
Hicran Ercan Diker
2025 yılından bu yana Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi'nde deri hastalıkları uzmanı olarak görevini sürdürüyor.
Hekim Seçiniz
Anadolu Medical Center
Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi veya Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi'nde daha önce işlem yaptırdıysanız, T.C. Kimlik Numaranız ve doğum tarihiniz ile giriş yaparak randevu işleminizi tamamlayabilirsiniz.
Devam EtAnadolu Sağlık Merkezi Hastanesi veya Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi'nde daha önce işlem yapmadıysanız,bilgilerinizi giriş yaparak randevu işleminizi tamamlayabilirsiniz.
Randevu talebinizi onaylamak için lütfen telefonunuza gelen 5 haneli kodu girin.
Randevunuz başarılı bir şekilde oluşturulmuştur
Yeni Randevu OluşturRandevunuzu oluşturmak için çağrı merkezimizi arayabilirsiniz.
Hekimimizden randevu almak için Çağrı Merkezimizi arayabilirsiniz.
44 44 276Uzmanlık
Botox
Dolgu uygulamaları
Sıvı yüz germe
Leke tedavisi kimyasal peeling mezoterapi uygulamaları
Gençlik aşısı
Biyolojik lifting
Prp ve eksozom uygulamaları
Kök hücre tedavileri
Ameliyatsız yüz germe
Lazerle kılcal damar ve rosacea tedavisi
Saç dökülmelerinin tanı ve tedavisi
Saç mezoterapisi, saç prp ve kök hücre uygulamaları
Eğitim
Üniversite:
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Uzmanlık:
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Deri Ve Zührevi Hastalıklar Anabilim dalı
Çalıştığı Kurumlar
Bitlis Devlet Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıkları (Mecburi Hizmet)
Klinik Dermatoloji ve Medikal Estetik
Kozyatağı Central Hospital
Klinik Dermatoloji ve Medikal Estetik
Hicran Ercan Diker Dermatoloji Muayenehanesi
Kadıköy-Suadiye Özel Muayenehane
Türk Tabipler Derneği
İstanbul Tabip Odası
Türk Dermatoloji Derneği
Estetik ve Kozmetik Dermatoloji Derneği
İlgi Alanları

Bazal Hücreli Karsinom (BHK), cilt kanserleri arasında en yaygın fakat aynı zamanda en yavaş ilerleyen türlerden biridir. Genellikle uzun süreli güneş ışığına maruz kalan bölgelerde ortaya çıkan bu hastalık, ciltte iyileşmeyen yaralar, inci görünümlü nodüller veya kabuklanmalar şeklinde belirti verebilir. BHK çoğunlukla yüz, kulak, boyun ve eller gibi güneşe açık bölgelerde gelişse de vücudun diğer kısımlarında da görülebilir. Erken fark edildiğinde tedavi edilebilir olması, düzenli cilt kontrollerinin ve güneşten korunmanın önemini artırmaktadır. Her ne kadar metastaz riski düşük olsa da tedavi edilmediğinde çevre dokulara zarar verebileceği için ciddiye alınması gereken bir durumdur.

Cilt bakımında son yılların en çok konuşulan içeriklerinden biri olan niacinamide, aslında B3 vitamininin suda çözünebilen bir formudur ve bilimsel adıyla nikotinamid olarak bilinir. Cilt sağlığını korumada, nem bariyerini güçlendirmede ve yaşlanma belirtilerini geciktirmede önemli bir rol oynayan bu bileşen, çok yönlü etkileri sayesinde her cilt tipine hitap eder. Antioksidan özelliğiyle serbest radikallere karşı koruma sağlarken, sebum dengesini düzenleyerek akneye eğilimli ciltlerde sivilce oluşumunu azaltır. Aynı zamanda cilt tonunu eşitleme ve lekeleri hafifletme özelliği sayesinde aydınlık bir görünüm kazandırır. Günümüzde toniklerden serumlara, nemlendirici kremlerden maskelere kadar pek çok cilt bakım ürününde kullanılan niacinamide, hem genç hem de olgun ciltlerde güvenle tercih edilebilen güçlü ve çok yönlü bir aktif bileşendir.

Doğanın sunduğu en değerli yağlardan biri olan argan yağı, son yıllarda hem kozmetik hem de sağlık alanında büyük ilgi gören doğal bir bakım ürünü haline gelmiştir. Fas’a özgü “Argania Spinosa” ağacının meyvelerinden elde edilen bu özel yağ, içerdiği zengin vitaminler, doymamış yağ asitleri ve antioksidanlar sayesinde cilt, saç ve genel vücut sağlığı üzerinde çok yönlü etkiler sunar. Yüzyıllardır Kuzey Afrika kültüründe hem beslenmede hem de geleneksel tıpta kullanılan argan yağı, günümüzde modern kozmetik dünyasında “sıvı altın” olarak anılmaktadır. Saf formda doğrudan kullanılabilmesinin yanı sıra şampuan, krem, serum ve maske gibi birçok ürünün de temel bileşeni haline gelmiştir. Nemlendirici, onarıcı, anti-aging ve iltihap giderici özellikleriyle öne çıkan argan yağı; saçlara parlaklık ve güç kazandırırken, cildi besleyip gençleştirir.

Cilt bakımının en çok araştırılan ve kullanılan bileşenlerinden biri olan salisilik asit, özellikle akne ve siyah nokta sorunlarıyla mücadelede öne çıkan güçlü bir içeriktir. Beta hidroksi asit (BHA) grubuna dahil olan asit, yağda çözünebilme özelliği sayesinde gözeneklerin derinliklerinde de etkili olur. Bu özelliği, salisilik asidi diğer peeling asitlerinden ayırır. Onu yağlı, akneye eğilimli ciltlerin en çok tercih ettiği aktiflerden biri haline getirir. Düzenli kullanıldığında fazla sebumu dengeleyerek gözeneklerin tıkanmasını önler. Cildi ölü hücrelerden arındırır.

Argyria, gümüş veya gümüş bileşiklerinin vücutta uzun süre ve yüksek miktarlarda birikmesi sonucunda ortaya çıkan nadir bir durumdur. Özellikle gümüş içeren ilaçların, takviyelerin veya iş ortamında gümüş tozuna maruz kalmanın ardından gelişebilir. Bu birikim ciltte, gözlerde, tırnaklarda ve mukoza dokularında gri-mavi bir renk değişimine yol açar. Hastalık ilerledikçe bu renk değişikliği kalıcı hale gelir. Özellikle güneş ışığına maruz kalan bölgelerde daha belirgin olur. Argyria yaşamı tehdit eden bir hastalık değildir. Fakat estetik sorunlar yaratabilir.

