22 Ağustos 2023 Salı
Negatif düşünceyi önlemenin 9 yolu
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocukluk çağında en sık karşılaşılan nörogelişimsel bozukluklardan biridir. Çocuğun dikkatini toplamakta, dürtülerini kontrol etmekte ve enerjisini yönetmekte güçlük yaşamasıyla kendini gösteren bu durum, hem akademik başarıyı hem de sosyal ilişkileri olumsuz etkileyebilir. DEHB yalnızca “hareketlilik” ya da “yaramazlık” olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü altında biyolojik, genetik ve çevresel pek çok faktör bulunur.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocukluk çağında başlayan ve yetişkinlikte de devam edebilen nörogelişimsel bir bozukluktur. Bu durum, dikkat süresinin kısa olması, dürtüsellik ve aşırı hareketlilik gibi temel belirtilerle kendini gösterir. DEHB yalnızca akademik başarıyı değil, aynı zamanda sosyal ilişkileri, aile içi iletişimi ve kişinin özgüvenini de olumsuz etkileyebilir. Beyindeki dopamin ve noradrenalin gibi nörotransmitterlerin işlevindeki dengesizlik, hastalığın temel mekanizmalarından biri olarak kabul edilir.
DEHB’nin açılımı “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu”dur. Bu tanım, bozukluğun yalnızca dikkat dağınıklığını değil aynı zamanda aşırı hareketlilik ve dürtüsel davranışları da kapsadığını ortaya koyar. Türkçe’de DEHB, İngilizce’de ise ADHD (Attention Deficit Hyperactivity Disorder) olarak adlandırılır.
ADHD, İngilizce “Attention Deficit Hyperactivity Disorder” ifadesinin kısaltmasıdır. Dünya genelinde kullanılan bu terim, Türkçe’deki DEHB ile aynı anlama gelir. Her iki kavram da aynı klinik tabloyu tarif eder.
DEHB’nin kesin nedeni tam olarak bilinmez. Ancak genetik, biyolojik ve çevresel faktörlerin birleşimi ile ortaya çıktığı düşünülmektedir. Beyinde dikkat, planlama ve davranış kontrolünden sorumlu olan bölgelerde yapısal ve işlevsel farklılıklar saptanmıştır. Ayrıca bazı nörotransmitterlerin dengesizliği de bu bozukluğun gelişiminde önemli rol oynar.
DEHB’nin olası nedenleri şöyle sıralanabilir:
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), bireylerde farklı yoğunluk ve Belirtiler çocukluk döneminde ortaya çıkmakla birlikte yetişkinlikte de devam edebilir. Genel olarak üç ana grupta toplanan bu belirtiler; dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik başlıkları altında incelenir. Dikkat eksikliği olan çocuklar ya da yetişkinler odaklanmakta, verilen görevleri tamamlamakta ve detaylara dikkat etmekte zorluk yaşar. Hiperaktivite belirtileri, kişinin bulunduğu ortama uygun olmayan sürekli hareket etme, kıpırdanma veya konuşma davranışlarıyla kendini gösterir. Dürtüsellik ise düşünmeden hareket etme, başkalarının sözünü kesme ve sıra beklemekte zorlanma gibi davranışlarla öne çıkar. Bu belirtiler sadece akademik veya iş hayatını değil, aynı zamanda sosyal ilişkileri ve günlük yaşamı da olumsuz etkiler.
DEHB belirtileri aşağıda listelenmiştir:
DEHB her hastada aynı şekilde görülmez. Belirtilerin ağırlık kazandığı alana göre farklı türlere ayrılır. Bu ayrım, hem tanı sürecinde hem de tedavi planlamasında büyük önem taşır. Örneğin, bazı bireylerde dikkat eksikliği ön planda iken hiperaktivite ve dürtüsellik daha az görülür; bazı bireylerde ise tam tersi bir tablo ortaya çıkar.
DEHB türleri şöyledir:
Öncelikle çocuk veya yetişkinin tıbbi öyküsü alınır, belirtilerin ne zamandır devam ettiği ve günlük yaşamı nasıl etkilediği sorgulanır. Ardından aileden, öğretmenlerden ya da yakın çevreden alınan bilgilerle kişinin farklı ortamlardaki davranışları incelenir. Nörolojik veya psikiyatrik değerlendirme ile diğer hastalıkların belirtilerle karışıp karışmadığı araştırılır. Gerekli görüldüğünde dikkat, bellek, öğrenme becerileri gibi alanları ölçen psikometrik testler uygulanır. Tanı koyabilmek için belirtilerin en az 6 ay süreyle devam etmesi, 12 yaşından önce başlamış olması ve günlük yaşamı olumsuz etkilemesi gerekir.
DEHB tamamen ortadan kaldırılabilen bir hastalık değildir. Ancak doğru yöntemlerle kontrol altına alınabilir ve bireyin yaşam kalitesi önemli ölçüde artırılabilir. Tedavide genellikle çok yönlü bir yaklaşım benimsenir. İlaç tedavileri, özellikle uyarıcı ilaçlar (stimulantlar), beyindeki dopamin ve noradrenalin düzeylerini düzenleyerek dikkat ve odaklanmayı artırır. Ancak tek başına ilaç tedavisi yeterli olmaz.
Davranışçı terapiler, psikoeğitim, aile danışmanlığı ve okul desteği tedavinin önemli parçalarıdır. Çocuklarda sosyal beceri eğitimi, planlama yeteneklerini geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılır. Yetişkinlerde ise iş hayatı ve sosyal ilişkilerde yaşanan sorunları azaltmaya yönelik stratejiler uygulanır. Düzenli uyku, dengeli beslenme ve spor da tedaviyi destekleyen unsurlar arasındadır. Erken tanı ve uygun tedaviyle DEHB belirtileri büyük oranda kontrol altına alınabilir.
