Ortopedi ve Travmatoloji
2008 yılından bu yana Anadolu Sağlık Merkezi’nde ortopedi ve travmatoloji uzmanı olarak görevini sürdürüyor.
Günlük yaşamamızda en önemli rolü oynayan kas-iskelet sistemini, kemikler, kaslar, eklemler, bağlar ve sinirler oluşturur. Anadolu Sağlık Merkezi Ortopedi ve Travmatoloji bölümü kas-iskelet sisteminin hastalıklarının tanısı, tedavisi ve rehabilitasyonu konularında hizmet vermektedir.
Bölümümüzde her türlü ortopedik rahatsızlığın yanı sıra, kas-iskelet sistemi tümörleri, ayak sağlığı ve diz, omuz cerrahisi gibi özel dallarda da konusunda uzmanlaşmış kadro ile hizmet verilmektedir.
Ortopedi ve Travmatoloji bölümünün ilgi alanları
Günlük yaşamamızda en önemli rolü oynayan kas-iskelet sistemini, kemikler, kaslar, eklemler, bağlar ve sinirler oluşturuyor. Ortopedi ve Travmatoloji, kas ve iskelet sistemi hastalıklarıyla ilgilenen tıp dalıdır.
Anadolu Sağlık Merkezi Ortopedi ve Travmatoloji bölümümüzde kas-iskelet sistemi hastalıklarının tanısı, tedavisi ve rehabilitasyonu konularında hizmet veriyoruz.
Ortopedi ve Travmatoloji’nin alanına giren konular
Epidural ve faset enjeksiyonları kronik bel ağrısının uzun süreli veya tamamen giderilmesinde çok etkilidir ve uygulanan çeşitli sinir kök blokları cerrahi tedaviye gerek kalmadan hastaların ağrılarını gidermektedir.
Ortopedik travma cerrahisi
Kemik kırıkları çeşitli şekillerde sınıflanabilir:
a) Anatomik lokalizasyona göre; suprakondiler, femur cisim,fibula distal,collum femoris
b) Kırık hattının yönüne göre; transvers, oblik, spiral
c) Kırığın lineer veya parçalı olmasına göre
d) Kırığın dış ortamla temasına göre: Açık, kapalı
Kemiklerinden biri veya birkaçı kırık olan hasta ağrı, hassasiyet, fonksiyon kaybı, deformite anormal hareket veya krepitasyon, ilave nörovasküler yaralanmalarla karşımıza gelebilir. Kliniğimizde kompleks kırık, çıkık ve kemik, eklem ve yumuşak doku yaralanmalarının tedavisi yapılmaktadır.
Bölümümüzde kemiklerde, eklemlerde ve etraflarındaki kas ve yumuşak dokulardaki spor kaynaklı yaralanmalarının tedavisi de gerçekleştiriliyor. Mümkün olduğunda rekonstrüktif ve düzeltici tedaviler artroskopik olarak gerçekleştirilmekte, sonrasında ise sporcunun kendisine özel rehabilitasyon programı başlanmaktadır.
Artroskopik ve açık cerrahi gerektirebilen spor kaynaklı en sık yaralanmalar
Spor yaralanmalarında daha çok hastanın kendi kanından santrifüjle elde edilen ve yaralanan dokuda iyileşmeyi hızlandıran PRP (Platelet Rich Plasma) sıklıkla uygulanıyor. PRP’nin en çok bilinen etkileri tendon bağ ve yumuşak dokularda doku yenilenmesini artırması, inflamasyonu azaltması, ağrıyı azaltması, kollajen ve yeni kan damarlarının yapımını hızlandırmasıdır.
Beyin felci sorunlarında ortopedik tedavi ve botoks uygulamaları
Serebral palsi doğum esnasında çocuğun beynine giden oksijen miktarının geçici olarak azalması sonrası ortaya çıkan bir tablodur. Beynin etkilenen bölümüne göre çocuklarda çeşitli semptomlar ortaya çıkar. Hastalığın etkilemiş olduğu kas gruplarında spastisite görülür. Spastisiye bağlı olarak kalça, üst ekstremite omurga ve alt ekstremite sorunları belirir. Tedavisinde çocuk nöroloğu, fizik tedavi uzmanı, fizyoterapist ve ortopedi uzmanı birlikte çalışmaktadır.
Hastalıkta oluşmuş spastisite ve kontraktürler için uzun süreli fizik tedavi programları gerekir. Aynı dönemde spastisite gelişmiş kaslara botoks uygulanır ve kas gevşemesi sağlanarak fizik tedavi kolaylaştırılır. Tedaviye dirençli olan olgularda kas ve tendonların gevşetilmesi ve uzatılması veya tendon transferleri operasyonları uygulanır.