İzotretinoin, şiddetli ve tedaviye dirençli akne (sivilce) vakalarının tedavisinde kullanılan en etkili sistemik ilaçlardan biridir. Etkin maddesi “izotretinoin” olan bu ilaç, A vitamini türevleri arasında yer alır ve doğrudan ciltteki yağ bezlerinin faaliyetini baskılayarak akne oluşumunun temel nedenini ortadan kaldırır. Ciltteki sebum üretimini azaltır, gözeneklerin tıkanmasını önler ve iltihap oluşumunu engelleyerek mevcut sivilcelerin iyileşmesini hızlandırır. Ayrıca yalnızca var olan akneleri tedavi etmekle kalmaz, ileride yeni sivilce oluşumunu da büyük ölçüde önler. Genellikle krem, jel veya antibiyotik gibi diğer tedavi yöntemlerinden fayda görmeyen hastalara dermatologlar tarafından reçete edilir. Güçlü ve kalıcı etkisi sayesinde ciltte uzun süreli iyileşme sağlar; ancak olası yan etkileri nedeniyle mutlaka hekim kontrolünde kullanılmalı ve tedavi süresince düzenli kan testleriyle takip edilmelidir.

Kılcal damar tedavisi, cilt yüzeyinde görünür hale gelmiş ince damarların (kılcal damarlar) estetik kaygıyı gidermek ve sağlık sorunlarını önlemek amacıyla uygulanan tıbbi yöntemlerin genel adıdır. Bu tedaviler, özellikle yüzde, bacaklarda ve vücudun diğer bölgelerinde ortaya çıkan kırmızı, mor veya mavi renkte ince damar ağlarının görünümünü azaltmayı hedefler. Kılcal damarlar, genetik yatkınlık, hormonal değişiklikler, güneş ışığı, yaşlanma ve bazı çevresel faktörlerin etkisiyle belirginleşebilir. Tedavi seçenekleri arasında lazer, skleroterapi ve radyo frekans gibi farklı teknolojiler bulunur. Uygulama bölgesine ve damar yapısına göre seçilen yöntemlerle kılcal damarların görünümü önemli ölçüde azalabilir, cilt daha düzgün ve sağlıklı bir görünüm kazanır. Tedavi genellikle kısa sürede tamamlanır ve hastalar günlük yaşantılarına hızlıca dönebilir.

Modern tıpta hücresel düzeyde gençleştirme ve yenilenme sağlayan yöntemler arasında giderek daha fazla ilgi gören eksozom tedavisi, özellikle estetik ve rejeneratif tıp alanlarında büyük bir yenilik olarak öne çıkıyor. Vücudun doğal iyileşme mekanizmalarını harekete geçiren bu yöntem, hücreler arası iletişimi sağlayan minik yapıların yani “eksozomların” kullanılmasıyla gerçekleşir. Genellikle kök hücrelerden elde edilen eksozomlar, zengin protein ve genetik materyal içeriği sayesinde cilt yenilenmesini, doku onarımını ve saç dökülmesi gibi sorunların azaltılmasını destekler.

Purpura, deri altında ya da mukozalarda meydana gelen, iğne ucu büyüklüğünden birkaç santimetreye kadar değişebilen, kırmızı-mor renkte döküntülerle karakterize bir kanama şeklidir. Bu lezyonlar, cilde basıldığında solmaz çünkü kılcal damarlardan sızan kan dokular arasında birikmiştir. Purpura genellikle vücudun alt bölgelerinde görülse de, yaygın vakalarda tüm vücuda da yayılabilir. Çocuklarda daha sık görülen türleri olmakla birlikte her yaş grubunu etkileyebilir. Altta yatan neden bazen basit bir travma olabilirken, bazen de ciddi sistemik hastalıkların belirtisi olabilir. Özellikle bağışıklık sistemi hastalıkları, damar iltihapları ya da pıhtılaşma bozuklukları purpura gelişiminde rol oynayabilir. Bu nedenle purpura, yalnızca ciltteki bir renk değişikliği olarak değerlendirilmemeli, dikkatle ele alınmalıdır.

Zamanla ciltte oluşan kırışıklıklar, lekeler, akne izleri ve elastikiyet kaybı, pek çok kişinin estetik kaygılarını artırmakta ve daha sağlıklı bir cilt görünümü arayışına yönlendirmektedir. Gelişen medikal estetik uygulamaları arasında bu ihtiyaçlara doğal, etkili ve cerrahi müdahale gerektirmeyen bir çözüm sunan yöntemlerden biri de Dermapen uygulamasıdır. Mikro iğneleme (microneedling) teknolojisine dayanan bu yöntem, ciltte onarım sürecini harekete geçirerek cildin kendini yenilemesini sağlar ve zamana karşı etkili bir destek sunar. Dermapen, kontrollü şekilde cilde mikrokanallar açarak kolajen ve elastin üretimini uyarır. Böylece cilt sıkılaşır, pürüzsüzleşir ve gençleşir. Aynı zamanda leke, iz, gözenek ve ton eşitsizliği gibi sorunların görünümünü azaltır. İnvaziv olmayan, hızlı iyileşen ve farklı cilt tiplerine uygulanabilir bir tedavi seçeneği olması nedeniyle günümüzde kadın–erkek pek çok kişi tarafından tercih edilmektedir.

Saç biti, insan saç derisinde yaşayan ve kanla beslenen küçük parazitlerdir. Özellikle çocukluk çağında sık görülen bu durum, yoğun kaşıntı ve rahatsızlık hissi ile kendini gösterir. Bulaşıcı yapısı nedeniyle bir kişiden diğerine hızla yayılabilir. Genellikle okul, yurt gibi kalabalık ortamlarda daha sık rastlanır. Bitler, saç tellerine tutunarak yaşar, burada yumurtalarını bırakır ve kısa sürede çoğalırlar. Tedavi edilmediğinde kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren bu durum, zamanla ciltte tahrişe ve ikincil enfeksiyonlara neden olabilir.

