20 Eylül 2023 Çarşamba
“Genetik kanser” mi, “kalıtsal kanser” mi?
Mesanenin iç yüzeyini kaplayan ürotelyal hücrelerin kontrolsüz ve anormal şekilde büyümesi sonucu oluşan bir kanser türüdür. Mesane, idrarın böbrekler tarafından süzülmesinden sonra vücuttan atılmadan önce geçici olarak depolandığı, pelvis bölgesinde yer alan kas yapısında bir organdır. Mesane kanseri genellikle mesanenin iç yüzeyini döşeyen hücrelerde başlar. Bu hücreler ürotelyal hücreler olarak adlandırılır. Hücreler, aynı zamanda böbrek ve idrar yollarının diğer bölgelerinde de bulunur. Tedavi edilmezse zamanla mesane duvarının daha derin katmanlarına, çevredeki dokulara, lenf nodlarına ve hatta diğer organlara yayılabilir. Hastalık oluştuğu hücre tipine ve mesanede yayılma şekline göre sınıflandırılır.
En yaygın mesane kanseri çeşitleri şunlardır:
Mesane kanseri, idrarı depolayan mesane organının iç yüzeyinde gelişen kötü huylu hücre büyümeleriyle karakterize edilen ciddi bir hastalıktır. Mesane, alt karın bölgesinde yer alan, kaslı ve içi boş bir organdır. Genellikle idrarı böbreklerden aldıktan sonra dışarı atılana kadar depolar. Mesane kanseri çoğunlukla ürotelyal (transizyonel) hücrelerde başlar; bu hücreler idrar yolunun içini döşer ve mesanenin en yaygın kanser türünü oluşturur.
Hastalık yüzeyel hücrelerde sınırlı kalabileceği gibi zamanla kas dokusuna ve çevre dokulara da ilerleyebilir. Gelişim süreci genellikle yavaş başlasa da bazı türleri agresif seyredebilir. Erken teşhis edildiğinde tedavi şansı yüksek olan bu kanser türü, geç evrelerde daha zorlu bir sürece dönüşebilir. Mesane kanseri erkeklerde kadınlara göre daha sık görülür ve genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkar. Bununla birlikte risk faktörlerine bağlı olarak gençlerde de rastlanabilir. Kanserin erken dönemde tanınması ve doğru tedavi planı ile kontrol altına alınması mümkündür.
Mesane kanseri oluşumunda en önemli risk faktörleri toksik maddelerdir. Boya sanayi, lastik üretimi, metal işleme gibi sektörlerde çalışanlar kimyasal maddelere uzun süre maruz kaldıkları için risk altındadır. Özellikle aromatik aminler gibi endüstriyel kimyasallar bu kanser türüyle doğrudan ilişkilidir. Bazı parazit enfeksiyonları (örneğin Şistozoma), kronik idrar yolu enfeksiyonları ve uzun süreli kateter kullanımı da risk oluşturur. Radyasyon tedavisi görenlerde ve belirli kemoterapi ilaçlarını kullananlarda mesane kanseri gelişme olasılığı artar. Ayrıca ailesinde mesane kanseri öyküsü olanlarda genetik yatkınlık söz konusu olabilir. Sağlıklı yaşam alışkanlıklarının benimsenmesi ve kimyasal maruziyetin azaltılması, riskin düşürülmesine yardımcı olabilir.
En sık karşılaşılan belirti, idrarda kan görülmesidir. Bu durum ağrısızdır ve gözle fark edilebilecek kadar yoğun olabilir ya da yalnızca mikroskobik düzeyde tespit edilebilir. İdrarda kan dışında, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, gece uyanarak idrar yapma ihtiyacı, ani sıkışma hissi gibi alt üriner sistem belirtileri de görülebilir. Bu semptomlar sıklıkla idrar yolu enfeksiyonlarıyla karıştırıldığından, tedaviye rağmen geçmeyen şikâyetlerde altta yatan ciddi bir neden düşünülmelidir.
İleri evrelerde ise bel ağrısı, kasık bölgesinde kitle, bacaklarda ödem, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı gibi daha sistemik belirtiler de tabloya eklenebilir. Özellikle tümörün mesane dışına yayılması durumunda lenf bezlerine ya da kemiklere metastaz nedeniyle farklı bölgelerde ağrı oluşabilir. Belirtilerin şiddeti ve kombinasyonu, kanserin evresine ve mesanede tuttuğu bölgelere bağlı olarak değişebilir.
Mesane kanseri belirtileri şöyle sıralanabilir:
Genellikle 50 yaş üstünde görülür ve yaş ilerledikçe risk artar. Erkeklerde kadınlara oranla yaklaşık üç kat daha sık rastlanır. Kronik mesane enfeksiyonları, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları veya uzun süreli sonda kullanımı, mesane mukozasını zedeleyerek kansere zemin hazırlayabilir. Bazı ülkelerde, özellikle Mısır gibi tropikal bölgelerde görülen Şistozoma enfeksiyonu da bu kanser türüyle ilişkilidir.
