Girişimsel Radyoloji (EBİR)
2005 yılından bu yana Anadolu Sağlık Merkezi’nde radyoloji uzmanı olarak görevini sürdürüyor.
Girişimsel radyoloji görece yeni doğmuş bir üst ihtisas alanı olup açık cerrahi ve ameliyathane gerektirmeden yapılan minimal cerrahi yöntemleri içermektedir.
Anadolu Sağlık Merkezi Girişimsel Radyoloji bölümümüzde; anjiyografi, bilgisayarlı tomografi, ultrasonografi, manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemleri eşliğinde ciltteki küçük bir kesiden (perkütan) veya damar içinden (endovasküler) özel iğne, tel, kataterler (ince uzun esnek borucuklar) vb kullanarak tanı ve tedavi hizmeti sağlıyoruz.
Bölümümüzde, hasta ile hekimlerimizin tanı ve tedavi amaçlı tüm taleplerini karşılayabilecek şekilde en ileri teknolojiyi kullanarak 7 gün 24 saat esasıyla çalışıyoruz.
Girişimsel radyoloji hizmetlerimizde; işlem ve hasta hazırlama, ekipman, eleman gibi kalite kontrol konularını uluslararası rehberleri (CIRSE vb) göz önüne alarak planlıyoruz. Tüm girişimsel işlemlerimizde ideal sonucu (yüzde 100 başarı, yüzde 0 komplikasyon) hedefliyor; uluslararası rehberlerde belirlenen başarı ve komplikasyon standartlarına uygun hareket ediyoruz.
Her işlem öncesi hastalarımız girişimsel radyoloji doktorumuz tarafından değerlendirilmekte ve muayene sonrasında gerekli görülürse bazı görüntüleme ve laboratuvar testleri yapılmaktadır. Bölümümüzde beceri, bilgi ve tecrübe gerektiren özel tedaviler akredite ve uluslararası diplomalara sahip (European Board of Interventional Radiology, EBIR) girişimsel radyologlarımız tarafından uygulanmaktadır.
Anadolu Sağlık Merkezinde aşağıda genel örnekleri verilen farklı sistem ve organlara yönelik tüm girişimsel radyolojik işlemler yapılabilmektedir
US / MR / BT rehberliğinde özel iğneler farklı organlardan yapılan doku örneklemesi tanı için laboratuvarda değerlendirilir. Bu işlemler genelde günübirlik yatış ve lokal anestezi ile yapılmaktadır.
Tümör işaretlemeleri tel metal gibi materyaller ile tanı amaçlı (cerrahi olarak dokunun çıkarılması için) veya tedavi amaçlı (Cyberknife öncesi) benzer şekilde yapılmaktadır. Bu yöntem temel olarak biyopsi işlemlerine benzer.
US / BT / Floroskopi rehberliğinde özel iğneler ile vücutta toplanan sıvı, idrar, safra, abse, kist boşaltmasını (drenaj) takiben gerekliyse kateter vb yerleştirilebilir, bazen bu alan içerisine tekrar sıvı birikimini önleyecek kimyasallar verilebilir.
Yeterli damar yolunun bulunamadığı veya daha uzun süreli daha geniş damar yoluna ihtiyaç olan durumlarda, damar içi kateterler kullanılabilir. Örneğin US / Floroskopi rehberliğinde özel iğne ve tellerle boyun / kol gibi toplardamardan ana toplardamar sistemine kateterler kemoterapi ve diyaliz amaçlı yerleştirilebilir. Daha nadiren atardamarlara da benzer amaçlarla kateter yerleştirilebilir
Girişimsel radyoloji uzmanları kalpte koroner arterlere yapılan stent ve balon tedavilerine benzer anjiyografik yöntemle vücuttaki tüm diğer organlara ait atar ve toplar damar hastalıklarını tedavi edilebilmektedir. Amaç burada sadece damarı açmak olamyabilir, bazen kanamaya neden olan ya da dolaşımı bozan damarı kapatmak hedeflenebilir.
Atar yada topardamarlarda farklı sebeplere bağlı oluşan pıhtı darlık ve tıkanıklıklar bulunduğu organve damar tipine şikayetler oluşturabilir. Örneğin bacak atardamarlının tıkanması diabetik hastalarda ayaklarda iyileşmeyen yaralara böbrek atardamarının daralması yüksek tansiyon ve böbrek fonksiyonlarında bozulmaya sebep olabilirken, bacak toplardamarının tıkanmasında bacakta şişlik, ağrı cittte dolaşım bozukluğu oluşabilir. Tanıya yönelik yapılan anjiyografiyi takiben daralan damarlara yönelik (kalp damarlarında yapıldığı gibi) anjiyoplasti (balonla genişletme) ve/veya stent (yapay damar) yapılabilir. Atar veya toplardamarlarda ani tıkanmaya sebep olan bir pıhtı var ise kan sulandırıcı ilaçlar ile veya mekanik olarak pıhtı yok edilebilir. Toplardamarlardaki pıhtının akciğer damarlarına atması ve tıkaması ve ölümcül sonuçlar doğuırabileceği için damar içine filtre (şemsiye benzeri) takılabilir.