Tıbbi adıyla miliaria, ter bezlerinin tıkanması sonucu terin cilt altında birikmesiyle oluşan, genellikle yaz aylarında veya sıcak iklimlerde görülen yaygın bir cilt rahatsızlığıdır. Bu durum özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda yaygındır. Ancak yoğun terleme yaşayan erişkinlerde de görülebilir. Ciltte küçük, kırmızı ya da renksiz kabarcıklar şeklinde belirir ve genellikle kaşıntılıdır. Genellikle zararsızdır ama rahatsızlık verici olabilir. Ter bezlerinin tam gelişmemiş olması, cildin aşırı sıcak ortamlara maruz kalması, sıkı giyinme ya da uzun süre yatakta kalma gibi faktörler isilik oluşumunu kolaylaştırır. Tedavisi genellikle basittir ve uygun cilt bakımı ile birkaç gün içinde geçebilir. Ancak bebeklerde ya da hassas bireylerde isilik kalıcı hale gelebilir ve özel bakım gerektirebilir.

Genellikle zararsız olsa da estetik kaygılara neden olabilen et beni, zaman zaman tahriş olduğunda ağrılı hale gelebilen bir cilt oluşumudur. Tıbbi adıyla akrokordon olarak bilinen bu küçük, yumuşak ve cilt renginde oluşumlar, cildin üst katmanından dışa doğru uzanır. İnce bir sapla deriye bağlıdır. En sık boyun, koltuk altı, göz çevresi, göğüs altı ve kasık gibi kıvrımlı bölgelerde görülür. Et benleri, herhangi bir sağlık sorununa yol açmasalar da, kıyafete sürtünme, traş esnasında tahriş olma veya takılma gibi durumlarda can sıkıcı hale gelebilir. Birçok insan yaşamının bir döneminde bir ya da birden fazla et beniyle karşılaşabilir. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar. Bazı kişilerde genetik eğilim nedeniyle daha yaygın görülürken, bazı kişilerde sürtünme ya da hormonal değişiklikler bu durumu tetikler. Et benleri çoğunlukla küçük ve yumuşaktır. Ancak zamanla büyüyebilir, sayıca artabilir ya da estetik olarak rahatsız edici hale gelebilir.

Tırnak batması, ayak sağlığını ciddi şekilde etkileyebilen, çoğu zaman ağrılı ve yaşam kalitesini düşüren bir cilt problemidir. Tırnağın kenar kısmının, tırnak yatağına bitişik olan yumuşak dokuya doğru uzamasıyla meydana gelir. Başlangıçta basit bir batma hissi olarak fark edilen bu durum, ilerleyen evrelerde enfeksiyon, şişlik, iltihap ve yürüme güçlüğüne yol açabilir. Çoğu zaman yanlış tırnak kesimi ya da ayaklara uygun olmayan ayakkabı tercihleri gibi basit nedenlerle ortaya çıksa da bazı vakalarda genetik yatkınlık ya da yapısal bozukluklar da etkili olabilir.

Özellikle sıcak ve nemli ortamlarda yaşamayı seven tahta kurusu, geceleri aktif olan ve insan kanıyla beslenen küçük, kanatsız parazit türlerinden biridir. Hem sağlığa hem yaşam konforuna ciddi zararlar verebilen bu haşereler, genellikle gece uykusu sırasında insan vücuduna yaklaşarak kan emerler. Tahta kurusu ısırıkları çoğu zaman kaşıntı, kızarıklık ve cilt tahrişi ile kendini belli eder. Özellikle hijyenin yeterli olmadığı yerlerde ya da eski eşyaların taşındığı alanlarda görülme olasılığı oldukça yüksektir. Bu haşereler, ev eşyalarının aralarında, yatak dikişlerinde, süpürgelik kenarlarında ya da duvar çatlaklarında saklanarak çoğalabilirler. Isırıkları genellikle sağlık açısından ciddi bir risk oluşturmasa da hassas ciltlerde alerjik reaksiyonlara, uykusuzluğa ve yaşam kalitesinde ciddi düşüşe neden olabilir.

Pemfigus, cilt ve mukozalarda içi sıvı dolu kabarcıklar (büller) ile karakterize edilen nadir ancak ciddi bir otoimmün hastalıktır. Bu hastalıkta, bağışıklık sistemi yanlışlıkla sağlıklı cilt hücrelerine saldırır, bu da cildin üst tabakasındaki hücrelerin ayrışmasına ve kolayca kopmasına neden olur. Hastalarda ağrılı yaralar, ciltte hassasiyet ve enfeksiyon riski oluşur. Pemfigus, genellikle ağız içi, burun, boğaz, gözler, genital bölge ve cilt yüzeyinde su dolu kabarcıklar ve açık yaralar şeklinde ortaya çıkar. Hastalığın ilerleyen evrelerinde kabarcıklar birleşerek geniş yaralar oluşturabilir ve ciddi komplikasyonlara yol açabilir.

Kistik sivilce, cilt altında derin, iltihaplı ve ağrılı nodüller halinde oluşan, genellikle akne vulgarisin en şiddetli formu olarak kabul edilen bir cilt problemidir. Bu tür sivilceler, bakteri, fazla yağ (sebum) üretimi ve ölü deri hücrelerinin gözenekleri tıkaması sonucunda ortaya çıkar. Kistik sivilceler, sıradan aknelere kıyasla daha büyük, daha sert ve kırmızımsı görünüme sahiptir ve çoğu zaman iz bırakma potansiyeli yüksektir. Kistik sivilce yüz, sırt, omuz, göğüs ve çene hattında yaygın olarak görülür ve hormon seviyelerindeki değişimler, genetik faktörler ve cilt tipi gibi çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Tedavi edilmediğinde ciltte kalıcı izler, koyu lekeler ve iltihaplı nodüller bırakabilir. Bu nedenle, erken teşhis ve doğru tedavi yöntemleri ile kistik sivilcenin kontrol altına alınması önemlidir.

Cilt, yaralanmalara karşı kendini onarma yeteneğine sahip bir organdır. Ancak iyileşme süreci tamamlandıktan sonra bazı durumlarda ciltte kalıcı izler kalabilir. Yara izi (skar), ciltte meydana gelen kesik, yanık, ameliyat, akne veya travmatik yaralanmalar sonrası vücudun iyileşme sürecinin bir parçası olarak gelişen fibröz doku oluşumudur. Cilt hasar gördüğünde vücut onarım sürecini başlatmak için kollajen adı verilen bir protein üretir. Kollajen yaranın iyileşmesini sağlarken bazen normal cilt dokusundan farklı bir şekilde oluşarak kalıcı izler bırakabilir.