Radyoterapi almış olanlarda, özellikle rahim ya da prostat bölgesine uygulanan ışın tedavisinden sonra mesane kanseri riski zaman içinde artabilir. Ailede mesane kanseri öyküsü olanlarda ise genetik yatkınlık söz konusu olabilir.
Mesane kanseri, hücrelerin köken aldığı yere göre farklı patolojik türlere ayrılır ve bu ayrım tedavi planını doğrudan etkiler. En sık görülen tür, tüm mesane kanserlerinin yaklaşık %90’ını oluşturan ürotelyal karsinomdur (eski adıyla transizyonel hücreli karsinom). Bu hücreler idrar yollarının iç yüzeyini döşer ve kimyasallara karşı oldukça duyarlıdır.
Ürotelyal karsinom, yüzeyel (kas dokusuna yayılmamış) ya da invaziv (kas dokusuna yayılmış) şekilde seyredebilir. İkinci sıklıkla görülen tür skuamöz hücreli karsinomdur ve genellikle kronik irritasyon sonucu oluşur. Bu tür, Şistozoma enfeksiyonunun yaygın olduğu bölgelerde daha sık görülür ve genellikle daha agresif seyreder.
Üçüncü olarak adenokarsinom adı verilen ve bez hücrelerinden kaynaklanan nadir bir tür vardır. Adenokarsinom, genellikle mesane kubbesinde yerleşir ve ileri evrede tespit edildiğinde tedavisi daha zordur. Ayrıca bazı hastalarda bu türlerin bir arada bulunduğu mikst tip tümörler de görülebilir. Kanserin alt türünü doğru belirlemek, hem tedavi yaklaşımı hem de hastalığın gidişatını tahmin etme açısından son derece önemlidir.
Mesane kanseri evrelemesi, tümörün ne kadar yayıldığını, mesane duvarını ne ölçüde aştığını ve lenf nodları ya da uzak organlara sıçrayıp sıçramadığını belirlemek amacıyla yapılır. Bu evreleme, hem tedavi yönteminin seçilmesi hem de hastalığın seyrinin öngörülmesi açısından kritik öneme sahiptir.
Evreleme genellikle TNM sistemiyle yapılır: "T" tümörün büyüklüğünü ve mesane duvarına yayılımını, "N" lenf nodlarına sıçramayı, "M" ise metastaz yani uzak organlara yayılımı gösterir. Klinik evreleme (fizik muayene ve görüntüleme ile), patolojik evreleme ise ameliyat sonrası elde edilen doku örneklerinin mikroskopla incelenmesiyle belirlenir. Mesane kanseri 0 ile 4 arasında beş evreye ayrılır ve her evre hastalığın yayılma derecesine göre sınıflandırılır.
Genellikle idrarda kanama ya da basit idrar yolu şikayetleriyle fark edilir. Bu evre hastalarda yüzeyel, yayılmamış ve düşük dereceli tümör anlamına geldiğinden tedaviye en iyi yanıt alınan evredir. Tedavi seçenekleri arasında transüretral rezeksiyon (TUR), mesane içine kemoterapi veya bağışıklık sistemini güçlendiren BCG tedavisi yer alır. Nüks etme riski olduğu için düzenli sistoskopi kontrolleri gereklidir. Bu evrede tanı konan hastalarda uzun dönem sağkalım oranı oldukça yüksektir.
Tedavi genellikle TUR (Transüretral Rezeksiyon) ile tümörün çıkarılması ve ardından mesane içine yapılan intravezikal tedavileri içerir. Tümörün tekrar etme riski orta düzeyde olduğundan, sıkı takiple izlenmesi gerekir. BCG tedavisi bu evrede oldukça etkilidir. Tedaviye verilen yanıt iyiyse mesane korunabilir, ancak tekrarlayan veya yüksek dereceli tümörlerde daha ileri tedaviler gündeme gelebilir.
Tedavi seçenekleri arasında radikal sistektomi (mesanenin tamamen alınması), kemoterapi ve bazı durumlarda radyoterapi bulunur. Erken müdahale ve uygun tedaviyle, bu evrede de uzun süreli sağkalım mümkündür. Kas invaziv tümörlerde ameliyat öncesi neoadjuvan kemoterapi uygulamak, başarı şansını artırabilir. Tedavi kararı hastanın genel sağlık durumu, tümörün yayılım derecesi ve isteği doğrultusunda belirlenir.
Bazı hastalarda radyoterapi ile kombine edilen organ koruyucu protokoller düşünülebilir, ancak bu her zaman mümkün değildir. 3. evre kanserde tedavi süreci multidisipliner yaklaşım gerektirir. Başarı oranı düşse de doğru tedaviyle kontrol altına alınabilen vakalar mevcuttur.