Kliniğimizde beyin felci (serebral palsi) sorunlarında kas tendon gevşetme, uzatma ve transfer operasyonları ile botoks uygulamaları gerçekleştirilmektedir.
Diz, omuz, kalça, dirsek protezleri
İleri derecede aşınmış ve işlevini yitirmiş (artroz gelişmiş) eklemlerin protezlerle değiştirilmesi işlemidir. Aşınmış her iki eklem yüzeyi metal ana parçayla kaplanır. Ara parçalar ise diz protezinde polietilenden, kalça protezinde ise polietilen, seramik veya metalden yapılır. Genellikle diz, kalça, omuz ve dirsek eklemlerine uygulanır. Aynı zamanda bölümümüzde daha kompleks ve tecrübe gerektiren revizyon protez cerrahisi de uygulanmaktadır (Daha önce konulmuş ve aşınmaya bağlı olarak protezlerin değiştirilmesi işlemi.
Eklem protezinde ameliyat süreci ve sonrası nasıldır?
Hasta ameliyattan bir gün önce hastaneye yatırılarak gerekli tetkikleri yapılır. Gerekli bölümlerce görülerek değerlendirilir, ameliyat hazırlıkları yapılır. Ameliyattan sonraki gün hasta ayağa kaldırılır ve bir yürüteçle yürütülmeye başlanır. 5 günde hastaneden taburcu edilir. Ameliyat sonrası kalça veya diz ağrısı tamamen geçer. Hasta, 6-8 hafta sonra bağımsız olarak sokağa çıkabilir, yürüme, merdiven inip çıkma gibi günlük aktiviteleri tamamen normal olarak yapabilir. Araba kullanabilir; yüzme, golf, yürüyüş gibi sporlara katılabilir; egzersiz bisikleti kullanabilir.
Protez cerrahisi günümüzde, ortopedinin en yüz güldürücü ve en sık yapılan ameliyatlarından olmuştur. Bir yıl içinde ABD’de yaklaşık 900.000 kalça ve diz protezi ameliyatı yapılmaktadır. Bu sayılar 90’lı yıllar ile karşılaştırıldığında 2 kat artış olduğu görülmektedir. Ülkemizde ise sağlıklı veriler olmamakla birlikte, yılda toplam 25.000-30.000 kalça ve diz protezi ameliyatı yapıldığı bilinmektedir.
Klinikte tedavi edilen sorunlar
Omuzda önemli ağrı sebepleri rotator manşet olarak tanımlanan tendonların kısmi veya tam kat yırtıklarıdır. Omuz çıkıları da diğer bir ağrı ve instabilite sebebidir. Labrum yırtıklarının tedavisi de kliniğimizde yapılabilmektedir. Dirsek eklemindeki patolojilere artroskopik olarak ulaşılabilmekte, dirsek instabiliteleri dirsek eklemini oluşturan humerus, radius ve ulna kırıklarının da kliniğimizde tedavisi mevcuttur.
Artroskopi, yapılan küçük kesilerden bir kamerayla eklem içine girilerek eklemdeki bozuklukların tanı ve tedavisini amaçlayan cerrahi girişimdir. Bölümümüzde, diz, omuz, kalça, dirsek, ayak bileği ve el bileği artroskopisi işlemleri ile uygulanmaktadır.
Sıkça uygulanan artroskopik prosedürler şunlardır:
Bel ve boyun ağrılarına neden olabilecek omurga hastalıklarının tedavisi için; fizik tedavi ve rehabilitasyon, algoloji (ağrı bölümü), ortopedi ve travmatoloji ile beyin cerrahisi bölümlerinin iş birliğiyle çalışılması gerekmektedir. Bölümümüzde bel ve boyun ağrılarının tedavisinde cerrahi tedavi haricinde birçok konservatif tedavi seçeneği sunulmakta ve bu tedavilerin başarısız olma durumunda minimal invazif cerrahi tedaviler önerilmektedir.
Anadolu Sağlık Merkezi’nde hangi omurgaFihastalıklarının tedavisi yapılıyor?
Bölümümüzde çarpık ayak, gelişimsel kalça displazisi (doğumsal kalça çıkığı), skolyoz, üst ve alt ekstremitenin konjenital bozuklukları gibi birçok konjenital, travmatik ve edinsel ortopedik rahatsızlıklarının tedavisi gerçekleştirilmektedir. Ayrıca beyin felci (serebral palsi) sorunlarında kas tendon gevşetme, uzatma ve transfer operasyonları ve botoks uygulamaları yapılmaktadır.