İnsan papilloma virüsü (HPV) nedeniyle oluşan, cilt ve mukozalarda meydana gelen iyi huylu deri büyümeleridir. Genellikle zararsız olmalarına rağmen bazı türleri yayılabilir, ağrıya neden olabilir. Aynı zamanda estetik kaygılar oluşturabilir. Siğiller, vücudun farklı bölgelerinde ortaya çıkabilir ve genellikle el, ayak, yüz, genital bölge ve tırnak çevresinde sık görülür. Bulaşıcı olan siğiller, doğrudan deri temasıyla veya ortak kullanılan eşyalar aracılığıyla yayılabilir. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler, siğillere karşı daha hassastır. Siğillerin tedavisi için kriyoterapi (dondurma), lazer, ilaç tedavileri ve cerrahi yöntemler gibi çeşitli seçenekler bulunmaktadır.

Selülit, cilt altındaki yağ dokusunun bağ dokusu ile birleşerek düzensiz bir görünüme neden olduğu bir durumdur. Genellikle uyluk, kalça, karın ve üst kol bölgelerinde görülür ve portakal kabuğu görünümüyle tanımlanır. Kadınlarda daha yaygın olmakla birlikte erkeklerde de görülebilir. Hormonal değişimler, genetik faktörler, beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı selülit oluşumunu etkileyen başlıca faktörlerdir. Cilt altında yağ hücrelerinin birikmesi ve bağ dokusunun sertleşmesi sonucunda ortaya çıkar.

Keloid cildin iyileşme sürecinde aşırı yara dokusu oluşumu sonucu meydana gelen anormal bir durumdur. Küçük bir kesik, yanık, akne izi, cerrahi dikiş veya piercing sonrası bile gelişebilen keloidler, zamanla büyüyerek normal cilt dokusunun dışına taşan sert, kabarık ve parlak görünümlü yara izleri oluşturur. Bu durum genellikle sağlık açısından ciddi bir tehdit oluşturmasa da estetik kaygılara neden olabilir ve bazı vakalarda kaşıntı veya hafif ağrıya yol açabilir.

Saç dökülmesi, farklı nedenlere bağlı olarak gelişir. Ancak saçkıran (alopecia areata) ani ve yuvarlak, para şeklinde saç kayıplarına yol açan bir saç dökülme hastalığıdır. Bağışıklık sisteminin saç foliküllerine saldırması sonucu gelişen otoimmün bir hastalık olan saçkıran, her yaş grubunda ve cinsiyette görülebilir. Hastalık saçların yanı sıra kaş, kirpik ve vücut kıllarını da etkileyebilir. Genellikle ağrısız olan dökülmeler saç derisinde, kaşlarda veya sakal bölgesinde belirgin, dairesel açıklıklar ile kendini gösterir. Bu açıklıklar zamanla genişleyebilir veya bazen kendiliğinden düzelebilir. Ancak bazı hastalarda saç dökülmesi yayılabilir ve kalıcı hale gelebilir.

Tıbbi adı hiperhidroz olan aşırı terleme vücudun ısı düzenleme mekanizmasının normalden fazla çalışması sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Terleme, vücut sıcaklığını dengelemek ve toksinleri dışarı atmak için gerekli bir fizyolojik süreçtir. Ancak hiperhidroz hastalarında ter bezleri aşırı aktif hale gelir ve ortam sıcaklığın fiziksel aktiviteye veya duygusal duruma bağlı olmaksızın aşırı terleme meydana gelir. Bu durum sosyal yaşamı, özgüveni ve günlük aktiviteleri olumsuz etkileyebilir.

Kojik asit, doğal olarak ortaya çıkan bir organik bileşiktir. Genellikle Aspergillus oryzae adlı bir mantar türü tarafından üretilir. Bu asit, özellikle Japonya ve diğer Asya ülkelerinde uzun yıllardır kozmetik ve ilaç sanayisinde kullanılır. Kojik asit, beyazlatıcı özellikleri ile tanınır. Bu özelliklerinden dolayı cilt bakım ürünlerinde yaygın olarak yer alır. Ayrıca, deri rengini açmak, lekeleri gidermek ve cilt tonunu dengelemek amacıyla da kullanılır. Kojik asit, ciltteki melanin üretimini inhibe ederek koyu lekelerin ve cilt tonundaki düzensizliklerin azaltılmasına yardımcı olur.

Bit, insan derisinde yaşayan ve kanla beslenen küçük parazitik böceklerdir. En yaygın olarak saç derisinde bulunmakla birlikte, vücudun farklı bölgelerinde de görülebilirler. Genellikle kafa derisinde yoğunlaşan bitler, doğrudan temas yoluyla kolayca yayılır. Kaşıntı, tahriş ve rahatsızlık hissine yol açar. Bit sorunu, bireysel hijyenle doğrudan ilişkili olmasa da kalabalık ortamlarda daha sık görülür. Bitlerin tamamen temizlenmesi için hızlı ve etkili tedavi yöntemleri uygulamanız gerekir. Aksi takdirde bu parazitik böcekler, hızla çoğalabilir.

Kelebek hastalığı olarak da bilinen lupus, vücudun bağışıklık sisteminin kendi dokularına saldırması sonucu ortaya çıkan kronik, otoimmün bir hastalıktır. Normalde bağışıklık sistemi, vücudu enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı korurken lupus hastalarında bu sistem düzgün çalışmaz ve vücudun sağlıklı hücrelerine, dokularına saldırarak iltihaplanma ve hasara yol açar. Lupus özellikle cilt, eklemler, böbrekler, kalp ve akciğerler gibi çeşitli organ ve sistemleri etkileyebilen çok yönlü bir hastalıktır. Çoğu hastada yüz bölgesinde kelebek şeklinde kızarıklık görülmesi nedeniyle halk arasında "kelebek hastalığı" olarak adlandırılır.

Platelet Rich Plasma yani PRP tedavisi, son yıllarda tıbbın farklı alanlarında yaygın olarak kullanılan modern bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi, kişinin kendi kanından elde edilen plazmanın, yoğunlaştırılmış trombositlerle birlikte yeniden vücuda enjekte edilmesi esasına dayanır. Doğal iyileşme süreçlerini hızlandırmak ve çeşitli sağlık sorunlarına karşı etkili bir çözüm sunmak amacıyla kullanılan PRP; özellikle ortopedi, dermatoloji, estetik cerrahi ve spor hekimliği gibi alanlarda tercih edilir.