DEHB testi, bozukluğun varlığını kesin olarak kanıtlayan tek bir laboratuvar ya da görüntüleme testi değildir. Bunun yerine uzmanlar tarafından uygulanan standart değerlendirme ölçekleri ve davranış gözlemleri test sürecini oluşturur. En sık kullanılan yöntemlerden biri Conners Derecelendirme Ölçeği ve Vanderbilt Değerlendirme Ölçeğidir. Bu testler, çocuğun veya yetişkinin dikkat düzeyi, dürtüsellik ve hiperaktivite belirtilerini ölçmeye yarar. Ayrıca bilgisayar tabanlı dikkat testleri (örneğin TOVA testi) kişinin dikkat süresini ve yanıt kontrolünü değerlendirir. Test sonuçları, klinik gözlemler ve aile-öğretmen raporlarıyla birlikte değerlendirilir. Yani DEHB testi, tanıyı destekleyen bir araçtır; ancak tek başına tanı koymak için kullanılmaz.
Çevresindeki insanların yanlış tepkileri, eleştirileri ya da sabırsız davranışları DEHB tanısı almış kişilerin kaygı, öfke veya özgüven sorunları yaşamasına neden olabilir. Dolayısıyla aile bireyleri, öğretmenler, arkadaşlar ve iş çevresi, DEHB tanısı alan kişiye karşı daha bilinçli ve destekleyici bir yaklaşım sergilemelidir. Sabırlı, anlayışlı ve yapılandırıcı bir tutum, hem bireyin kendini kabul etmesini kolaylaştırır hem de toplumsal hayata uyumunu artırır.
DEHB tanısı konulan birine yaklaşımda dikkat edilmesi gerekenler şöyle sıralanabilir:
Aslında ADHD ile DEHB arasında içerik olarak bir fark bulunmamaktadır. Fark, sadece dil kullanımından kaynaklanır. ADHD, İngilizce “Attention Deficit Hyperactivity Disorder” ifadesinin kısaltmasıdır. Türkçe’ye çevrildiğinde bu tanım “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)” olarak kullanılır. Yani her iki terim de aynı klinik tabloyu ifade eder. Ancak bazı kaynaklarda ADHD terimi, daha çok uluslararası literatürde geçerken DEHB ifadesi Türk tıp literatüründe tercih edilmektedir.
Çocuklarda DEHB belirtileri dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik olmak üzere üç ana kategoride incelenir. Bu belirtiler sürekli hale geldiğinde ve çocuğun günlük yaşamını aksattığında profesyonel değerlendirme gerekir.
Çocuklarda dikkat eksikliği belirtileri şöyledir:
Çocuklarda hiperaktivite belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
Çocuklarda dürtüsellik belirtileri ise şu şekildedir:
Bu belirtiler okulda öğretmen tarafından fark edilebileceği gibi evde ebeveynlerin gözlemleriyle de belirgin hale gelir. Çocuğun sosyal ilişkilerinde zorlanması, öğrenme güçlüğü yaşaması veya davranış sorunları göstermesi durumunda psikiyatrist veya nöropsikolog tarafından detaylı değerlendirme yapılması gerekir.
Tedavi süreci her çocuk için kişiye özeldir. Öncelikle çocuğun yaşı, belirtilerin şiddeti, eşlik eden duygusal veya öğrenme problemleri değerlendirilir. Hafif belirtilere sahip çocuklarda davranış terapileri ve ebeveyn eğitimi öncelikli olurken, belirgin ve yaşam kalitesini etkileyen vakalarda ilaç tedavisi gündeme gelir.
Ancak ilaç tedavisi tek başına yeterli değildir. Psikoterapi, oyun terapisi, özel eğitim ve okul desteği de tedavi planının önemli parçalarıdır.
Ebeveynlerin tedaviye aktif katılımı sürecin başarısı açısından çok önemlidir. Aile, çocuğun davranışlarını anlamayı, olumlu davranışları pekiştirmeyi ve öfke anlarında sakinleştirici yaklaşımlar sergilemeyi öğrenmelidir. Aynı şekilde öğretmenlerle iletişim içinde olunması, çocuğun okul ortamında da desteklenmesini sağlar. Tedavi süreci sabır gerektirir ve genellikle uzun vadeli bir takip planı oluşturulur. Doğru yönlendirmelerle DEHB’li çocuklar akademik başarı elde edebilir, sosyal ilişkilerini geliştirebilir ve duygusal olarak daha dengeli bir yaşam sürebilir.
Son güncellenme tarihi: 15 Ekim 2025
Yayınlanma tarihi: 20 Ağustos 2024
Psikiyatri
Uzm. Dr. Cem Hızlan
Psikoloji
Psikolog Dr. Ezgi Dokuzlu Tezel
Psikoloji
Uzm. Psk. Jülide Unutmaz
Öne Çıkan Kanser Yazıları
Kişisel Verilerin İşlenmesi: Kimlik, iletişim, sağlık ve pazarlama bilgilerimin, Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi ve Özel Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi tarafından yürütülecek pazarlama faaliyetlerinin planlanması ve tıbbi ihtiyaçlarıma ve alışkanlıklarıma göre özelleştirilmesi ile bana özel kampanyalar oluşturulması amacıyla işlenmesini kabul ediyorum.
Ticari Elektronik İleti: Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi ve Özel Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi tarafından kimlik ve iletişim bilgilerimin tercih ettiğim iletişim kanalı üzerinden bana reklam, promosyon, kampanya ve benzeri ticari elektronik iletilerin gönderilmesi amacıyla işlenmesi ve bununla sınırlı olarak hizmet alınan tedarikçilerle paylaşılmasını kabul ediyorum.