Perthes hastalığı, 4-8 yaşları arasındaki çocuklarda sık olan femur başı osteonekrozudur. Başlangıca da çocukta topallama vardır ancak ağrı yoktur. Durum daha kötüye gittikçe topallamaya ağrı da eşlik eder. Eklem hareket açıklığında giderek bir kısıtlanma meydana gelir. Hastalığın başlangıcında radyografiler normaldir. Bundan dolayı geçici synovit ile olan ayrımı yapılmalıdır.
Femur başı epifiz kaymasında başlangıçta ağrı, kalçada, kasıkta ve dizde hissedilebilir. Kalça muayenesinde anormal hareket ve ağrı mevcuttur. Kalça fleksiyonu ile kalçada dış rotasyon oluşur. Bunun nedeni femur başının, femur boynunda yer değiştirmesindendir. İç rotasyonda aynı nedenden dolayı kısıtlanmıştır. Radyograflerle tanı konulur. Femur başı kayması tansı konulduğunda acil olarak müdahale edilmelidir.
Pes ekinovarus, ayak bileğinde plantar fleksiyon (ekin), inversiyon ve subtalar eklemin aksiyel internal rotasyonu (varus) ve talonavikuler ve kalkaneokuboid eklemin medial subluksasyonu (adduktus) ile karakterizedir.
Ortopedik cerrahinin en ciddi hastalıklarından biri olan doğuştan kalça çıkığı, kalça eklemindeki top (femur başı) ile yuva (asetabulum) ilişkisinin değişik derecelerde bozulmasıdır. Daha çok kızlarda olur. Bazı bölgelerde daha sık görülür, kundak kullanımı görülme sıklığını artırmaktadır.
Ortopedik Onkoloji, kas ve iskelet sisteminden köken alan kemik ve yumuşak doku tümörleri ile kemiğe diğer organlardan yayılmış ( metastaz) tümöral kitlelerin tanı ve cerrahi tedavisini yapan branştır.
Tümör, kontrolsüz bölünen hücrelerin oluşturduğu kitle ya da şişliktir. Çoğu kemik tümöründe sebep bilinmez. Büyüyen tümörle sağlıklı dokular anormal dokularla yer değiştirir. Kemiği zayıflatarak patolojik kırık oluşmasına sebep olur. Eğer gerekli önlem alınmazsa agresif tümörler yetersizliğe, hatta ölüme sebep olabilir. Çoğu kemik tümörü iyi huyludur. Bazıları kötü huylu olabilir. Nadiren, enfeksiyon, stres kırığı ve diğer tümör dışı durumlar tümöre benzer davranış gösterebilirler.
İyi huylu tümörler yaşamı tehdit etmezler. Kötü huylu olanlarda hücreler vücuda dağılarak metastaz oluşturabilirler. Bu da kan akımı ya da lenfatik dolaşımla gerçekleşir. Kemikte başlayan kanser (primer) ile vücudun diğer yerinden başlayıp kemiğe yerleşen kanser (ikincil) birbirinden farklıdır. Tümörlerin gelişimi ve yaptıkları harabiyet biyolojik davranışlarına bağlıdır. Bazıları tesadüfen ortaya çıkarken bazıları çok gürültülü bir tabloluşturabilir.
Kemik tümörlerinin hangi tipleri vardır?
En sık görülen birincil kemik kanserleri:
Multiple Myeloma
Multiple Myeloma en sık görülen birincil kemik kanseridir. Kemik iliğinin kötü huylu tümörüdür. Her yıl milyonda yirmi kişinin ölümüne neden olabilir. Herhangi bir kemiği etkileyebilir ve 50-70 yaş arası hastalarda görülür.
Osteosarkoma
Osteosarkoma, ikinci en sık görülen kemik kanseridir. Sıklıkla ergenlik çağında ve diz bölgesinde olup her yıl milyonda 2-3 kişide görülür. Daha az sıklıkla kalça ve omuz bölgesinde görülür.
Ewing's sarkoma
Ewing's sarkoma, sıklıkla 5-20 yaş arası görülür. Çok geniş yumuşak doku kitlesi ile kemik harabiyeti oluşturur. En sık görülen yerler üst ve alt ekstremite, pelvis ve kotlardır.
Kondrosarkoma
Kondrosarkoma sıklıkla 40-70 yaş arası görülür. Kalça bölgesi, pelvis ve omuzda kitle oluşturur.