Güçlü bir yaşlanma karşıtı, cilt arındırıcı ve cilt hücresi yenileyici özellik olan retinol, cilt bakımında iyi bilinen bileşenlerden biridir. Esasında A vitamini besininin bir formudur. Akneyi tedavi etmek ve yaşlanma belirtilerini azaltmak için kullanılır. Bir cilt bakımı bileşeni olarak retinol; daha pürüzsüz, daha eşit bir cilt ortaya çıkarmak için hücre üretimini ve kolajeni artırmaya yardımcı olur.

Hidradenitis suppurativa olarak da bilinen köpek memesi hastalığı, ciltte iltihaplı nodüllerin ve apselerin oluştuğu kronik bir rahatsızlıktır. Genellikle koltuk altı, kasık ve genital bölgelerde görülen bu hastalık ciddi ağrıya, rahatsızlığa ve yaşam kalitesinde düşüşe yol açabilir. Ter bezlerinin ve kıl köklerinin iltihaplanması sonucu ortaya çıkar. Doğru tedavi uygulanmazsa kalıcı yara izleri bırakabilir.

Behçet sendromu olarak da bilinen Behçet hastalığı, vücuttaki tüm kan damarlarının iltihaplanmasına neden olan nadir bir hastalıktır. İlk başta alakasız görünebilecek çok sayıda belirti ve semptoma yol açabilir. Bunlara ağız yaraları, göz iltihabı, cilt döküntüleri ve lezyonları ve genital yaralar dahildir. Tedavide Behçet hastalığının belirti ve semptomlarını azaltmaya ve görme problemleri gibi ciddi komplikasyonları önlemeye yönelik prosedür uygulanır.

Mezoterapi; ilaç veya benzeri formülasyonların, ince iğneler yardımıyla derinin daha alt katmanlarına ulaştırıldığı uygulamadır. Etkin maddenin, direkt sorun bulunan bölgeye veya normalden daha yakınına ulaştırılmasını sağlar. Cilt problemlerinin giderilmesi, cilt gençleştirme, selülit tedavisi gibi farklı alanlarda kullanımı vardır. Mikroenjeksiyon ile deri altına enjekte edilen vitamin, bitki özleri gibi maddeler ile cilt hücrelerini uyararak daha sağlıklı ve canlı bir görünüm elde edilmesini sağlar.

Genellikle dudak çevresinde içi sıvı dolu küçük kabarcıklar şeklinde bilinen uçuk, Herpes simplex virüs (HSV) tarafından meydana gelen bir enfeksiyondur. Uçuk sadece fiziksel bir rahatsızlık kaynağı olmakla kalmaz, aynı zamanda sosyal ve duygusal etkiler de yaratabilir. Uçuk genellikle zararsız olsa da bazı durumlarda ciddi komplikasyonlara neden olabilir.

Pişik, bebeklerin genellikle popo bölgesinde meydana gelen ve sıklıkla rastlanılan bir döküntü türüdür. Pişiğin durumuna göre evde veya doktor yardımıyla tedavi mümkün olur. Bu döküntüyü önleyebilmek için neden ortaya çıktığını bilmek ve buna göre önlemler almak önemlidir.

Günlük yaşamda çoğu kişinin karşılaştığı, zamanla ağrılı ve rahatsız edici hale gelebilen nasır, cildin sürekli sürtünme, basınç veya tahrişe maruz kalması sonucu gelişen kalınlaşmış deri tabakalarıdır. En sık ayaklarda ve ellerde görülür, özellikle yanlış ayakkabı seçimi, çıplak ayakla yürüme veya tekrarlayan fiziksel hareketler gibi nedenlerle oluşur. Başlangıçta sadece sertleşmiş bir deri gibi görünse de ilerleyen dönemlerde ağrıya, yanmaya ve hatta enfeksiyona yol açabilir. Nasır tedavisinde doğru bakım, uygun ayakkabı tercihi ve gerekirse medikal müdahaleler oldukça önemlidir.

Ağzın nemli iç yüzeyinde gelişim gösteren hasarlar, ağız sağlığının bozulmasına neden olabilir. Ağız içerisine yerleşim gösteren en önemli yapılardan olan ve bu hasarların sıklıkla ortaya çıktığı organlardan birisi de dildir. Dil yaraları, çoğunlukla küçük olmalarına rağmen birkaç santimetrelik genişliğe kadar ulaşabilirler. Bu yaralar genellikle gri, sarı ve beyaz renklerde gözlenebilirler. Dil yaraları kişinin yeme, içme, konuşma ve ağız temizliğini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle ortaya çıkışının önlenmesi veya tedavi edilmesi gerekir. Birçok hastalığın habercisi olabilen bu yaraların nedeninin belirlenmesi son derece önemlidir.

Ayak sağlığı genellikle göz ardı edilen, ancak son derece önemli bir konudur. Ayaklarda en sık karşılaşılan sorunlardan bir tanesi olan kokunun pek çok nedeni vardır. Kişiden kişiye göre bu nedenler farklılık gösterebilir. Nedenlere bağlı olarak da herkeste farklı yöntemler ile ayak kokusunun önüne geçilebilir.

Cildin bazı bölgelerinin normalden daha koyu hale gelmesi hiperpigmentasyon olarak adlandırılır. Vücutta fazla miktarda melanin kahverengi, siyah, gri, kırmızı veya pembe görünen lekeler veya lekeler oluşturur. Bu tür oluşumlar ağrılı veya kaşıntılı değildir ancak görüntüleri rahatsız edici olabilir. Ciltte koyu lekeler her zaman ortaya çıkabilir ancak en sık orta yaşlarda görülür. Bu durum çoğunlukla güneş ışığına veya bronzlaşmada kullanılan yapay ultraviyole (UV) ışığa kümülatif maruz kalmanın bir sonucudur. Lekeler aynı zamanda belirli cilt rahatsızlıklarıyla da ilişkilidir ve bazı ilaçların yan etkisi olabilir. Özellikle güneşten korunma ve cilt bakımı olmak üzere çeşitli yaşam tarzı değişiklikleri ve tedaviler bu tür cilt lekelerinin oluşmasını önlemeye yardımcı olabilir.



