19 Ağustos 2023 Cumartesi
Hemogram (Tam Kan Sayımı) Nedir?
Bağırsakta bulunan ve mikrobiyota olarak adlandırılan sağlıklı mikroorganizma yoğunluğu, başta sindirim sistemi olmak üzere tüm vücut sistemlerinin işleyişini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen son derece kıymetli bir yapıdır. Doğum anına dek steril olan mikrobiyota, doğumla birlikte gelişmeye başlar ve kişinin doğum şeklinden, beslenme alışkanlıklarından, çevresel faktörlerden büyük oranda etkilenir. Son derece hassas bir dengeye sahip olan bu mikroorganizma yoğunluğu, gereksiz antibiyotik kullanımı veya fast food gibi sağlıksız beslenme alışkanlıkları sonucunda bozulur ve zararlı mikroorganizmalar ilk olarak bağırsak yüzeyinde artış gösterir. Bu durum sağlıklı bağırsak yapısını bozar ve geçirgen bağırsak sendromu gibi çeşitli hastalıklara neden olur.
Bağırsakta bulunan ve mikrobiyota olarak adlandırılan sağlıklı mikroorganizma yoğunluğu, başta sindirim sistemi olmak üzere tüm vücut sistemlerinin işleyişini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen son derece kıymetli bir yapıdır. Doğum anına dek steril olan mikrobiyota, doğumla birlikte gelişmeye başlar ve kişinin doğum şeklinden, beslenme alışkanlıklarından, çevresel faktörlerden büyük oranda etkilenir. Son derece hassas bir dengeye sahip olan bu mikroorganizma yoğunluğu, gereksiz antibiyotik kullanımı veya fast food gibi sağlıksız beslenme alışkanlıkları sonucunda bozulur ve zararlı mikroorganizmalar ilk olarak bağırsak yüzeyinde artış gösterir. Bu durum sağlıklı bağırsak yapısını bozar ve geçirgen bağırsak sendromu gibi çeşitli hastalıklara neden olur.
İnsan vücudunda toplam hücre sayısının yaklaşık 10 katı kadar mikroorganizma bulunur ve bu mikroorganizmaların yaklaşık olarak %70’i bağırsakta yer alır. Yalnızca sindirim işlevinde değil vücudun tüm sistemlerinin işleyişinde son derece önemli role sahip olan bu güçlü mikroorganizma yoğunluğu, gerek fiziksel gerek ruhsal gerekse nörolojik sağlığın sürdürülmesi için olmazsa olmaz nitelik taşır. Mikrobiyal dengenin bozulması durumunda patojen özelliğe sahip mikroorganizmaların sayısı artış gösterir ve bağırsak epitelinde mikro hasarlar meydana gelir.
Bağırsak epiteli olarak adlandırılan iç bağırsak duvarı, vücudun en geniş mukozal yüzeyine sahiptir. Sağlıklı bağırsak duvarında oklidin, adezyon molekülü ve zonula okludens isimli sıkı bağlantı proteinleri bulunur. Mukus tabakası ile bir araya gelerek son derece güçlü bir bariyer yapısı oluşturan bu proteinler sayesinde besinlerle alınan yararlı moleküller emilirken toksik maddeler, zararlı bakteriler ve yabancı antijen moleküller emilmeden dışkı aracılığıyla vücut dışına atılır. Mikrobiyotadaki değişiklikler sonucu ortaya çıkan mikro hasar durumunda bariyer özelliği bozulur; bağırsak epitelinin geçirgenliği artar ve yiyeceklerle alınan toksik içerikler veya mikroorganizma tarafından üretilen zararlı moleküller bağırsak yüzeyinden geçerek doğruca sistemik dolaşıma katılır. Geçirgen bağırsak sendromu olarak adlandırılan bu durum, başta sindirim ve bağışıklık sistemleri olmak üzere vücudun pek çok sistemini doğrudan etkiler.
Vücudun ikinci beyni olarak kabul edilen bağırsaklarda ortaya çıkan herhangi bir sağlık problemi varlığında vücudun pek çok sistemi üzerinde çeşitli belirti ve bulgular meydana gelebilir.