Farklı organlarda travma, tümör, anevrizma, mide barsak sistemindeki ülserler vb sebeplere bağlı akut veya kronik şekilde kanayan damarlara yönelik embolizasyon (tıkama) tedavileri anjiyografik yolla yapılabilir. Bazen hayat kurtarıcı olabilen yöntemde, bu amaçla partiküller, metalik koller veya yapıştırıcı yada tıkayıcı sıvı ajanlar kullanılır.
Doğumsal ya da gelişimsel olarak atardamar, toplardamar veya lenf damarlarının anormal gelişmesi ile vücudun değişik bölgelerinde organlarda veya cilltte ortaya çıkan vasküler malformasyonlar ve varisler sadece kozmetik değil önemli fonksiyon-organ kaybı, kanamalara yol açabilir. Bu hastalıklar da girişimsel radyolojide skleroterapi, sıvı ajanlar, damar içi lazer vb yöntemler ile başarıyla tedavi edilmektedir.
Girişimsel radyoloji uzmanları, onkologlarla beraber çalışıp kanser hastalarının tanısı, kombine tedavileri, hastalığın komplikasyonlarının çözülmesi ve sonuç olarak hastanın yaşam kalitesinin artırılması için çaba göstermektedirler. Özellikle karaciğer tümörlerinde hızla gelişen girişimsel radyolojik tedaviler, hastaya sadece son şans olarak değil ilk veya ikinci sıra tedaviler olarak da sunulabilmektedir.
Radyolojik görüntüleme (USG, BT, MR) eşliğinde vücuttaki farklı lokalizasyonlu tümörleri ısıtarak (Radyofrekans, Mikrodalga), dondurarak (Kriyoablasyon) veya alkol vb kimyasal madde enjekte ederek yapılan tedavilerdir. Bu yöntem özellikle karaciğerde çok etkili ve güvenli bir şekilde kullanılmaktadır, bunun yanında akciğer, böbrek, kemik myoma vb tedavisinde de kullanılabilir.
Kemoembolizasyon bir anjiyografik yöntem olup, karaciğerde primer tümörlerde (hepatosellüler karsinom) ve metastatik tümörlerde kullanılmaktadır. Karaciğer damarına ince kateterler ile girildikten sonra kemoterapi (İrinotekan, Doxorubucin vb) yüklenmiş mikroküreler tümöral yatağa enjekte edilmekte ve böylelikle tümör ile kemoterapi ajanının temas süresi uzamakta, tedavi etkinliği artmakta ve hastadaki sağlıklı dokulara kemoterapinin olası yan etkileri azalmaktadır. Ayrıca mikroküreler tümör dokusunun damarsal beslenmesini bozmaktadır.
Radyoembolizasyon yine bir anjiyografik yöntem olup, karaciğerde primer tümörlerde (hepatosellüler karsinom) ve metastatik tümörlerde kullanılmaktadır. Karaciğer damarına ince kateterler ile girildikten sonra radyoizotop (Yttrium-90) yüklenmiş mikro küreler tümöral yatağa enjekte edilmektedir. Dokuda ortalama 2.5mm ilerleyebilen beta ışınları yayan bu mikrokürecikler bu etkilerine bir kaç hafta devam ettirir. Böylelikle tümör hücresinin DNA yapısı radyasyon etkisine bağlı olarak bozulur ve tümör hücresinde ölüm oluşur. Bu yöntem karaciğer portal damar sisteminde tümör ile tıkanma durumunda da ullanılabilmektedir. Kemoembolizasyona göre avantajı hasta tarafından daha kolay tolere edilmesi, etkinin daha az seansda elde edilebilmesi ve daha büyük lezyonlara etki edebilmesidir. Bu avantajlarına rağmen ancak akredite özel merkezlerde uygulanabilen iki aşamalı, multidisipliner ve kompleks bir tedavidir.
