıklarında olduğu gibi akciğer kanserinde de ani kilo kaybı meydana gelir. Ancak bu durum çoğunlukla kanserin ilerleyen evrelerinde veya karaciğer metastazı varlığında ortaya çıkan bir belirti olabilir.
Hemoptizi
Tıpta hemoptizi olarak adlandırılan kanlı öksürük, akciğer kanseri olgularının bir kısmında görülen önemli belirtilerden biridir. Genellikle tümörün üst solunum yollarına yayılması sonucunda ortaya çıkar.
Tekrarlayan akciğer enfeksiyonları
Özellikle uzun dönem sigara kullanımı olan kişilerde tekrarlayan ya da iyileşmeyen zatürre atakları akciğer kanserinin bir bulgusu olabilir.
Akciğer kanseri beyin, kemik, karaciğer, sindirim sistemi, akciğeri saran zar, kalp zarı, böbrek üstü bezi, deri ve yumuşak doku gibi organ ve dokulara yayılım (metastaz) gösterebilir.
Solunum yollarındaki hücreler kanser yapıcı etkenlerle uzun süre karşılaşınca akciğer bronş hücrelerinde bazı mutasyonlar gelişebilir. Bu kronik maruziyetler bir dizi mutasyonlarla hücrelerde kanseröz değişiklikleri meydana getirebilir. Bu tip anormal hücreler herkeste gelişebilir, ancak yeterli bir immün sistem bu hücreleri tanır ve ortadan kaldırır veya tamir eder. Organizmanın immün sisteminde de bir zafiyet olması sonucu yapısı bozulan bu hücrelerde kontrolsüz çoğalma artar ve kanser kitleleri oluşur. Yine biyolojik yapısında başka değişikliklerin de gelişmesi ile metastaz özelliği kazanır ve uzak organlara yayılmaya başlar.
Akciğer kanserinin kesin tanısı, tümörün görüntülenmesi ile gerçekleşir. Hastanın öyküsünde yer alan önemli noktalar ve klinik muayenesinde saptanan bulgular doğrultusunda genel bir kanaat oluşur ancak bu semptomların laboratuvar ve radyoloji tetkikleri ile desteklenmesi şarttır. Akciğer kanseri tanısı için kullanılan tetkiklerin başlıcaları, direkt grafi, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), pozitron emisyon tomografisi (PET), bronkoskopi, transtorasik ince iğne aspirasyon biyopsisi, mediastinoskopi, torakoskopi, video yardımlı göğüs cerrahisi (VATS) ve torakotomi şeklinde sayılabilir.
Tanı için ilk olarak direkt grafi yöntemine başvurulur ve bu sayede akciğerde nodül, infiltrasyon, hiler dolgunluk, atelektazi, mediastinal açılma, akciğer zarında sıvı varlığı, bölgesel saydamlık artışı gibi hastalığa işaret eden bazı görüntüler saptanabilir. Bunun sonrasında ikinci tetkik olarak akciğerin bilgisayarlı tomografisine başvurulur ve kitleye yol açan lezyonun genel yapısı, hücresel dağılımı, hiler alan ile mediastinal tutulum ve bu bölgedeki lenfadenopati tablosu gibi önemli bulgular elde edilir. Daha sonraki süreçte hastalığın evrelendirilmesi, tercih edilecek tedavi yönteminin belirlenmesi ve organ tutulumunun tespiti gibi önemli noktaların belirlenmesi için hekim tarafından gerekli görülen diğer görüntüleme yöntemleri uygulanabilir.
Akciğer kanserinde hastaya ve hastalığa uygun tedavi yönteminin tercih edilmesi için öncelikle kanserli hücre tipinin belirlenmesi ve kanser evresinin doğru bir biçimde tanımlanması gerekir.
Erken evre küçük hücre dışı akciğer kanserinde uygulanabilecek en kesin tedavi yöntemi kanserli kitlenin cerrahi yöntemle çıkarılmasıdır. Ameliyat olabilecek evredeki tüm kanser hastaları için gerekli imkanlar değerlendirilmeli ve ilk olarak kitlenin cerrahi operasyon ile çıkarılması üzerinde durulmalıdır. Daha sonraki süreçte hastalığın evresine göre kemoterapi (ilaç tedavisi), immünoterapi ya da akıllı ilaçlar ve radyoterapi (ışın tedavisi) gibi yöntemler tedaviye eklenebilir.
Küçük hücreli akciğer kanserinde ise erken evrede tedavi, kemoterapi ve radyoterapinin birlikte uygulanmasını içerir. Bu tümörde cerrahi tedavinin yeri çok kısıtlıdır.
Yüksek risk grubu olarak tanımlanan 55 yaş üstü, yoğun sigara içen (30paket/yıl) ya da bu yoğunlukta içmiş ve en fazla 15 yıl öncesinde bırakmış hastalar arasında yapılan bir çalışmada akciğer röntgenine göre, düşük doz akciğer bilgisayarlı tomografisi (BT) ile yapılan tarama ile akciğer kanserine bağlı ölüm oranında %20 azalma saptanmıştır. Bu sonuçlara göre yüksek riskli grupta yıllık düşük doz BT ile tarama önerilmektedir. Ancak önerilen tomografik taramanın hiçbir zaman sigarayı bırakmanın yerini almayacağı unutulmamalıdır.
Akciğer kanseri evre olarak dörde ayrılır.
Evre 1: Tümör sadece akciğer içindedir.
Evre 2: Kanser akciğer yakınındaki lenf bezlerine yayılmıştır.
Evre 3: Tümör, plevra veya iki akciğer arasındaki mediasten boşluğuna yayılmıştır.
Evre 4: Hastalık kemik, karaciğer, böbrek üstü bezi ve beyin gibi uzak organlara yayılmıştır.
Akciğer kanserinin evrelendirilmesi tedavi planlaması için gereklidir. Akciğer kanseri birinci veya ikinci evrede tespit edildiyse, tedavide başarı oranı daha yüksektir. Akciğer dokusundaki tümörlü hücreler ameliyatla temizlenir ve doktorun kararına göre koruyucu tedavi planlanır. Hastalık ileri evredeyse; kemoterapi, hedefe yönelik tedaviler, immünoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler, hücre tipine ve evresine göre doktor tarafından belirlenir.
Akciğer kanserinde hastalığın seyri tümörün hücre tipi, hastalığın evresi, tanı konulduğunda tespit edilen bulguları, tümörün büyüklüğü ve hastalığın yayılım oranına göre değişir.
Akciğer kanserlerinde metastatik hastalık saptanmayan erken evre olguların büyük çoğunluğunda cerrahi tedavi ile gerekirse tamamlayıcı radyoterapi ve kemoterapilerle iyileşme şansı vardır. İleri evre hastalıkta da tedavi yöntemlerinde önemli gelişmeler kaydedilmiş olmakla birlikte, hastalıkta nüks etme olasılığı daha yüksektir. Uzun süren kemoterapi, hedefe yönelik tedaviler veya immünoterapiler bu evrelerde hastalığa uzun kontroller sağlayabilmektadir. Ancak tedavilere direnç gelişme ve progrese olma (ilerleme) riski nedeniyle belirli aralarla radyolojik kontroller gerekmektedir. Sonuç olarak, erken evrede yakalanan ve cerrahi olarak çıkarılabilen kanserlerde sağkalım daha fazladır.
Öne Çıkan Kanser Yazıları