Kabızlık, şişkinlik, ishal ve gaz gibi sindirim sistemi problemleri, bağırsağı etkileyen pek çok hastalıkta olduğu gibi geçirgen bağırsak sendromunda da sık görülen semptomlar arasındadır. Kabızlık ve ishal döngülerinin aralıklı olarak tekrar etmesi ve gaitanın mukus içerikli olması, akla geçirgen bağırsak sendromunu getirmelidir. Bazı olgularda ise kişide bağırsakla ilişkili hiçbir şikayet ortaya çıkmaz ancak çeşitli alerjik reaksiyonlar, deride egzama benzeri lezyonlar, duygu durumunda ani değişiklikler, depresyon ve anksiyete gibi ruhsal problemler, kronik yorgunluk, dinlenme ile geçmeyen kas ağrısı, eklemlerde şişlik ve ağrı hissi, hashimoto tiroidi, dikkati toplamada güçlük ve hiperaktivite bozukluğu, romatoid artrit, fibromiyalji ve ürtiker gibi oldukça çeşitli hastalıklar meydana gelir. Tüm bu hastalıkların altında yatan asıl neden, geçirgen bağırsak sendromu ve diğer bağırsak hastalıkları olabilir. Dolayısıyla her biri geçirgen bağırsak sendromunun belirtisi olarak kabul edilmeli ve bu hastalıkların varlığında, sindirim sistemi ile ilişkili herhangi bir semptom olmasa dahi detaylı bağırsak muayenesi yapılmalıdır.
Bağırsakla ilişkili hastalıklar genel olarak semptomlar doğrultusunda tanılanıyor olsa da geçirgen bağırsak sendromunun kesin tanısı için genellikle daha ileri tanı yöntemleri gereklidir. Hastalığa işaret eden semptomların varlığında öncelikle detaylı dışkı analizine başvurulur ve bu sayede bağırsakların bakteriyel durumu, yararlı-zararlı bakteri oranı, mantar gibi çeşitli enfeksiyonların varlığı değerlendirilir. Sağlıklı mikrobiyota dengesinin bozulmuş olması, patojen özellikteki bakteri yoğunluğunda artış görülmesi ve mantar gibi çeşitli enfeksiyon tablolarının varlığı, geçirgen bağırsak sendromunun hem nedeni hem de sonucu olarak değerlendirilebilir. Bağırsak son derece kompleks bir işleyişe sahip olduğundan bağırsakla ilişkili hastalıklar da oldukça karmaşık bir seyir gösterir.
Bununla birlikte geçirgen bağırsak sendromu tanısı için sıklıkla tercih edilen bir diğer yöntem ise zonulin testi uygulamasıdır. Zonulin, bağırsak duvarında bulunan sıkı bağlantıları oluşturan moleküllerden biridir ve bağırsağın geçirgenliğini korumak için gereklidir. Sıkı bağlantıların hasara uğraması ve bağırsak geçirgenliğinin bozulması durumunda bu açığı kapatmak üzere vücut daha fazla zonulin molekülü salgılar ve hem kanda hem de dışkıda zonulin düzeyleri artış gösterir. Dolayısıyla kanda veya dışkıda artmış zonulin düzeyleri geçirgen bağırsak sendromunun işareti olarak kabul edilir.
Bağırsakla ilişkili hastalıkların tedavisi planlanırken yalnızca medikal yöntemler değil diyet, aromaterapi ve psikoterapi gibi fonksiyonel yöntemler de göz önünde bulundurulmalı; kişiye özel bütüncül tedavi planı yapılmalıdır. Geçirgen bağırsak sendromu tedavisi, hasar görmüş olan bağırsak duvarının onarılması ile mümkündür ve tedavinin temelinde beslenme uygulamaları yer alır. İlk olarak bağırsak duvarını onarmaya yönelik yiyeceklerle oluşturulan diyet planı belirli bir süre boyunca uygulanır; daha sonra hastanın şikayet düzeyleri ile birlikte tanıyı ortaya koyan testler tekrarlanır. Geçirgen bağırsak sendromu tedavisinde şu besinlerin tüketilmesi önerilebilir:
Doğru şekilde tedavi edilmediği takdirde tip 1 diyabet, romatoid artrit, multiple skleroz ve çölyak gibi pek çok hastalığa yol açabilen geçirgen bağırsak sendromunun tedavisi ancak kişiye özel tasarlanan bütüncül ve fonksiyonel bir tedavi planı ile mümkündür. Geçirgen bağırsak gibi sindirim sistemi hastalıkları ile ilgili merak ettiğiniz diğer konular için sağlık kuruluşlarının gastroenteroloji birimine veya beslenme ve diyet bölümüne başvurabilirsiniz.
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
Öne Çıkan Kanser Yazıları