Birçok iyi huylu tümör tipi vardır. En sık görülenler:
Bulgular
Tümörlü çoğu hastada ağrı vardır. Ağrı genellikle künt ve süreklidir (istirahatte devam eder) ve aktivite ile ilgili değildir. Sıklıkla gece kötüleşir. Travma sebebi değildir ancak travma sonrasında ağrı artar. Patolojik kırık zayıflayan kemikte görülür ve bu da ağrıyı artırır. Bazı tümörler ateş ve gece terlemesine sebep olur. Bazen de ağrısız kitle ile karşımıza çıkarlar. Ayak bileği travmaları gibi durumlarda çekilen filmlerde bazı tümörler rastlantısal olarak da karşımıza çıkabilirler.
Tanı
Eğer kendinizde kemik tümörü olduğunu düşünüyorsanız tanı ve tedavi için acilen doktorunuza başvurun. Ortopedik Onkolog size yardımcı olacaktır.
Tıbbi hikaye
Doktor ayrıntılı sorgulama yapacaktır. Bu aldığınız ilaçlardan daha önce geçirdiğiniz tüm hastalıklara kadar her ayrıntıyı kapsayacaktır.
Fizik muayene
Doktorunuz size ayrıntılı fizik muayene yapacaktır. Bu tümörün büyüklüğü, hareketliliği, yapışık olup olmadığı, eklemlerle ilişkisi araştırılacak ve gerekirse diğer sistem muayeneleri de yapılacaktır.
Görüntüleme
Doktorunuz öncelikle düz film isteyecektir. Değişik kemik tümörleri düz filmde farklı görüntü oluşturur. Bazıları aşırı kireçlenme (kemik yapımı) bazıları ise kemikte erime gösterecektir. Bazen de bu iki durum birbirine karışmış olarak karşımıza çıkabilir.
Bazı tümörler düz filmde karakteristik özelliklere sahip olsa da tam olarak tümör tipini ayırt etmek için ayrıntılı görüntüleme yöntemleri olan Tomografi, MRI, sintigrafi, PET Scan ve akciğer tomografisinden de faydalanabilinir. Kemiksel ayrıntıları görmek için tomografi kullanılırken, yumuşak doku yayılımı, kemik içinde tümörün uzantısı ya da uzak noktaya yayılma olup olmadığını görmek için de MR’dan faydalanılır. Kemik sintigrafisi bize metastaz olup olmadığını ya da tümörün aktivasyonu hakkında bilgi verir.
Testler
Tam kan ve/veya idrar tahlili gerekebilir. Biyopsi diğer bir örnekleme testi olup esas cerrahi müdahalenin yapılacağı merkezde bu konuda uzman bir ortopedik onkolog tarafından yapılmalıdır. İğne biyopsisi ya da açık biyopsi şeklinde olabilir. Tercih edilecek biyopsi kadar patologun da bu konuda tecrübeli olması çok önemlidir.
İyi huylu kemik tümörlerinin tedavisi
İyi huylu kemik tümörlerinin tedavisi tümörün tipine ve hastanın yaşına göre değişiklik göstermekle beraber çoğu vakada gözlem yeterlidir. Bazılarında tıbbi tedavi ağrıyı geçirir. Bazıları da zamanla kendiliğinden kaybolur (özellikle çocuklarda). Birkaç iyi huylu tümör kötü huyluya dönüşür. Bazen doktor tümörün alınmasını (eksizyon) önerir ki bu da olası patolojik kırıkları önler. Bazı tümörler alınsa bile tekrar oluşabilir (nüks). İyi huylu olduğu halde agresif seyreden tümörlerin başında “dev hücreli tümör” gelir. Çoklu yerleşim gösteren osteokondrom vakalarının bazılarında kötüye dönüşme, yani kanserleşme olabilir.
Kötü huylu kemik tümörlerinin tedavisi
Eğer kötü huylu bir kemik tümörü ile karşı karşıya iseniz her zaman ikincil görüşle teyit ettirmek isteyebilirsiniz. Kemik kanserlerinin tedavisi takım halinde yapılır. Ortopedik onkolog, tıbbi onkolog, radyolog, radyasyon onkologu, patolog bu ekibin başlıcalarıdır. Amaç, kanseri yenmek ve ektremiteyi korumaktır. Doktorlar, birkaç tedavi modalitesini beraberce hastanın kanserini yenmek için kullanırlar (kemoterapi, radyoterapi, cerrahi) Bu karar tümörün biyolojik davranışına (tipi) ve evresine (metastaz varlığı) bağlıdır.