Yaşlanma ile birlikte vücudun çeşitli bölgelerinde çizgi ve kırışıklıklar meydana gelir. Yüz bölgesinde oluşan çizgi ve kırışıklık görüntüsünün iyileştirilmesinde dermal dolgu madde uygulaması kullanılabilir. Dermal dolgu madde uygulaması yüz bölgesinde oluşan çizgi ve kırışıklıkları doldurarak dudak veya yanak gibi bölgelere hacim kazandırabilir. Dermal dolgu maddeleri ile yapılan dolgu işlemleri kalıcı değildir. Dolgunun ne kadar süre dayanacağı dolgu maddesinin türüne ve enjekte edilen bölgeye bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bununla birlikte genellikle 6 ilâ 18 ay arasında kalıcılık gösterebilir. Dolgu işleminde uygulama yapılacak bölgenin anatomisine uygun enjeksiyon teknikleri kullanılır. Uygulanacak olan enjeksiyon tekniğine bir uzman tarafından karar verilir.

Anne olmak hayatın en özel deneyimlerinden biridir, bunun yanında hamilelik ve doğum süreci kadın vücudunda önemli değişikliklere neden olur. Bu değişiklikler kadınlar için estetik bir endişe haline gelebilir. Dolayısıyla kadınlar, hamileliğin vücutları üzerindeki fiziksel etkileri ile mücadele etmek zorunda kalabilirler. Bu endişelere yanıt olarak giderek artan sayıda kadın, "Annelik estetiği” olarak bilinen dönüştürücü bir çözüme yönelir.

Akne (sivilce), tüm dünya çapında yaşamın parçası olarak görülen dermatolojik bir sorundur. Farklı vücut bölgelerinde oluşabilen bu durum sıklıkla deri altındaki kıl köklerinde ve yağ bezlerinde meydana gelir. Kesin derecelendirme üzerinde fikir birliği bulunmamakla beraber fotografik yöntemler ve lezyon sayımı ile derecelendirilebilir. Temelde inflamatuar ve inflamatuar olmayan lezyonlar olmak üzere morfolojisine bağlı olarak dört şiddet derecesine ayrılır. Bunlar komedojenik akne, hafif ya da orta şiddette papülopüstüler akne, şiddetli papülopüstüler akne ya da orta derecede nodüler akne ve şiddetli nodüler akne/konglobat aknedir. inflamatuar lezyon olmasına bağlı olarak şiddeti ve tedavisi belirlenir. Akne oluşumunda yağ bezi aktivitesinin bozulması, sebum üretiminin artması, foliküler kanalın tıkanarak bakteri kolonizasyonu ile bağışıklık sisteminin aktivasyonu etkilidir.

Tıbbi adıyla herpes zoster, su çiçeğine neden olan Varicella-Zoster virüsünün (VZV) yıllar sonra tekrar aktif hale gelmesiyle ortaya çıkan, sinirleri etkileyen ve ağrılı döküntülerle seyreden bir enfeksiyon hastalığıdır. Genellikle bağışıklık sistemi zayıfladığında veya yaşlanmaya bağlı olarak vücut direnci düştüğünde ortaya çıkar. Ciltte yanma, batma hissi ve su dolu kabarcıklarla karakterizedir. Zona hastalığına neden olan Varicella-Zoster virüsü, suçiçeği geçirenlerin sinir sisteminde yıllarca uykuda kalabilir. Virüs, bağışıklık sistemi zayıfladığında tekrar aktif hale gelerek sinir boyunca yayılan ağrılı döküntülerle kendini gösterir. Suçiçeği geçiren herkes ilerleyen yaşlarda zona riski taşır. Ancak bağışıklık sistemi güçlü olan kişilerde virüs ömür boyu aktif hale gelmeyebilir.

Kaşıntı, ciltte rahatsızlık hissi uyandıran ve kişiyi sürekli olarak cildini kaşımaya iten bir durumdur. Tıpta pruritus olarak adlandırılan bu his hem cilt yüzeyinde hem de daha derin katmanlarda meydana gelebilir. Kaşıntının nedenleri oldukça çeşitlidir. Alerjik reaksiyonlar, cilt hastalıkları, kuru cilt, böcek ısırıkları gibi basit nedenlerle oluşabilir. Ancak böbrek ya da karaciğer hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarının bir semptomu olarak da görülebilir.. Ayrıca, stres ve kaygı gibi psikolojik faktörler de kaşıntıya yol açabilir. Geçici ya da kronik olabilen kaşıntı, yaşam kalitenizi ciddi şekilde etkileyebilir.

Vitiligo, ciltteki pigment kaybı sonucu beyaz lekelerin oluşması ile karakterize edilen bir cilt hastalığıdır. Melanin üreten melanosit hücrelerinin hasar görmesi veya işlevini kaybetmesi sebebiyle oluşur. Ciltte belirgin renk farkına yol açan hastalık, vücudun herhangi bir bölgesinde görülebilir. Genellikle de simetrik bir dağılım gösterir. Göz çevresi, ağız, eller, dirsekler gibi bölgeler en sık etkilenen alanlardır. Hastalık her yaşta ortaya çıkabilir, ancak genellikle 20 yaş öncesinde belirgin hale gelir.

Uyuz, ciltte yoğun kaşıntıya ve döküntülere yol açan bulaşıcı bir deri hastalığıdır. Tüm dünyada yaygın olarak görülebilen bu hastalık, özellikle hijyen koşullarının yetersiz olduğu kalabalık ortamlarda hızla yayılabilir. En çok sonbahar ve kış aylarında görülmekle birlikte, dört mevsim boyunca bulaşma riski taşır. Uyuz, yalnızca fiziksel bir rahatsızlık değil, aynı zamanda sosyal yaşamı da olumsuz etkileyen bir durumdur. Kaşıntı ve cilt lezyonları nedeniyle bireyler günlük yaşamlarında huzursuzluk yaşayabilir, uyku düzenleri bozulabilir.

Tırnak mantarı, halk arasında sıklıkla görülen bir enfeksiyon çeşididir. Tırnak mantarı el tırnaklarında olabildiği gibi ayak tırnaklarında da görülebilir. Tırnaklarda mantar problemi olmasının sebebi genellikle el ve ayak hijyeninin yeterki kadar sağlanamıyor olmasıdır. Diğer yandan çok sıkı ayakkabılar da tırnak mantarına sebep olabilir. Tedavi edilmediği durumlarda diğer tırnaklara yayılabilme ihtimali vardır. Tırnak mantarı gibi bir durumla karşılaşıldığında en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak en kısa sürede tedaviye başlanmalıdır.

