19 Ağustos 2023 Cumartesi
Hemogram (Tam Kan Sayımı) Nedir?
Bağırsak yüzeyinde yer alan çeşitli dokuların kronik hasarı ile seyreden çölyak hastalığı hem çevresel hem de genetik faktörlerin neden olduğu bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Genetik olarak duyarlı kişilerin arpa, buğday, çavdar gibi bazı tahılları tüketmesi vücutta reaksiyona neden olur ve bu tahılların içerisinde yer alan gluten adlı protein bağışıklık sistemi tarafından tamamen toksik bir madde olarak kabul edilir. Başlangıçta bir sindirim sistemi hastalığı olarak ele alınan bu hastalık son yıllarda yapılan pek çok çalışma doğrultusunda ayrıntılı olarak incelenmiş ve nörolojik, ruhsal, hormonal, romatolojik ve kardiyolojik pek çok sistemi ciddi oranda etkilediği ortaya konmuştur. Çölyak hastalığı ile ilgili bilgi eksiklikleri hastalığın tanılanma sürecini geciktirir ve bu durum özellikle çocukluk döneminde büyüme ve gelişme geriliğine yol açabilir. Bu nedenle çölyak ve gluten intoleransı hakkında doğru bilgiye sahip olmak sağlıklı gelişim sürecini desteklemek adına son derece önemlidir.
Bağırsak yüzeyinde yer alan çeşitli dokuların kronik hasarı ile seyreden çölyak hastalığı hem çevresel hem de genetik faktörlerin neden olduğu bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Genetik olarak duyarlı kişilerin arpa, buğday, çavdar gibi bazı tahılları tüketmesi vücutta reaksiyona neden olur ve bu tahılların içerisinde yer alan gluten adlı protein bağışıklık sistemi tarafından tamamen toksik bir madde olarak kabul edilir. Başlangıçta bir sindirim sistemi hastalığı olarak ele alınan bu hastalık son yıllarda yapılan pek çok çalışma doğrultusunda ayrıntılı olarak incelenmiş ve nörolojik, ruhsal, hormonal, romatolojik ve kardiyolojik pek çok sistemi ciddi oranda etkilediği ortaya konmuştur. Çölyak hastalığı ile ilgili bilgi eksiklikleri hastalığın tanılanma sürecini geciktirir ve bu durum özellikle çocukluk döneminde büyüme ve gelişme geriliğine yol açabilir. Bu nedenle çölyak ve gluten intoleransı hakkında doğru bilgiye sahip olmak sağlıklı gelişim sürecini desteklemek adına son derece önemlidir.
Sağlıklı bağırsak yüzeyi villus adı verilen çıkıntı şeklinde yapılarla sarılmış durumdadır. Bu yapılar tüketilen besinlerin bağırsak içerisinde hareket etmesini kolaylaştırır ve sindirilmiş olan besin içeriklerinin emilimini sağlar. Çölyak hastalığında, gluten tüketimi bağırsak mukozasında yer alan bu kıymetli yapılarda hasara yol açar ve sağlıklı bağırsak işleyişi bozulur. Kişinin gluten içerikli besinler tüketmesi ile birlikte gluten proteinin içerisinde yer alan gliadin adlı peptitler, “Human leukocyte antigen” (HLA) sınıf II adlı moleküllerle birleşir ve bu durum bağışıklık sisteminin reaksiyon zincirini başlatır. Gliadin maddesi çölyak hastalarının bağışıklık hücreleri tarafından “toksik” olarak değerlendirilir ve güçlü humoral ve sitotoksik hücresel immün yanıt gerçekleşir. Gliadin adlı molekül gerçekte de tümüyle toksiktir. İçeriğinde yer alan “33-mer peptid” adlı bir moleküler yapı genetik olarak yatkın kişilerde inflamatuar yanıtı başlatan öncü moleküldür. Toksik özelliğe sahip bu molekülün vücuda alınması ile kanda anti gladin (AGA), anti endomisyal (EMA), anti doku transglutaminazı (Anti dTG), anti retikülin (ARA) ve benzeri antikorlar oluşurlar. Bu antikorlara karşı geliştirilen otoimmün yanıt yalnızca bağırsak hücrelerini değil daha pek çok organda bulunan doku transglutaminaz enzimini hedef alır. Dolayısıyla çölyak hastalığı yalnızca sindirim sistemi ile ilgili bir hastalık değil, gluten duyarlı kişilerde tüm vücut sistemini etkileyen kompleks bir hastalık tablosudur.
Çölyak hastalığının ilk belirtileri genellikle sindirim sisteminde görülen değişikliklerdir. İştahsızlık, kronik ishal veya kronik kabızlık, tekrarlayan karın ağrısı ve kusma, nedeni belirlenemeyen kısa boy, ergenlikte belirgin gecikme, tedaviye yanıt vermeyen ve nedeni saptanamayan demir eksikliği anemisi ile kemik erimesi çölyak hastalığına işaret eden başlıca belirtilerdir.