Ekstremite koruyucu cerrahi
Uygulanacak cerrahi tedavi, sadece tümör odağının boşaltılması şeklinde olabileceği gibi, tümör dokusunun etrafındaki dar veya geniş alandaki (geniş en-bloc rezeksiyon) sağlam doku ile birlikte çıkarılması şeklinde olabilir. Burada amaç, hastanın onkolojik tedavisini sağladıktan sonra ekstremiteyi fonksiyonel hale getirmektir. Bunu yaparken rekonstrüktif cerrahideki son teknik gelişmelerden faydalanılır. Protez, kemik greftleri (allogreft) ve biyolojik rekonstrüksiyon yöntemleri günümüzde sıklıkla kullanılmaktadır.
Amputasyon
Korunması olanaksız hale gelmiş durumlarda hastanın yaşamını kurtarmak amacıyla hastalıklı kısmın vücuttan cerrahi olarak uzaklaştırılmasıdır. Ancak günümüzde gelişen tanı ve tedavi yöntemleri cerrahları bu cerrahiden uzak hale getirmiştir. 80’li yıllarda kanserli hastaların yüzde 90’ı amputasyon ile tedavi edilirken günümüzde bu oran yüzde 10’ların altında gerçekleşmektedir.
Radyoterapi
Bazı kötü huylu kemik tümörlere ışın tedavisine duyarlıdır. Tek başına ya da diğer tedaviler ile beraber kombine kullanılabilinir.
Kemoterapi
İlaç tedavisi, hastalığın biyolojik davranışına yönelik olarak bazen tedavi bile edici olabilir. Genellikle cerrahi öncesi ya da sonrasında uygulanabilir.
Tedavi sonrası takip
En önemli konulardan biridir. Hastanın takibi önce kısa aralıklar ile sonrasında yıllara yayılarak yapılmalıdır. Bu şekilde hastalığın tekrarlaması ya da başka organlara yayılımı (metastaz) erken dönemde fark edilir ve tedavisi planlanır. Bu dönemde hastaya psikolojik destek de verilmeli ve sosyal yaşantısına dönmesi temin edilmelidir.
Kemiğin birincil kötü huylu tümörlerinin dışında başka organlardan metastaz yapan tümörler arasında sıklıkla akciğer, meme, tiroit ve erkeklerde prostat kanserleri öncelik almaktadır. İleri yaşlarda ve özellikle bir organında habis tümörü olan kişilerde, ortaya çıkan kemik ağrılarının dikkatle incelenmesi gerekir.
İskelet metastazları tüm malin kemik lezyonlarının yüzde 70 ila 80'ini oluşturur. Primer kemik tümörleri ile kıyaslandığında iskelet metastazları çok daha fazla görülür. Yaklaşık olarak her tanısı konan adenokarsinomun 1/3'ü iskelet metastazı yapar. Kemik; diğer filtrasyon organları olan akciğer ve karaciğerden sonra en sık metastaz alan bölgedir.
Bu organotropizm tümörlerin; drenaj yolları, geniş damar desteği, kemotaktik faktörler, medüller kemikle tümör hücrelerinin ilişkisiyle açıklanabilir. Kemiklerde tümör metastazı; doğrudan invazyon, lenfatikler, hematojen yada doğal geçitler yoluyla olabilir. Hematojen yol en sık görülenidir. Primer tümörden dolaşıma kaçan herhangi bir hücre metastaz odağı oluşturabilir. Bu çok yönlü bir süreçtir. Bu süreçte kollajenaz, hidroksilaz, katepsin D ve proteaz gibi degradatif enzimlerin fonksiyonu önemlidir.
İskelet metastazlı hastaların klinik görünümü çok çeşitlidir. Ortopedist primeri bilinen ve/veya bilinmeyen tümöre bağlı bir patolojik kırıkla veya anormal kemik taramasıyla karşılaşabilir. Kanser tanısı konmamış kemik metastazına bağlı kemik ağrısı ile hasta ortopedik değerlendirmeye alınabilir. Tüm bu olgularda komplikasyonlardan kaçınmak ve tedaviyi standart hale getirmek için mantıksal basamaklardan oluşan bir tanı algoritmi izlenmelidir.