Sedef hastalığı olarak bilinen psoriasis, ciltte kırmızı, pullu ve kaşıntılı lezyonlarla kendini gösteren kronik bir otoimmün hastalıktır. Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen bu rahatsızlık, cildin yenilenme döngüsünü hızlandırarak deri hücrelerinin normalden çok daha hızlı bir şekilde birikmesine neden olur. Çoğunlukla dirsekler, dizler, saçlı deri ve sırt gibi bölgelerde yoğunlaşan sedef hastalığı, farklı şiddet ve türlerde görülebilir. Sedef hastalığı bulaşıcı olmamakla birlikte, genetik faktörlerin ve bağışıklık sistemi düzensizliklerinin etkili olduğu bir hastalıktır.

Seboreik dermatit; saçlı deri, yüz, göğüs arası ve vücut kıvrımlarında pullanmaya ve kepeklenmeye sebep olan bir cilt hastalığıdır. Hastalık yetişkinlerde görülebileceği gibi bebeklerde de olabilir. Bazı hastalarda tedaviye ihtiyaç duymadan da düzelebilir. Ancak hastalığa bağlı semptomlar ağır seyredebilir ve hastanın günlük hayatını olumsuz etkileyebilir. Bu gibi durumlarda tedaviye ihtiyaç duyulur.

Gül hastalığı (roza hastalığı) yüzde uzun süreli kızarıklığa neden olan yaygın bir cilt rahatsızlığıdır. Genişlemiş kan damarlarına ve küçük, irin dolu şişliklere neden olabilir. Bazı semptomlar haftalarca veya aylarca şiddetlenebilir ve sonra bir süreliğine kaybolabilir.Roza hastalığı akne, dermatit veya diğer cilt sorunlarıyla karıştırılabilir. Roza hastalığının bir tedavisi yoktur. Ancak ilaç, nazik cilt bakımı ve şiddetlenmesine neden olan şeylerden kaçınarak kontrol altına alınabilir.

Yeni doğanda en çok rastlanılan sorunlardan biri olan pişik, her yaş grubunda görülebilen bir cilt hastalığıdır. Özellikle sıcak havalarda aşırı terlemeye bağlı olarak gelişen pişik, ciltte sürtünmenin yüksek olduğu bölgelerde, aşırı kilolu kişilerde, hassas cilde sahip olanlarda, yatağa bağımlı hastalarda daha sık görülür. Tedavi edilmeyen pişik ciltte açık yaralara neden olabilir.

En sık rastlanılan cilt problemlerinden biri olan mantar enfeksiyonu, yakalanması oldukça kolay ancak tedavi süreci uzun ve zahmetli bir hastalıktır. Genellikle cilt, ayak parmakları, saç ve tırnaklarda yaygın olarak görülen enfeksiyon kasık ve vajinada da oluşabilir.

Liken planus genellikle deride bazen de ağız ve genital bölge mukozaları gibi mukoza tabakasında ortaya çıkan bir çeşit kronik deri hastalığıdır. Genellikle kaşıntılı, kırmızı veya mor renkte lezyonlarla kendisini gösteren liken planus en sık 30-60 yaş aralığında görülmekle birlikte her yaşta ortaya çıkabilen yaygın rastlanan bir sağlık problemidir. Liken planus bulaşıcı bir hastalık değildir. Bununla birlikte bazı araştırmalar liken planusun ortaya çıkışında Hepatit C gibi enfeksiyon hastalıklarının etkili olabileceğini göstermektedir. “Liken planus nedir, nedenleri, belirtileri, tanı ve tedavi yöntemleri nelerdir* gibi liken planus hakkında merak edilenler yazının devamında yer almaktadır. Dermatolojik sağlık sorunlarının yaklaşık %1’ini oluşturan liken planus toplumda her yaşta ve cinsiyette yaygın olarak görülebilen enflamatuar (iltihaplı) bir deri hastalığıdır. Genellikle bileklerde, sırtta, kollarda, ayaklarda, ağız içinde menekşe moru renginde lezyonlarla karakterize olan liken planus kızarıklıklara çoğu zaman kaşıntının da eşlik ettiği bir cilt hastalığıdır.

.Lazer epilasyon, istenmeyen tüylerden uzun süreli ya da kalıcı olarak kurtulmak amacıyla uygulanan modern ve teknolojik bir cilt bakım yöntemidir. Bu işlem, yüksek yoğunluklu lazer ışınlarının kıl köklerine yönlendirilmesiyle gerçekleştirilir. Lazer ışığı, kıl folikülündeki melanin pigmenti tarafından emilir ve bu da kıl kökünün ısı yoluyla hasar görmesine neden olur. Bu hasar, kılların tekrar çıkmasını geciktirir veya tamamen durdurabilir. Hem estetik hem de hijyenik amaçlarla tercih edilir. Özellikle geleneksel yöntemlere göre daha etkili, uzun ömürlü ve konforlu olması nedeniyle son yıllarda oldukça yaygınlaşmıştır. Kadınların yanı sıra erkekler de sırt, göğüs, ense ve boyun bölgelerindeki tüylerden kurtulmak için lazer epilasyona başvurmaktadır. Seanslar halinde uygulanan bu yöntem, cilt tipine, kıl rengine ve bölgeye göre farklılık gösterebilir.

Kurdeşen olarak da bilinen ürtiker, ciltte aniden ortaya çıkar. Kaşıntıyla birlikte kırmızı, kabarık lezyonlarla karakterize edilen dermatolojik bir durumdur. Derideki bu lezyonlar genellikle birdenbire belirir. Kısa süre içinde de kaybolabilir. Ancak bazı durumlarda uzun süreli rahatsızlık yaratabilir. Kurdeşen, vücudun bağışıklık sisteminin çeşitli tetikleyicilere karşı verdiği bir tepki olarak kabul edilir. Bu tetikleyiciler kişiden kişiye değişebilir. Ürtikerin nedenleri, tedavi yöntemleri ve nasıl önlenebileceği hakkında daha fazla bilgi edinmek, bu yaygın cilt sorununun yönetilmesinde önemli bir adım olabilir.