Çölyak hastalığından ortaya çıkışında genetik faktörlerin önemli rolü bulunur ancak çevresel faktörler de son derece önemlidir. Genetik duyarlılığı olan kişilerde dahi beslenme ile gluten alınmadığı sürece hastalık bulgusu görülmez. Bu nedenle beslenmelerinde ağırlıklı olarak buğday ve diğer gluten içerikli tahılları tüketen toplumlarda çölyak hastalığı ile sık karşılaşılır. Gluten molekülüne maruz kalma süresi ile vücudun bağışıklık yanıtı verme ve hastalık geliştirme süresi doğru orantılıdır. Glutenin vücuda alınması ile birlikte toksik özelliğe sahip gliadin peptitleri açığa çıkar ve ardından bağışıklık sisteminin reaksiyon zinciri başlatılır.
Çölyak hastalığında klinik tablo fazlasıyla değişken olabilir. Villus adlı yapıların hasarı sonucunda ince bağırsakta emilim bozukluğu gelişir ve bu durum başta sindirim sistemi olmak üzere pek çok vücut sisteminin işleyişinde değişikliğe yol açar. Çölyak hastalığı ile birlikte yaygın görülen klinik semptomlar şu şekilde sıralamak mümkündür:
Çölyak hastalığı yaşam boyu devam eden ve kişinin beslenme alışkanlıklarını büyük oranda değiştiren kompleks bir hastalık tablosudur dolayısıyla hastalığın teşhisinden emin olunması son derece önemlidir. Klasik olan veya olmayan semptomların varlığında teşhis koyabilmek için ilk aşamada kanda antikor varlığını tespit etmek gereklidir. Besinlerle alınan glutene ve bağırsak mukozasında oluşmuş hasara karşı geliştirilen antikorların arandığı bu testler tarama için en değerli yöntem olarak kabul edilir ancak ince bağırsak biyopsisi tanı için altın standarttır. Özellikle klasik olmayan ve sindirim sistemi ile ilgili açık semptomlar vermeyen çölyak tablolarında şüpheyi gidermek adına bağırsak biyopsisi tercih edilir.
Çölyak hastalığı genetik yatkınlık olan kişilerde gluten proteininin tüketilmesi ile ortaya çıkan bir tablo olduğu için hastalığın kabul gören tek tedavi seçeneği yaşam boyu glutensiz beslenmedir. Kişi gluten içeren besinler tüketmediği sürece vücutta herhangi bir hastalık gelişmez ve sağlıklı bağırsak işleyişi sürdürülür. Çölyak tanısı almış kişilerin gluten içerikli tahıllar yerine toksik prolaminleri içermeyen mısır, pirinç gibi seçenekleri tercih etmesi gerekir.
Glutensiz diyete doğru şekilde uyabilmek için yiyeceklerin hazırlanması sırasında gluten ile kontaminasyonun önlenmesi ve yemeklerin tamamen glutenden arındırılmış ortamlarda hazırlanması önemlidir.
Çölyakta hastalık tablosu gluten tüketimi ile ortaya çıktığı için hastalığın önlenmesi yalnızca glutensiz beslenmenin sürdürülmesi ile mümkündür. Genetik açıdan yatkınlığı olan kişi yapılan taramalar sonucunda çölyak tanısı almış olsa dahi glutensiz diyete uyum sağlayarak hastalık tablosunun gelişmesini önleyebilir. Gluten tüketiminden kaçınan kişilerde ishal, karın ağrısı, bulantı, şişkinlik gibi sindirim sistemi problemleri görülmez, bağırsak yüzeyinde herhangi bir hasar gelişmez ve emilimle ilişkili bozukluklar ortaya çıkmaz. Dolayısıyla gluten enteropatisi olarak da adlandırılan çölyak tanısı konmuş olsa dahi hastalık tablosu önlenmiş olur.
Klasik çölyak hastalığı başlangıç evresinde sindirim sistemi ile ilgili belirgin şikayetlere yol açtığı için kişinin yaşam kalitesi büyük oranda bozulur ve bu durum tanı almayı kolaylaştırır. Ancak klasik olmayan, atipik çölyak tablosunda hastalık belirtileri kolay fark edilmez ve kişinin glutensiz diyetle tedavisi gecikir. Bu durumda glutensiz diyete uyulmaması ile vücudun pek çok sisteminde ciddi rahatsızlıklar meydana gelir.
Çölyak hastalığı hakkında merak ettiğiniz diğer konular için sağlık kuruluşlarına başvurarak uzman hekimlerden destek alabilirsiniz.
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İç Hastalıkları (Dahiliye)
Öne Çıkan Kanser Yazıları