Nöroradyolojik tedaviler beyin, omurilik ve diğer sinir sistemi hastalıklarına yönelik yapılan girişimleri içerir. Bu hastalıklar sadece fonksyion kaybı, felç vb belirtileri yanında hayatı tehdit eden ciddi komplikasyonlara sebep olabilirler. Anevrizmaya bağlı beyin kanamaları ve beyin damarlarına pıhtı atması sonucu oluşan felçler (inme) girişimsel radyolojide tedavi edilebilen hastalıkların başında gelir.
Beyine giden ve şah damarı olarak adlandırılan karotis damarlarının darlıkları ve tıkanıklıkları geçici ve kalıcı felçlere neden olabilmektedir. Karotis damarlarının darlıklarında cerrahi veya stent tedavisi yapılabilir, ancak özellikle kalp problemi olan hastalarda stent bir adım öne çıkmaktadır.
Beyin damarlarında oluşan anevrizmalar (baloncuk) boyut yerleşim ve hastanın cinsiyeti ve sigara kullanımı gibi faktörlere göre göre patlama riski taşır. Patlayarak kanayan beyin anevrizmları tıpta en ölümcül ve dramatik durumlardan birisidir, maalesef hastaların üçte biri daha hastaneye ulaşamadan hayatını kaybeder. Mümkünse yüksek riskli anevrizmların önceden tesbit edilip tedavi edilmesi gereklidir. Bu anevrizmalara yönelik damar içinden yapılan tedaviler (metalik koil vb) açık cerrahiye göre daha etkin ve az riskli şekilde yapılabilmektedir.
Beyin damarlarında pıhtıya bağlı oluşan felçler ilk 6 saat içerisinde girişimsel radyolojik olarak tedavi edilirse yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir. Temel olarak anjiyografik yöntemle beyindeki damar içindeki pıhtının çıkarılmasına dayanmaktadır. Etkinliği son yıllarda kanıtlanmış olup diğer ilaç vb tedaviler ile karşılaştırıldığında ortaya çıkabilecek felç ve fonksiyon kaybı önemli derecede önlenebilmektedir.
Hayat kalitesini bozan bir semptom olarak kronik ağrı tedavisi girişimsel radyolojiin de ilgi alanı içindedir. Sinir sistemindeki bası, kitle vb patolojiler ve bu sebepten oluşan ağrı görüntüleme eşliğinde tedavi edilebilmektedir. Benzer şekilde ağrıya sebep olan kemik tümörler, omurgadaki çökme kırıkları görüntüleme eşliğinde radyofrekans, çimento injeksiyonu vb yöntemlerle tedavi edilebilir.
Tümörü kuşatan tedavi: Girişimsel Radyoloji
Tıbbın hızla ilerleyen bir dalı olan Girişimsel radyoloji, radyolojinin tedavi edici bölümüdür. Girişimsel radyolojiyi dâhil olduğu bir grupla birlikte minimal invaziv cerrahi yöntemler grubunun içerisinde tanımlayan Anadolu Sağlık Merkezi Radyoloji Uzmanı Dr. Murat Dökdök “Bu tür tedaviler ya bir cerrahi alternatif oluyor, ya da cerrahinin yapılamadığı durumlarda hastaya tedavi yöntemleri olarak sunuluyor” dedi. Murat Dökdök Girişimsel Radyolojiye ilişkin güncel bilgiler paylaştı.
Girişimsel Radyoloji’de ilaç toplardamardan veriliyor ve 100 kat konsantrasyonda olduğu için tümör hücrelerini çok daha etkili bir şekilde öldürüyor.
Girişimsel Radyoloji’de birçok yöntemimiz var ancak embolizasyondan genel olarak bahsedersek; embolizasyon damar içinden ilgili organa ulaşarak yapılan tedavileri içeriyor. Aslında embolizasyon damarın tıkanması anlamına geliyor. Damarı tıkıyoruz, hastalıklı damarları kapatıyoruz ama bu kadar basit değil, tümörlerde damarları tıkarken aynı zamanda tümörün içerisinde kemoterapötik ilacın normal sistemik yoldan, yani toplardamardan verildiğinin yaklaşık 100 katı yüksek konsantrasyonda tümörün içerisine hapsolmasını sağlıyoruz. Böylelikle kemoterapötik ilacı tümör yatağının içerisinde 100 katı konsantrasyonda tümör hücrelerini çok daha etkili şekilde öldürebiliyor ve diğer dolaşıma katılmadığı için, sadece tümör yatağının içine hapsolduğu için sistemik etkiler hastada minimum düzeyde oluyor. Sistemik etkiler; kemoterapiden sonra hastanın yaşadığı bulantı, kusma, sindirim sistemiyle, sinir sistemiyle ilgili bulgular ve saç dökülmeleri gibi yan etkiler bizim yaptığımız bu tedavilerde olmuyor ya da çok az oluyor. Tedavinin başarılı olmasında temel felsefe hastalara minimal zarar vermek ve doku bütünlüğünü minimal bozmak.