Güneş alerjisi, hassas cilt yapısına sahip kişilerin güneş ışınlarına uzun süre maruz kalmasıyla ortaya çıkan kızarıklık, tahriş, cilt döküntüsü, kabarıklık şeklinde kendini gösterebilen bir tür alerjidir. Bazı bireylerde güneş alerjisi genetik yatkınlık gösterir ya da başka alerjenlere maruziyet sonucunda oluşan hassasiyet sebebiyle de güneş alerjisi oluşabilir. Cilt korunmadan uzun süre güneş altında kalındığında güneş yanıkları oluşabilir. Çoğu kişi tarafından güneş yanıkları ile güneş alerjisini karıştırılmaktadır. Güneş yanıkları, ultraviyole ışığa aşırı maruziyet sonucunda ortaya çıkar. Yanıklar, doğal olarak güneş ışığına aşırı maruz kalınması sebebiyle oluşabileceği gibi yapay olarak bronzlaşma amaçlı kullanılan cihazlar veya güneş lambaları sebebiyle de oluşabilir. Güneş yanıkları uzun süre güneş altında kalındığı takdirde kızarıklık, ağrı, su toplaması şeklinde belirtiler gösterir. Genellikle 10-30 saat aralığında ortaya çıkan bu semptomlar çeşitli ilaçlar ile tedavi edilebilir. Semptomların tamamen giderilmesi birkaç günü bulabilir. Güneş alerjileri, güneş yanıklarından farklı olarak 5-10 dakika içinde semptom gösterebilirken kimi zaman bu süre birkaç günü de bulabilir.

Egzama cilt yüzeyinde ortaya çıkan kuru ve kaşıntılı lezyonlara neden olan yaygın bir cilt hastalığıdır. Genetik ve çevresel birçok faktör egzamaya neden olabilir. Bu hastalık bulaşıcı değildir, ancak herhangi bir alerjen veya tahriş edici bir madde ile temas halinde egzama belirtileri artış gösterir. Bu belirtiler şiddetli kuruluk ve kaşıntı, deri döküntüleri, ödem ve şişlik, kalın kırmızı lezyonlar şeklinde sıralanabilir. Belirtiler kimi zaman aşırı şiddetlidir, kişinin yaşam kalitesini ve gündelik işlerini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle semptomları yönetme amacıyla bazı tedavi yöntemleri uygulanır.

Deri çatlakları (stria), cildin aşırı gerilmesi sonucu dermis tabakasında oluşan ince yırtıklardır. Özellikle hızlı kilo alıp verme, gebelik, ergenlik dönemindeki büyüme atakları ve hormonal değişimler deri çatlaklarının en yaygın nedenleri arasında yer alır. Çatlaklar başlangıçta kırmızı, mor veya pembe tonlarında olurken zamanla gümüş veya beyaz renge dönüşebilir. Genellikle karın, kalça, göğüs, bacak ve kollar gibi cildin gerilmeye en yatkın bölgelerinde görülür. Deri elastikiyetinin kaybolması ve kolajen üretiminin azalması, çatlak oluşumunu hızlandırır.

Ayak mantarı, başta erkekler olmak üzere kadın ve çocuklarda da görülebilen yaygın enfeksiyon türlerinden biridir. Mantarlar karanlık ve nemli ortamlarda geliştiği için vücut kıvrımlarında, kasıklarda ve parmak aralarında yerleşebilirler. Ayak mantarı da, parmakta, parmak arasında ve tırnakta gelişerek hasta için önemli belirtiler oluşturur. Ayak mantarı belirtileri kişinin günlük hayatını önemli derecede olumsuz etkileyebileceği için tedavisi geciktirilmemelidir.

Vücutta kaşıntı, çoğu zaman alerji, egzama ya da kuruluk gibi basit nedenlerle ilişkilendirilse de bazı durumlarda daha ciddi hastalıkların ilk habercisi olabilir. Özellikle geçmeyen, yaygın ve nedeni açıklanamayan kaşıntılar bazı kanser türleriyle ilişkili olabilir. “Kanser kaşıntısı” terimi, doğrudan kanser hastalarında görülebilen ve genellikle kronik, gece artan, tedaviye dirençli kaşıntıları tanımlar. Bu tür kaşıntı, hastalığın erken evresinde ortaya çıkabileceği gibi ileri safhalarda da görülebilir. Kanser kaşıntısı her hastada aynı şekilde seyretmez; bazı kişilerde lokalize olurken, bazı hastalarda tüm vücuda yayılabilir. En çok lenf sistemi, karaciğer veya pankreas gibi iç organları etkileyen kanserlerde görülür. Bu yüzden “geçmeyen kaşıntı” durumlarında yalnızca cilt hastalıklarının yanı sıra sistemik hastalıklar da mutlaka değerlendirmeye alınmalıdır.

Deri kanseri, deride yer alan hücrelerde DNA hasarı ortaya çıktığında ve bu hasar tamir edilemediğinde hasarlı hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu ortaya çıkar. Deri kanserlerinin %99’undan fazlasını üç tip kanser oluşturur.

Cilt kanseri, vücudun en büyük organı olan deride meydana gelen hücresel değişiklikler sonucu oluşan bir kanser türüdür. Genellikle cildi güneşin zararlı ultraviyole (UV) ışınlarına karşı koruyamama nedeniyle gelişir. Derideki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyüyerek tümör oluşturması ile karakterize edilen bu kanser türü, erken teşhis edildiğinde başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Cilt kanserinin en yaygın türleri bazal hücreli karsinom, skuamöz hücreli karsinom ve melanomdur. Belirtiler, deride anormal lezyonlar, renk değişiklikleri veya iyileşmeyen yaralar şeklinde ortaya çıkabilir.
Öne Çıkan Kanser Yazıları
- Böbrek Taşı Belirtileri Nelerdir? Böbrek Taşı Neden Olur?
- Tam kapalı bel fıtığı ameliyatı (Endoskopik disk cerrahisi)
- Öksürüğe Ne İyi Gelir? Öksürüğü Ne Keser?
- Meme Kanseri: Belirtileri, Teşhis & Tedavi Yöntemleri
- Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir? Nedenleri ve Tedavisi
- Lösemi (Kan Kanseri) Nedir? Lösemi Belirtileri Nelerdir?
- Prostat Kanseri Belirtileri Nelerdir? Evreleri ve Tedavisi
- Kemik Kanseri Nedir? Kemik Kanseri Belirtileri Nelerdir?
- Karaciğer Kanseri: Belirtileri, Teşhis & Tedavi Yöntemleri
- Pankreas Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?