22 Ağustos 2023 Salı
Negatif düşünceyi önlemenin 9 yolu
Günlük yaşamın doğal bir parçası olan kaygı, tehdit veya belirsizlik karşısında vücudun verdiği normal bir tepkidir. Ancak bu kaygı hissi, gerçek bir neden olmadan uzun süre devam ediyorsa, kişinin gündelik yaşamını ve ruh halini olumsuz etkiliyorsa, artık bir ruhsal bozukluk halini almış olabilir. İşte bu durumda kaygı bozukluğu (anksiyete) söz konusu olur. Anksiyete, yoğun endişe, huzursuzluk, panik hissi ve kontrol kaybı gibi belirtilerle kendini gösteren bir zihinsel sağlık sorunudur. Herkes farklı şekillerde kaygı yaşasa da, kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde bu hisler süreklidir ve çoğu zaman nedensizdir. Kişi, sosyal ortamlardan kaçınabilir, konsantre olmakta güçlük çekebilir ve hatta fiziksel belirtilerle (çarpıntı, mide ağrısı, baş dönmesi vb.) karşılaşabilir. Kaygı bozuklukları farklı alt türlerde görülse de, hepsi kişinin yaşam kalitesini düşüren ortak bir temele sahiptir.
Kaygı bozukluğu, kişinin gündelik yaşamını etkileyen yoğun endişe, korku veya huzursuzluk hisleriyle karakterize edilen psikolojik bir durumdur. Belirli bir tehdit ya da tehlike olmaksızın sürekli olarak “kötü bir şey olacakmış” hissiyle yaşamak, hem zihinsel hem de fiziksel sağlığı olumsuz etkileyebilir. Her insan zaman zaman stres ya da endişe yaşayabilir; ancak bu duyguların kontrol edilemeyecek boyuta gelmesi, uzun sürmesi ve yaşam kalitesini düşürmesi durumunda kaygı bozukluğundan söz edilir.
Anksiyete, tek bir tanı altında değerlendirilmez; panik bozukluk, sosyal anksiyete, yaygın anksiyete bozukluğu gibi çeşitli alt türleri bulunur. Bu rahatsızlık, uyku sorunlarından sindirim problemlerine kadar pek çok farklı belirtiyle kendini gösterebilir. Erken teşhis ve doğru tedavi ile kontrol altına alınabilen kaygı bozukluğu, bireyin yaşamına yeniden denge kazandırılmasını sağlar. Ruh sağlığının korunması için belirtilerin fark edilmesi ve uzman desteğine başvurulması oldukça önemlidir.
Kaygı bozukluğu, farklı belirtilerle kendini gösteren çeşitli alt türlerden oluşur. Her birinin tetikleyicisi ve etkilediği yaşam alanı farklı olabilir. Bu nedenle tedavi planı da kişiye özel şekillendirilmelidir. En sık karşılaşılan türler arasında yaygın anksiyete bozukluğu, panik bozukluk ve sosyal anksiyete bozukluğu yer alır. Bazı kişilerde özgül fobiler, bazılarında ise agorafobi gibi daha sınırlı ama yoğun anksiyete durumları gelişebilir.
Başlıca kaygı bozukluğu türleri şu şekilde sıralanabilir:
Kaygı bozukluğunun belirtileri hem zihinsel hem de bedensel olarak kendini gösterir. Kişi bir yandan sürekli endişe içindeyken diğer yandan kalp çarpıntısı, baş dönmesi veya nefes darlığı gibi fiziksel sorunlar yaşayabilir. Bu semptomlar bazen bir hastalıkla karıştırılabilir ve kişiyi daha da kaygılı hale getirir. Uzun süre devam eden ve yaşam kalitesini etkileyen belirtiler mutlaka profesyonel destek gerektirir.
Sık görülen belirtiler şöyle sıralanabilir:
Anksiyete bozukluğunun oluşumunda birçok faktör etkili olabilir. Bunlar biyolojik, genetik ve psikolojik kaynaklı olabileceği gibi çevresel etkilerle de gelişebilir. Kaygı bozukluğunun kökeni genellikle çocukluk dönemine kadar uzanır ve kişilik yapısı, yetiştirilme tarzı gibi faktörlerle şekillenir. Ancak erişkinlikte yaşanan ani travmalar da bu süreci tetikleyebilir.
Kaygı bozukluğunun nedenlerinden bazıları şöyle sıralanabilir:
Kaygı bozukluğunu anlamanın ilk adımı, kişinin kendi duygu durumunu ve bedensel tepkilerini fark etmesiyle başlar. Genellikle “durduk yere gelen huzursuzluk”, “iç sıkıntısı” ya da “kötü bir şey olacakmış gibi hissetme” anksiyetenin temel göstergeleri arasında yer alır. Zihinsel olarak sürekli bir tehdit beklentisi içinde olma hali, kişinin günlük yaşantısına odaklanmasını zorlaştırır. Bu durum genellikle uykusuzluk, sinirlilik, ağlama isteği veya sosyal ortamlardan kaçınma şeklinde kendini gösterebilir. Ayrıca bedensel olarak çarpıntı, mide sorunları, baş dönmesi gibi belirtiler de kaygının fiziksel yüzünü oluşturur.