İskelet metastazına yönelik sistematik yaklaşım çoğu olguda doğru tanıya götürür. Kemik metastazı tanısı konulan olguların yaklaşık yüzde 3 ila 4'ünde biyopsi yapılmasına rağmen primer tümör bulunamayabilir. Tüm kanser türleri kemiğe metastaz potansiyeline sahiptir. Meme, akciğer, prostat, böbrek ve tiroit kanserleri iskelet metastazlarının yüzde 80'ini oluşturur. Hastaların yüzde 20'sinde yaşamlarının bir döneminde kansere bağlı metastaz tespit edilirken, yüzde %50'sinde kemik metastazları otopside tespit edilir.
Meme ve prostat kanserinde iskelet metastazı insidansı yüksektir. Prostat kanserli olgularda hastalıklarının bir döneminde iskelet metastazı ile karşılaşma oranı otopsi serilerinde yüzde 50-70 olarak gösterilmiştir. Meme kanserli kadınlarda bu oran yüzde 85'lere kadar çıkmaktadır. Kemik metastazlarının yüksek oranları, bu kanserlerin sık görülmesine ve prostat/meme kanserindeki uzun sağ kalıma bağlanabilir. Primer hastalığın tanısı esnasında iskelet metastazının da bulunması kötü prognostik faktördür.
Yumuşak doku değişik anatomik yapıları kuşatan, destek olan iskelet dışı konnektif dokuya verilen isimdir. Bu kısmı oluşturan vücut kitlesi epidermis ve parankimal organlar arasında yerleşimlidir. Kas, tendon gibi hareket sistemine ait yapılar, fibröz doku, adipoz doku, sinovial doku gibi destek dokuları içerir.
Yumuşak doku vücut ağırlığının yaklaşık yüzde 50’sini oluşturur. Yumuşak doku sarkomları; konnektif dokudan köken alan çok çeşitli yapıdaki malign tümörleri terminolojik olarak ifade eder. Bu isim altında ifade edilmelerinin en büyük nedeni bu yapıdaki tümörlerin patolojik, klinik görünümleri ve davranışları açısından birbirlerine benzerlik göstermeleridir.
Yumuşak doku sarkomları (YDS) köken olarak, büyük oranda primitif mezodermal yapılardan kaynaklanmaktadır. Primitif mezodermden aynı zamanda böbrekler, üreter, uterus, gonadlar, kalp gibi organlar ve hemopoetik, lenfatik, retikuloendotelyal sistemler de farklılaşmaktadır. Klinik görünümleri ve klinik davranışları, köken aldıkları anatomik alanların benzerliği nedeniyle primitif ektodermden köken alan periferik sinirleri döşeyen schwan hücrelerinden köken alan malign tümörler yumuşak doku tümörlerine dahil edilmektedir.
Yumuşak doku sarkomlarında tanı
1- Semptomlar
YDS sıklıkla asemptomatik yumuşak doku kitlesi olarak ortaya çıkar. Ortaya çıktığı alanların sıklıkla vital organlara uzak olması nedeniyle semptomlar büyük boyutlara ulaşıncaya dek gizli kalabilmektedir.
Semptomlar sıklıkla yakın alanda lokalize damar sinir ve kas dokularına bası, traksiyon sonucunda oluşmaktadır. Retroperitonial yerleşimli YDS hidronefroz, intestinal kopresyon, ingiunal herni, bir ya da iki alt ekstremitede ödem şeklinde gözlenebilir.
Yumuşak doku sarkomlarında sistemik etkilere bağlı iştahsızlık, kilkaybı, subfebril ateş gibi nonspesifik yakınmalar sık olarak gözlenmektedir. Bazen tümörün ortaya çıkmasından önce metastazlara ait klinik şikayetler ortaya çıkabilmektedir. YDS’ları genellikle ağrısız seyir göstermeleri nedeniyle fasiaya invaze olana kadar ya da beş cm’den daha büyük çapa ulaşıncaya kadar klinik belirtileri gözlenmeyebilir.
2- Fizik muayene
Fizik muayene ile persistant büyüme gösteren yumuşak doku kitlesinin yaklaşık ölçüleri, yüzeyel ya da derin planda lokalizasyonu belirlenebilir. Lokalizasyon gösterdiği alanda ödem, kas atrofisi, hareket kısıtlılığı ortaya konabilir. Bunun yanında fizik muayene ile metastazlar belirlenebilir, hastanın durumunun cerrahi veya radyoterapiye uygunluğu tespit edilir.
3- Radyolojik muayene
Radyolojik muayene yumuşak doku sarkomlarının tanısında ve ayrımında önemli bir yer tutmaktadır. Radyolojik muayenede;
Radyografi
Tanıda yeri sınırlıdır, sinovial sarkomlarda intratümöral kalsifikasyonlar izlenebilmektedir. Çoğu zaman diğer tür YDS kalsifiye kitle oluşturduğu durumda lokalizasyon alanı konusunda kaba bilgi verebilir. YDS düşünülen hastada rutin olarak çekilecek akciğer grafisi metastaz açısından bilgi sunabilir.