Mesane kanseri tanısı, genellikle idrarda ağrısız kan görülmesiyle başlayan süreçte, çok aşamalı ve dikkatli bir değerlendirme sonucunda konur. İlk olarak hastanın şikâyetleri dinlenir ve fizik muayene yapılır. Ardından idrar analizi ile enfeksiyon dışı nedenlerin varlığı araştırılır. Özellikle idrar sitolojisi, dökülen hücrelerin mikroskop altında incelenmesini sağlayarak kanserli hücrelerin izini sürebilir. Fakat bu test tek başına yeterli olmadığından, tanının en kritik adımı olan sistoskopi yapılır. Bu işlem sırasında ince bir optik cihaz mesaneye gönderilerek iç yüzey doğrudan gözlemlenir. Şüpheli alanlardan alınan biyopsiler, kanserin varlığı ve türünü netleştirmede belirleyici rol oynar.
Tanı aşaması yalnızca tümörün varlığını değil, ne derece yayıldığını da ortaya koymalıdır. Bu amaçla BT (bilgisayarlı tomografi), MR (manyetik rezonans) ve PET‑CT gibi ileri görüntüleme yöntemleri kullanılır. Özellikle PET‑CT Omni Legend gibi yapay zekâ destekli cihazlar, tümörün sadece anatomik yapısını değil, hücresel düzeydeki aktivitesini de göstererek metastaz ihtimalini daha hassas biçimde belirleyebilir.
Mesane kanserinin tedavisinde izlenecek yol, kanserin evresine, hücresel tipine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak belirlenir. Eğer tümör mesane duvarına yayılmamışsa, yani erken evrede yakalanmışsa, genellikle transüretral rezeksiyon (TUR) adı verilen kapalı cerrahi yöntemiyle mesane içerisindeki tümör temizlenir. Bu işlem sonrası, mesane içine uygulanan BCG tedavisi veya lokal kemoterapi ilaçları ile tümörün tekrarlama riski azaltılır. Erken evrede uygulanan bu yöntemler sayesinde mesane korunabilir ve hasta yaşam kalitesini kaybetmeden iyileşme şansı elde eder.
Kanser kas tabakasını geçtiyse veya çevre dokulara yayıldıysa, tedavi daha karmaşık hale gelir. Bu durumda radikal sistektomi yani mesanenin tamamen alınması gerekebilir. Bu ameliyat öncesi veya sonrası sistemik kemoterapi ile kanserin yayılımı kontrol altına alınabilir. Ayrıca ileri evre hastalarda son yıllarda umut vaat eden immünoterapi seçenekleri de giderek yaygınlaşmaktadır. İmmün kontrol noktalarını hedef alan bu tedaviler, vücudun bağışıklık sistemini kanser hücrelerine karşı daha etkili hale getirmeyi amaçlar.
Günümüzde, cerrahi müdahale gerektiren hastalarda robotik cerrahi sistemleri, örneğin da Vinci platformu gibi teknolojiler sayesinde daha hassas, kan kaybı daha az ve iyileşme süreci daha hızlı operasyonlar mümkündür. Ayrıca Varian Edge gibi hassas radyoterapi cihazları ile tümör dokusu milimetrik doğrulukla hedeflenebilirken, sağlıklı dokular korunur.
Son güncellenme tarihi: 23 Eylül 2025
Yayınlanma tarihi: 11 Ağustos 2016
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Altan Kır
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Bülent Karagöz
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Hale Başak Çağlar
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. İlker Tinay
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Necdet Üskent
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Şeref Kömürcü
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Prof. Dr. Yeşim Yıldırım
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Doç. Dr. Eda Tanrıkulu Şimşek
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Uzm. Dr. Mehmet Doğu Canoğlu
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Uzm. Dr. Rashad Rzazade
Onkoloji Merkezi (Kanser Merkezi)
Uzm. Dr. Sinan Karaaslan
Üroloji
Prof. Dr. Cüneyt Adayener
Üroloji
Prof. Dr. Nazmi Yalçın İlker
Üroloji
Op. Dr. Muhammed Sulukaya
Öne Çıkan Kanser Yazıları
Kişisel Verilerin İşlenmesi: Kimlik, iletişim, sağlık ve pazarlama bilgilerimin, Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi ve Özel Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi tarafından yürütülecek pazarlama faaliyetlerinin planlanması ve tıbbi ihtiyaçlarıma ve alışkanlıklarıma göre özelleştirilmesi ile bana özel kampanyalar oluşturulması amacıyla işlenmesini kabul ediyorum.
Ticari Elektronik İleti: Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi ve Özel Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi tarafından kimlik ve iletişim bilgilerimin tercih ettiğim iletişim kanalı üzerinden bana reklam, promosyon, kampanya ve benzeri ticari elektronik iletilerin gönderilmesi amacıyla işlenmesi ve bununla sınırlı olarak hizmet alınan tedarikçilerle paylaşılmasını kabul ediyorum.