Kemoratapi ilacıyla yapılan embolizasyon yöntemi en sık karaciğerde uygulanıyor.
Kemoterapi ilacıyla yapılan embolizasyona “kemoembolizasyon” diyoruz. Kemoembolizasyon yöntemini kanserli organlarda uyguluyoruz. Bu organların başında da karaciğer geliyor. Aslında bu yöntemi birçok organda kullanabilirsiniz ama şu anda bu tedavilerin etkilerinin en geniş kanıtlandığı organ karaciğer. Karaciğer tabii kanser hastalıklarında da en kritik organ. Çünkü karaciğer kanser hastalıklarının en sık sıçrama yaptığı bölge. Bu nedenle ileri dönemde kanserlerde en sık ölüm sebebi ve hastanın yaşam ömrünü belirleyen durum karaciğer metastazları oluyor. Bu nedenle biz kemoembolizasyonu karaciğerin tümörleri için yapıyoruz. Sadece karaciğere sıçrayan metastazlar için değil, direkt karaciğerden kaynaklanan tümörler için de yapıyoruz.
Karaciğerde tümörün durumu cerrahiyi engelliyorsa kemoembolizasyon uygulanıyor.
Tabii tıpta her zaman algoritimler, yani sıralamalar var. Bu sıralamalar hastanın en fazla fayda göreceği durumlar göz önüne alınarak yapılıyor. Karaciğerin kendi tümörlerinde karaciğerin kendi dokusundan kaynaklanan tümörlerde ve karaciğere metastaz yapan tümörlerde cerrahi çıkarma yapılabiliyorsa bu, hastanın ömrünü uzatıyor. Bu, bilmsel olarak da kanıtlanmış. Tabii bütün metastazlardan bahsetmiyorum. Burada özellikle bağırsak sisteminden kaynaklanan metastazlarda elimizde bu veri var. Diğer metastazların bazılarında da bu konudaki çalışmalar sonucunda ispat düzeyi arttıkça bu bilgiler de artıyor.
Karaciğer bizim yaptığımız işlemlerdeki mantığını cerrahi yöntemler gibi düşünebilirsiniz. Eğer karaciğerdeki tümörü çıkarmak hastanın hayatını uzatıyor ama tümörün boyutu, yerleşimi, tümörün durumu cerrahiyi engelliyorsa biz bu durumda kemoembolizasyonu devreye sokuyoruz. Bizim yaptığımız şey aslında cerrahi mantıkla örtüşüyor.
Kemoembolizasyon yaşam ömrünü yüzde 20 arttırıyor.
Bir istatistik verirsek örneğin karaciğere metastaz yapan, bağırsak sisteminden kaynaklanan metastazlar için konuşacak olursak; bu hastaların hemen hemen yüzde 30’unda yani 3’te 1’inde hastalığın teşhis edildiği dönemde bir metastatik bulgu oluyor. Karaciğerdeki metastazların cerrahi olarak çıkarılması hasta ömrünü uzatıyor. Bunların hepsi yıllar içerisinde biriken istatistiki bilgilerden geliyor. Ancak hastaların yüzde 15-20’si karaciğerden cerrahi olarak metastazların çıkarılmasına uygun. Yani hastaların büyük bir çoğunluğu karaciğerinde metastaz çıkarılmasına uygun değil. Bu durumda bizim minimal cerrahi dediğimiz bir yöntem olan kemoembolizasyon devreye girebiliyor. Şu an onkolojide de devrimsel nitelikte, kemoterapi ilaçlarıyla büyük başarılar sağlanıyor. Ama genel olarak konuşmak gerekirse tedaviye kemoterapötik tedavilere dirençli hastalarda kemoembolizasyon yöntemi yaşam ömrünü yüzde 20 arttırıyor. Elimizdeki istatistikler böyle.
İşlem bir saat sürüyor.
Bu işlem aslında anjiyografik bir işlem. Kasıktan anjiyografik yolla, bazen de koldan bir katater ile girilerek karaciğer damarlarına ulaşılıyor. Karaciğer damarlarına ulaştıktan sonra daha da küçük tüplerle karaciğeri besleyen damarlara ulaşıyoruz ve o damarların içerisine damarı tıkayıcı maddeler veriyoruz. Bu işlem hasta durumuna göre değişmekle birlikte yaklaşık bir saat sürüyor.