Ultrasonografi
Yumuşak doku kitlelerinde ucuz, non-invazif, tanı yöntemi olması nedeniyle ilk olarak uygulanan tanı yöntemlerindendir. USG yumuşak doku kitlesinin yerleşim alanın belirlenmesinde, lezyonun kistik ya da solid yapısı konusunda yararlı bilgiler sağlar.
Magnetik Rezonans
MRI, yumuşak doku sarkomlarının tanısında ve incelenmesinde CT’den üstünlükler göstermektedir.
Angiografi
Yumuşak doku sarkomlarını tanısındaki başlıca özellikleri:
yarar sağlar.
Sintigrafi
Yumuşak doku sarkomlarının, özellikle yakın komşuluğundaki kemik dokuya yayılımının gösterilmesinde ve kemik metastazlarının saptanmasın da yarar sağlar. Aynı zamanda yumuşak doku sarkomlarının evrelendirilmesinde yardımcı olur.
4- Biyopsi
Yumuşak doku kitlelerinde daha önce belirtilen fizik muayene ve tanı yöntemleri ile benign ya da maling olabileceği konusunda net bir bilgi elde etmek çok güçtür. Klinik olarak benign olarak düşünülen lezyonlarda da bazen hiç beklenmeyen sürprizlerle karşılaşılabilinmektedir. Persistant büyüme gösteren tüm yumuşak doku lezyonlarında tanının tam olarak konabilmesi için mutlak surette biyopsi yapılmalıdır. Biyopsi aynı zamanda eksizyonel karekterde olduğu takdirde tedavi amacı da taşımaktadır. Biyopsi iki gruba ayrılmaktadır:
1- Kapalı biyopsi
a- İnce iğne aspirasyon biyopsisi
b- Torakar ile biyopsi
2- Açık biyopsi
a- İnsizyonel biyopsi
b- Eksizyonel biyopsi
1- Kapalı biyopsi
İnce iğne aspirasyon biyopsisi şeklinde ya da torakar yardımı ile yapılabilmektedir. Tedavi değeri taşımaz. Lezyonun malignitesi ve tümörün grade’inin belirlenmesinde yarar sağlayabilir. Tanısal değer taşıyabilmesi için örneğin, mutlak surette tümöral kitleden alınmasına dikkat edilmelidir.
Kapalı biyopsinin ne gibi avantajları var?
Kapalı biyopsinin ne gibi dezavantajları var?
Avrupalı yazarlar tarafından kapalı biyopsi hakkındaki görüş; biyopsinin yalnızca maligniteyi belirlediği takdirde anlamlı olabileceğidir. Negatif sonuç doku örneğinin yetersiz alınımı sonrasında oluşmuş olabileceği ilk olarak düşünülmelidir.
Biyopsi uygulanan alan mutlak surette operasyonu uygulayacak cerrah tarafından belirlenmelidir, malignite saptandığı takdirde operasyon materyaline dahil edilmelidir.
İnce iğne biyopsisi uygulanan alanda iğnenin giriş deliğinin daha sonraki dönemlerde de belirlenmesi amacıyla kalıcı boyalar, dövme uygulanmalıdır. Günümüzde çoğu araştırmacı kapalı biyopsinin metastaz olan lezyonlarda ve ulaşılması güç alanlarda yerleşimli lezyonlarda uygulanmasını, biyopsi seçeneğinin ağırlıklı olarak açık şeklinin tercih edilmesini önermektedir.
2- Açık biyopsi
Yeterli doku örneğinin alınabilmesi ve dokunun gözlenmesi açısından büyük üstünlüklere sahip biyopsi tekniğidir. Lezyonun kısmi olarak çıkarıldığı insizyonel biyopsi ve tamamının hem tanı hem de tedavi amacıyla çıkarıldığı eksizyonel biyopsi şekliyle uygulanabilmektedir.
Açık biyopsi teknikleri multi disipliner yaklaşım içinde yapılmalıdır. Planlamada dikkat edilmesi gerekli noktalar;
İnsizyonel biyopsi
Daha az doku planın açılması ve daha az diseksiyon uygulanması nedeniyle eksizyonel biyopsiye nazaran daha az tümör hücresinin etrafa ekimine neden olur. 3 cm’nin üzerinde ve definitif tedavinin daha sonraki dönemde uygulanması planlanan lezyonlarda uygulanan açık biyopsi türüdür.