Kaygı bozukluğu; yalnızca geçici bir stres hali değil, uzun süreli bir yaşam döngüsüne yayıldığında tanımlanır. Eğer bu belirtiler haftalar boyunca devam ediyor, yaşam kalitesini düşürüyor ve kişinin sosyal ya da işlevsel hayatını etkiliyorsa, profesyonel bir ruh sağlığı uzmanına başvurmak gerekir. Psikolojik testler, klinik görüşme ve bazen de fiziksel sağlık taramalarıyla tanı netleştirilir.
Kaygı bozukluğu tedavisinde en etkili yaklaşımlar arasında psikoterapi, ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri yer alır. Hafif ve orta düzeydeki anksiyete vakalarında genellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT) ilk basamak olarak tercih edilir.
Bu terapi yöntemi, kişinin kaygı üreten düşüncelerini tanımlamasına ve bu düşüncelere alternatif geliştirmesine yardımcı olur. Şiddetli vakalarda ise psikiyatrist tarafından reçete edilen antidepresan veya anksiyolitik ilaçlar tedaviye dahil edilebilir. Bu ilaçlar serotonin düzeyini dengeleyerek beyindeki kimyasal dengesizlikleri onarmayı hedefler.
Kaygı bozukluğu tedavisinde kullanılan yöntemler şöyledir:
Kaygı, yaşamın belli dönemlerinde herkesin karşılaşabileceği doğal bir tepkidir ancak kronikleştiğinde günlük işlevselliği azaltır. Bu nedenle kaygıyı hafifletmeye yönelik alışkanlıklar geliştirmek önemlidir. İlk adım, beden ve zihnin uyumunu sağlayan aktiviteleri düzenli şekilde uygulamaktır. Nefes egzersizleri ve meditasyon, beynin alarm sistemi olarak çalışan amigdala üzerinde sakinleştirici bir etkiye sahiptir. Ayrıca doğa yürüyüşleri, açık hava egzersizleri, sanat ve müzikle uğraşmak gibi aktiviteler de zihinsel esneklik kazandırır.
Beslenme düzeninde magnezyum ve omega-3 açısından zengin gıdalar tercih edilmeli, kafein alımı sınırlanmalıdır. Kendi iç sesini fark etmek ve negatif düşünce kalıplarını dönüştürmek de psikolojik rahatlamayı beraberinde getirir. Sosyal bağlantılar kurmak, güven duygusunu artırır ve izolasyonun etkisini azaltır. Günlük rutine katılan küçük olumlu değişiklikler dahi zamanla genel ruh halini olumlu yönde etkileyebilir. Unutulmamalıdır ki, anksiyete yönetimi bir süreçtir ve bu sürece sabırla yaklaşmak gerekir.
Anksiyete yalnızca zihinsel bir durum değil, aynı zamanda bedensel tepkilerle de kendini gösteren karmaşık bir süreçtir. Sürekli stres altında çalışan bir beden, kortizol ve adrenalin gibi stres hormonlarını yüksek seviyede üretmeye başlar. Bu durum bağışıklık sisteminin zayıflamasına, sindirim bozukluklarına ve kalp-damar sistemi üzerinde yük oluşmasına neden olabilir. En sık rastlanan belirtiler arasında mide bulantısı, ishal, kas gerginliği, baş ağrısı ve kalp çarpıntısı yer alır.
Uzun süreli kaygı hali, uyku düzenini bozarak kronik yorgunluğa ve konsantrasyon eksikliğine yol açar. Bazı kişilerde sürekli tetikte olma hali hipertansiyon, iştahsızlık ya da aşırı yeme gibi davranış değişiklikleriyle kendini gösterebilir. Ciltte döküntü, saç dökülmesi ve diş sıkma gibi dolaylı belirtiler de anksiyetenin fiziksel izdüşümlerindendir. Anksiyetenin vücut üzerindeki etkileri kişiden kişiye farklılık gösterse de, ortak nokta, zihinsel yükün zamanla bedene de zarar vermesidir. Bu nedenle ruh sağlığını önemsemek, aynı zamanda beden sağlığını da korumak anlamına gelir.
Son güncellenme tarihi: 23 Eylül 2025
Yayınlanma tarihi: 22 Şubat 2023
Psikoloji
Psikolog Dr. Ezgi Dokuzlu Tezel
Psikoloji
Uzm. Psk. Jülide Unutmaz
Öne Çıkan Kanser Yazıları
Kişisel Verilerin İşlenmesi: Kimlik, iletişim, sağlık ve pazarlama bilgilerimin, Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi ve Özel Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi tarafından yürütülecek pazarlama faaliyetlerinin planlanması ve tıbbi ihtiyaçlarıma ve alışkanlıklarıma göre özelleştirilmesi ile bana özel kampanyalar oluşturulması amacıyla işlenmesini kabul ediyorum.
Ticari Elektronik İleti: Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi ve Özel Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi tarafından kimlik ve iletişim bilgilerimin tercih ettiğim iletişim kanalı üzerinden bana reklam, promosyon, kampanya ve benzeri ticari elektronik iletilerin gönderilmesi amacıyla işlenmesi ve bununla sınırlı olarak hizmet alınan tedarikçilerle paylaşılmasını kabul ediyorum.