Etkileri kemoterapiye göre çok daha az.
Bu işlemler ilk yapılmaya başladığında dünyada da böyleydi. Hastaları 2-3 gün yatırırdık hastaların işlemleri tolere edebilmeleri için. Daha sonra teknolojinin gelişmesiyle bu süreyi 1 güne indirdik. Embolizasyondan sonraki zamanda hasta ağrı, ateş, bulantı yaşayabiliyor. Bunlar ilk 24 saatte hızlı bir şekilde gelişiyor, belki 1 hafta-10 gün kadar hafif düzeyde grip benzeri bir halsizlik durumu devam ediyor. Ancak bu yan etkiler bir kemoterapi tedavisiyle karşılaştırıldığında çok daha az.
Bu tedaviyle kanser tedavilerinde başarı oranları artıyor
Bu tedaviyle kanser tedavilerinde başarı oranı da artıyor. Yöntem ve teknik gelişiyor, yeni ilaçlar çıkıyor. Bu da başarıyı arttırdığı gibi yöntemin diğer kemoterapötik ilaçlarla birlikte kullanılması ve diğer ilaçlarda olduğu gibi yeni teknik ve tedavilerin gelişmesiyle ilerliyor.
Embolizasyon yöntemine benzer başka bir embolizasyon yöntemi daha var. Yine damar yoluyla uygulanan bir yöntem. Buna da radyoembolizasyon diyoruz. Yani tümörün içerisine radyoterapötik ajan veriyoruz. Yani bir anlamda vücudun içinde “radyoterapi” uyguluyoruz. Vücudun içine girerek tümöre radyasyon partikülleri, yani radyasyon yayan küçük parçacıklar veriyoruz. Bu yöntemin dışarıdan verilen radyoterapiye göre faydası karaciğerin sadece sınırlı bir bölgesine girerek tümör içerisine uygulanıyor olması. Dışarıdan verilen ışınlar komşu dokulara da hasar verebiliyor. Biz damar içinden girip embolizasyon yöntemi uyguluyoruz, yani tümör yatağına radyasyon yayan partiküller aktarıyoruz.
Karaciğer kanseri dışında örneğin akciğer tümörlerinde de uygulanabilir. Böbrek tümörlerinde de yine embolizasyon aşırı kanamalı durumlarda yapılabiliyor.
Kanser hücreleri grip virüslerine benzediği için tedaviden sonra farklı bir formda çıkabiliyor
Tümör hücrelerini aslında virüslere benzetebiliriz. Grip gibi mesela. Her yıl grip salgınları oluyor. Bir virüs başka bir sene başka bir formda çıkıyor ve insanları hasta ediyor. Tümör hücreleri de böyle. İlk ortaya çıkan tümör hücreleri etrafa yayılırken biçim değiştirebiliyor. Hatta aynı dokunun içerisindeki tümör hücreleri zaman içerisinde farklı farklı genetik yapılara sahip olabiliyor. Bu da tedaviyi güçleştiren şeylerden bir tanesi.
Her biri alanında uzman, dünya standartlarında hizmet veren bölüm doktorlarımızla tanışın.
Bölümde tedavisi sunulan hastalıklar hakkında detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.
Hastanemizde aldığınız hizmetin kalitesini daha da yükseltmek için görüşlerinize, önerilerinize ve eleştirilerinize kulak veriyoruz.
Apple Store ve Google Play Store’dan indireceğiniz Anadolu Sağlık Online Servisler uygulamasıyla işlemlerinizi çok daha hızlı yapabileceksiniz.
Uygulamamızı şimdi indirirseniz anında dilediğiniz doktordan online randevu alabilir, test ve görüntüleme sonuçlarınıza kolayca ulaşabilir ve geçmiş doktor ziyaretlerinizi görüntüleyebilirsiniz.
Öncelikle Anadolu Sağlık Merkezi olarak birinci önceliğimizin hasta/hasta yakınlarımızın ve çalışanlarımızın sağlığı olduğunu belirtmek isteriz. Bu doğrultuda, dünyadan sonra Türkiye’de de Coronavirus (COVID–19) vakası görülmesinin ardından hastalarımızı ve refakatçilerimizi korumak ve güvenliklerini en üst seviyede tutmak amacıyla hastane yönetiminin aldığı önlemler çerçevesinde hasta ziyaretlerine bir süreliğine izin verilmeyeceğini paylaşmak isteriz.
Hastanemizde yatan hastalarımıza yalnızca bir refakatçinin eşlik etmesini önemle rica ederiz.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.