Eksizyonel biyopsi
Lezyonun tümüyle çıkarıldığı biyopsi türüdür.
Yumuşak doku sarkomlarında tedavi
Tanın tam olarak konmasından sonraki basamak YMS’nın tedavisidir. Tedavinin amacı; mevcut hastalığın ortadan kaldırılması, metastaz riskinin kontrolü, yerleşim alanındaki fonksiyonların korunmasıdır. Tedavi yaklaşımı olarak;
1. Cerrahi yaklaşım
2. Radyoterapi
3. Kemoterapi alternatifleri mevcuttur.
Omuz eklemi vücudun en hareketli eklemidir. Kompleks bir eklem olmasına rağmen stabilitesi azdır. Yaralanmaları ve dejeneratif hastalıkları sıklıkla görülür.
Omuz ekleminde en sık görülen sorunlar nelerdir?
Omuz ekleminin ilgilendiren problemler, bölümümüzde artroskopik ve açık cerrahi tedavi yöntemleriyle sıklıkla tedavi edilmektedir.
Odaya giriş yapmanızın ardından, hemşireniz ve kat hasta danışmanınız tarafından, odanın ve odada bulunan eşyaların tanıtımı yapılarak, eşyaların nasıl kullanılacağı gösterilecektir.
Odalarda enfeksiyon kontrolü ve güvenliğiniz açısından lütfen yiyecek bulundurmamaya özen gösterin. Buzdolabını, içecekleriniz için kullanabilirsiniz.
Bölümde tedavisi sunulan hastalıklar hakkında detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.
Her biri alanında uzman, dünya standartlarında hizmet veren bölüm doktorlarımızla tanışın.
Ortopedi ve Travmatoloji
2008 yılından bu yana Anadolu Sağlık Merkezi’nde ortopedi ve travmatoloji uzmanı olarak görevini sürdürüyor.
Ortopedi ve Travmatoloji
2016 yılı itibariyle Anadolu Sağlık Merkezi’nde ortopedi ve travmatoloji uzmanı olarak görevini sürdürüyor.
Ortopedi ve Travmatoloji
2011 yılından bu yana Anadolu Sağlık Merkezi’nde ortopedi ve travmatoloji uzmanı olarak görevini sürdürüyor.
Ortopedi ve Travmatoloji
2016 yılından bu yana Anadolu Sağlık Merkezi’nde ortopedi ve travmatoloji uzmanı olarak görevini sürdürüyor.
Hastanemizde aldığınız hizmetin kalitesini daha da yükseltmek için görüşlerinize, önerilerinize ve eleştirilerinize kulak veriyoruz.
Eklemdeki rahatsızlıklar ihmale geldiğinde, dizdeki hasar artabiliyor. Bu nedenle diz rahatsızlıklarını bilmek ve doktora başvurmayı ertelememek, sağlığımız açısından büyük önem taşıyor. Menisküs ya da bağ dokusu sorunları başta olmak üzere diz rahatsızlıkları yaşayanların sportif aktiviteleri hafifletmeleri gerektiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Taner Özdemir “Yoğun fiziksel aktivite gerektiren bir meslek söz konusuysa, işyeri hekimiyle görüşülerek gerekli önlemler alınmalı” diyerek diz rahatsızlıklarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Devamını oku... Tüm Sağlık YazılarıApple Store ve Google Play Store’dan indireceğiniz Anadolu Sağlık Online Servisler uygulamasıyla işlemlerinizi çok daha hızlı yapabileceksiniz.
Uygulamamızı şimdi indirirseniz anında dilediğiniz doktordan online randevu alabilir, test ve görüntüleme sonuçlarınıza kolayca ulaşabilir ve geçmiş doktor ziyaretlerinizi görüntüleyebilirsiniz.
Öncelikle Anadolu Sağlık Merkezi olarak birinci önceliğimizin hasta/hasta yakınlarımızın ve çalışanlarımızın sağlığı olduğunu belirtmek isteriz. Bu doğrultuda, dünyadan sonra Türkiye’de de Coronavirus (COVID–19) vakası görülmesinin ardından hastalarımızı ve refakatçilerimizi korumak ve güvenliklerini en üst seviyede tutmak amacıyla hastane yönetiminin aldığı önlemler çerçevesinde hasta ziyaretlerine bir süreliğine izin verilmeyeceğini paylaşmak isteriz.
Hastanemizde yatan hastalarımıza yalnızca bir refakatçinin eşlik etmesini önemle rica ederiz.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.