22 Ağustos 2023 Salı
Negatif düşünceyi önlemenin 9 yolu
İmposter Sendromu, modern çağın en dikkat çekici psikolojik olgularından biridir. Akademik ve mesleki başarılarına rağmen bireyin kendini yetersiz hissetmesi, elde ettiği konumun aslında bir “yanılsama” olduğuna inanması ve bir gün çevresi tarafından sahtekar olarak ifşa edileceği korkusuyla yaşaması bu sendromun temelini oluşturur. İlk kez 1978 yılında psikolog Pauline Clance ve Suzanne Imes tarafından tanımlanan bu durum, özellikle yüksek başarı elde eden bireylerde görülür. Kişi ne kadar başarılı olursa olsun, içsel olarak kendini yetersiz hissetmekten kurtulamaz. Toplumsal baskılar, mükemmeliyetçilik, aile içi dinamikler ve yoğun rekabet ortamı bu sendromun gelişiminde önemli rol oynar. Kadınlar, azınlıklar ve yeni sorumluluklar üstlenen kişilerde daha sık rastlanması da dikkat çekicidir. İmposter sendromu resmi bir psikiyatrik tanı olmasa da, özgüven kaybı, kaygı, tükenmişlik ve depresyon riskini artırarak yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiler.
Imposter Sendromu, kişinin başarılarını içselleştirememesi, elde ettiği konum ya da yeteneklerinin şansa, dış faktörlere veya başkalarının yanılgısına bağlı olduğunu düşünmesiyle karakterize bir psikolojik durumdur. Bu sendromu yaşayan kişiler, objektif başarılarına rağmen kendilerini “sahtekar” gibi hisseder. Sürekli olarak yetersiz olduklarının ortaya çıkacağı korkusunu taşırlar. Akademik, mesleki veya sosyal yaşamda sık görülen bu durum, özellikle başarılı, mükemmeliyetçi ve kendinden yüksek beklentileri olan bireylerde daha yaygındır. İmposter sendromu resmi bir ruhsal bozukluk tanısı değildir ancak kişinin özsaygısını zedeleyerek kaygı, depresyon ve tükenmişlik riskini artırır.
İmposter sendromu farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Araştırmalar, bu sendromu yaşayan bireylerin davranış ve düşünce kalıplarına göre beş ana tipe ayrıldığını göstermektedir:
İmposter sendromunu yaşayan bireylerde bazı ortak düşünce ve davranış kalıpları gözlenir. Bu özellikler kişinin hem iç dünyasını hem de dış ilişkilerini etkiler.
İmposter sendromu ile görülen özellikler şöyledir:
Bu sendromun ortaya çıkmasında hem bireysel özellikler hem de çevresel faktörler rol oynar. Çocukluk deneyimleri, aile beklentileri, kişilik özellikleri ve toplumsal normlar bu durumun oluşumunu etkileyebilir.
İmposter sendromunun ortaya çıkışında bireysel özellikler ve çevresel faktörler birlikte rol oynar. Çocuklukta ebeveynlerin beklentileri ve tutumları bu sendromun temelini oluşturabilir. Örneğin sürekli “daha iyisini yapmalısın” baskısı altında büyüyen bireyler, başarılarını asla yeterli görmemeye yatkındır. Benzer şekilde, çocuklukta sürekli övgü alan kişiler de yetişkinlikte kendilerini kanıtlamak zorunda hissedebilir. Akademik ve iş yaşamındaki yoğun rekabet, başarıya verilen aşırı toplumsal değer ve sosyal kıyas kültürü de bu sendromu besler. Ayrıca mükemmeliyetçi kişilik yapısı, özsaygı problemleri, kaygı bozuklukları ve depresyon öyküsü olan bireylerde daha sık görülür.
Sendromu yaşayanlar, dışarıdan bakıldığında başarılı görünmelerine rağmen iç dünyalarında sürekli yetersizlik duygusuyla savaşırlar. Bu durum hem iş hem de sosyal yaşamlarını olumsuz etkiler. Kişi başarılarının takdir edilmesinden rahatsızlık duyar, iltifatları kabul etmekte zorlanır. İş yerinde ya da akademik ortamda küçük bir hata bile büyük bir başarısızlık gibi algılanır. Bunun sonucu olarak aşırı çalışma eğilimi gelişir; kişi kendini kanıtlamak için sürekli daha fazla sorumluluk almaya yönelir. Uzun vadede bu durum tükenmişlik, kaygı bozuklukları ve depresyona yol açabilir.
Başlıca belirtiler şöyle sıralanabilir:
İmposter sendromunun tedavisinde amaç, kişinin öz farkındalığını artırmak, düşünce kalıplarını değiştirmek ve sağlıklı bir özsaygı geliştirmektir. Psikoterapi bu süreçte en etkili yöntemdir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), kişinin kendine yönelik olumsuz inançlarını sorgulamasına ve daha gerçekçi bakış açıları geliştirmesine yardımcı olur. Grup terapileri, benzer deneyimler yaşayan kişilerin destekleyici bir ortamda paylaşım yapmasını sağlar. Mindfulness ve öz-şefkat temelli yaklaşımlar da kişinin kendine daha nazik ve kabul edici davranmasını teşvik eder. İş yaşamında mentor desteği almak, güvenilir kişilerden geribildirim istemek ve başarıların objektif kanıtlarını gözden geçirmek de tedavi sürecini destekler.
Son güncellenme tarihi: 08 Ekim 2025
Yayınlanma tarihi: 08 Ekim 2025
Psikoloji
Psikolog Dr. Ezgi Dokuzlu Tezel
Psikoloji
Uzm. Psk. Jülide Unutmaz
Öne Çıkan Kanser Yazıları
Kişisel Verilerin İşlenmesi: Kimlik, iletişim, sağlık ve pazarlama bilgilerimin, Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi ve Özel Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi tarafından yürütülecek pazarlama faaliyetlerinin planlanması ve tıbbi ihtiyaçlarıma ve alışkanlıklarıma göre özelleştirilmesi ile bana özel kampanyalar oluşturulması amacıyla işlenmesini kabul ediyorum.
Ticari Elektronik İleti: Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi ve Özel Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi tarafından kimlik ve iletişim bilgilerimin tercih ettiğim iletişim kanalı üzerinden bana reklam, promosyon, kampanya ve benzeri ticari elektronik iletilerin gönderilmesi amacıyla işlenmesi ve bununla sınırlı olarak hizmet alınan tedarikçilerle paylaşılmasını kabul ediyorum.